Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7116 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 4829 - Esas Yıl 2013





Asıl ve birleşen davalarda davacı vekili, davalının müvekkili kooperatifin üyesi olup, müvekkili tarafından inşaa ettirilen 23 numaralı dairenin tapusunun davalı adına devrinin yapıldığını, müvekkili kooperatifin 26.06.2004 tarihinde yapılan genel kurulunda 25.500,00 TL ödemenin yapılması hususunda karar alındığını ve yeni yönetimin seçildiğini, yeni yönetim tarafından yapılan inceleme sonucu kooperatifin yüksek miktarda borcunun olduğunun tespit edilmesi üzerine 16.10.2004 tarihinde olağanüstü genel kurul yapıldığını ve ortaklardan 12 taksit halinde 24.000,00 TL aidat alınması hususunda karar alındığını, ancak davalının 16.10.2004 tarihli olağanüstü genel kurulda alınan aidat borcunu ödemediği için, birleşen davada 10.000,00 TL asıl, 37.000,00 TL işlemiş faiz alacağı toplamı olan 47.000,00 TL’nin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine haksız itiraz ettiğini ileri sürerek, asıl davada 14.000,00 TL alacağın temerrüt faiziyle tahsiline, birleşen davada ise, itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Asıl ve birleşen davalarda davalı vekili, müvekkilinin davacı kooperatifin üyesiyken 05.04.2004 tarihinde üyelikten istifa ettiğini ve istifanın davacı kooperatifçe kabul edildiğini, müvekkilinin ayrılma aşamasında tarafların bir araya gelip " İbranamedir." başlığı altında sözleşme imzalandığını ve sözleşmede belirlenen 25.500,00 TL'nin müvekkili tarafından davacı kooperatife tamamen ödendiğini ve hiçbir borcun kalmadığını, ancak davacının kendi üzerine düşen edimlerini yerine getirmediğini, ibranamenin 26.06.2004 tarihli genel kurulda onaylandığını, davacı kooperatif tarafından yapılan 16.10.2004 tarihli genel kurula müvekkilinin de aralarında olduğu birinci etap üyelerinin hiçbirisinin çağrılmadığını, kararların ikinci etap üyelerinin oyları ile alındığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; 26.06.2004 tarihli genel kurul gündeminde ortakların ibralarına ilişkin bir gündem maddesi yer almadığından, ibra işleminin kabulüne ilişkin bir genel kurul kararının bulunmadığı, buişlemin genel kurulda müzakere edilmediği, bu nedenle ibra işleminin geçerli olmadığı, taraflar arasında imzalanan ibranamenin onaylanmasına ilişkin 26.06.2004 tarihli genel kurulda alınan kararın yok hükmünde olduğu, bu nedenle bu genel kurulda ibralarına karar verilen ortakların o tarihten beri ortaklıklarının devam ettiği, mevcut ortaklara tahsis edilen konutlar dışında başka konut bulunmamasına rağmen kooperatif müessesinin ruhuna ve anasözleşmenin 59. maddesine aykırı olarak başka şahısların kooperatif ortağı olarak kaydedildikleri, usulsüz olarak kaydedilen bu kişilerin katılımı ile dava konusu alacağın dayandığı 16.10.2004 tarihli genel kurul ile takip eden genel kurulların yapıldığı, bu kişilerin giriş aidatı dışında başka aidat ödemedikleri için gerçek ortak olmadıkları, bu nedenle 16.10.2004 tarihli genel kurulun usulüne uygun toplanmaması nedeniyle bu toplantıda alınan kararların davalı ortak yönünden hiçbir hukuki sonuç doğurmayacağı gerekçesiyle, asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.Kararı, asıl ve birleşen davada davacı vekili temyiz etmiştir.Asıl dava, 16.10.2004 tarihli genel kurul kararı uyarınca aidat alacağının tahsili, birleşen dava ise bakiye alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.Bir kooperatif ortağı, istifasının noter ihtarı ile kooperatife ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar aidat borçlarından 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 16/son maddesi uyarınca sorumlu olup, üyelerin ödemeleri arasındaki eşitliğin istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarih itibariyle bu şekilde sağlanması gerekir. Kural olarak ortak, üyesi olduğu davacı kooperatifin belirlediği inşaat finansmanı ve genel giderlere ilişkin aidat borçlarının, sonradan istifa etmiş ya da ihraç edilmiş olsa dahi istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar doğan kısmından sorumludur. Davanın salt istifanın ulaşmasından ya da ihracın kesinleşmesinden önce ya da sonra başlatılması olgusu, istifanın ulaşmasından ya da ihracın kesinleşmesinden önce doğan bu sorumluluğu kaldırmaz. Nitekim, anılan Kanun'un 27/son cümlesinde, ortaklığın düşmesinin ortağın anasözleşme veya diğer suretlerle doğmuş borçlarının yok olmasını gerektirmeyeceği düzenlemesine yer verilmiştir.İstifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihten sonra doğan aidat borçlarından ortak sorumlu değil ise de, istifanın ulaşmasından ya da ihracın kesinleşmesinden sonra daireyi kooperatife geri vermesi gerekirken vermeyip, kullanmaya devam etmiş ve/veya genel hizmetlerden yararlanmakta ise, bu yararlanmanın karşılığı olan genel giderlerden ve dairede oturmasının karşılığı olan ecrimisil alacağından talep halinde sorumlu olacaktır. Bu durumda, dava yahut takibe konu alacaklar istifanın ulaşması ya da ihracın kesinleşmesi tarihinden önce doğmuş ise, inşaat finansman ve ayrıca genel giderlerden genel kurulda kararlaştırılan temerrüt faizi ile birlikte üye sıfatıyla sorumlu olduğu benimsenmeli, davalının istifasından ya da ihracın kesinleşmesinden sonraki döneme ait olması durumunda ise, takipte istenen "aidat alacağı" kapsamında hangi kalemlerin yer aldığı tesbit edilerek kooperatif hizmetlerinden yararlanma söz konusu ise bu yararlanmanın karşılığı olan genel giderlerden yasal oranda temerrüt faiziyle birlikte olmak üzere BK'nın vekaletsiz iş görme hükümlerine göre talepte bulunulabileceği ilke olarak kabul edilmelidir.Her üye, üye olurken, üyeliğinin istifanın ulaştığı ya da ihracın kesinleştiği tarihe kadar devam edeceğini bilmekte olup, aidat ödemelerini ihracın kesinleşmesine ya da noterden gönderdiği istifanın tebliğine kadar yapması ve kooperatifin hesabına aktarması tüm ortakların yararına olup, eşitlik ilkesinin de bir gereğidir.Davacının, davalının istifasının kesinleşmesinden önce doğmuş aidat borçları için dava açmasında hukuki yararı vardır. Zamanında ödense idi kooperatifin kasasına girecek olan aidatın, çıkma payının 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 17/1. ve anasözleşmenin 15/1. maddesi uyarınca ihracın kesinleştiği yılın bilançosunun 2005 yılında toplanan genel kurulda onaylanması suretiyle kesinleşmesini izleyen bir ayın sonunda muaccel olduğu tarihe kadar, kasada beklemesinde ve nemalanmasında tüm ortakların yararı bulunduğu kuşkusuzdur. Ortak ile kooperatif arasında istifanın ulaştığı tarih itibariyle hesaplaşma yapılması gerektiği gibi, çıkma payının ödenmesi sırasında hesaplaşma tekrar gerçekleşecek olup, esasen ortağın çıkma payını talep edip etmeyeceğinin, bu talebin zamanaşımına uğrayıp uğramayacağının henüz belli olmadığı bir aşamada açılan davada hukuki yarar vardır ve aidat borcunun çıkma payı olarak tekrar ortağa iade edileceğinden bahisle takipte hukuki yarar bulunmadığı sonucuna varılamaz. Aynı Kanun'un 17/son maddesi varılan bu sonucu bertaraf eden bir düzenleme değildir.Somut olayda, 13.08.2008 ve 06.04.2009 tarihlerinde açılan işbu davalar öncesinde davalının 05.04.2004 tarihinde istifa ettiği, aynı gün ibralaşıldığı, davalının istifasından önce, genel kurul harici olarak kooperatife 25.500,00 TL aidata itiraz etmeyerek ödediği, 25.500,00 TL’lik aidatın 26.06.2004 tarihli genel kurulca benimsendiği, öte yandan 16.10.2004 tarihli genel kurul kararı ile ortaklıktan istifa eden ortaklar dahil, her ortaktan aylık 2.000,00 TL olmak üzere, 24.000,00 TL tahsil edilmesi yönünde karar alındığı, bu genel kurul kararına dayalı olarak bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.Bu durumda, mahkemece, davacı kooperatifin tüm kayıt, defter, belge ve dayanakları ile 16.10.2004 tarihli genel kurula kadar olan döneme ilişkin kooperatifin 2003 yılı bilançosu, gelir-gider cetvelleri, yönetim ve denetim kurulu raporlarının öncelikle kooperatiften istenilmesi, ibraz edilmezse kooperatifin adresinde incelenmesi için keşif yapılması, buna rağmen inceleme yapılamaz ya da defter ve belgelere ulaşılamaz ise ilgili Ticaret Sicil Memurluğu'ndan ya da anasözleşmenin 41. maddesi gereğince Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğü'nden celp edilerek, kooperatif konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla inceleme yaptırılması, davaya konu edilen alacağın, davalının istifasından önceki döneme ait inşaat finansmanı ve/veya genel giderlere ilişkin olup olmadığı, şayet istifa ettiği ve bu nedenle konutu iade etmesi gerektiği halde iade etmeyip, konutunu kullanmaya devam etmiş ve genel hizmetlerden yararlanmakta ise, bu yararlanmanın karşılığı olan genel giderlere ya da dairede oturmasına bağlı ecrimisil alacağına ilişkin olup olmadığı üzerinde durularak belirlenmesi, 16.10.2004 tarihli genel kurul toplantısında ayrılanlar dahil herbir ortağın 20.11.2004 tarihinden itibaren oniki eşit taksitle toplam 24.000,00 TL ödenmesine ilişkin 2 nolu gündem maddesinin bu açıklamalar çerçevesinde değerlendirilmesi ve bu ödemeyi gerekli kılan borcun davalının ortaklıktan ayrılmasından önceki döneme ait olması halinde, davalının davacı kooperatife istifadan sonra ödediği anlaşılan 25.500,00 TL'nin 20.11.2004 tarihine taşınarak güncellenmesinden sonra dahi kooperatif borçlarından dolayı payına isabet eden bakiye borcunun kalıp kalmadığının irdelenip, taraflar arasında düzenlenen ibranamenin davalı ortağın kooperatif borcundan dolayı ödenmesi gereken payını hakkaniyet ve eşitlik ilkesine göre yansıtıp yansıtmadığının ve ayrılan ortakların ibranameye konu ödemeler dışında kooperatife borçlarının bulunup bulunmadığının belirlenmesinden sonra davalının davacı kooperatife borcunun olup olmadığı ve varsa miktarı saptanarak oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, davaların bu çerçevede ele alınmaması doğru olmamıştır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün asıl ve birleşen davada davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.