Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7107 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 14670 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :Çocuk MahkemesiSUÇ : HırsızlıkHÜKÜM : MahkumiyetMahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle incelenerek, gereği görüşülüp düşünüldü:Mahkemece 18.09.2013 tarihli ek karar ile işyeri dokunulmazlığını ihlal ve mala zarar verme suçlarından doğrudan adli para cezalarına hükmedilmesi ve verilen kararların kesin nitelikte olması nedeniyle, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz talebinin reddine karar verilip, ek kararın suça sürüklenen çocuk müdafiine yöntemine uygun şekilde tebliğine rağmen, müdafiinin ek kararı temyiz talebinde bulunmadığının anlaşılması karşısında hırsızlık suçu ile sınırlı olmak üzere yapılan temyiz incelemesinde;Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “kuşkudan sanık yararlanır” kuralı uyarınca sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Şüpheli ve aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak hüküm tesis edilemez. Ceza mahkumiyeti bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat teorik de olsa hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermemelidir. İhtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en temel amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermektir, o halde ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir ihtimale değil, kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Her hukuk devletinde kabul edilen ve masumluk karinesi ile sıkı bir ilgisi bulunan şüpheden sanık yararlanır (in dubio pro reo) ilkesine göre yapılan ceza muhakemesinin sonunda fiilin sanık tarafından işlendiğinin yüzde yüz açıklığa ulaşmaması halinde mahkumiyet kararının verilemeyeceği, T.C. Anayasa'sının 38/4. maddesi ile İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 11. maddesi, İnsan Hakları ve Avrupa Sözleşmesinin 6/2. maddesi, Medeni ve Siyasi haklar sözleşmesinin 14/2. maddelerinde açıkça kabul edilmiş olup, bu ilkenin dayanağını, bir suçlunun cezasız kalmasının, bir masumun mahkum olmasına tercih edilmesi gerektiği esasının oluşturduğu kabul edilmekle;Dosya kapsamından, olay günü gece saat 04.15 sıralarında, müştekinin işyeri daraba kilitleri kırılarak, işyerinden 5 adet cep telefonu ve bilgisayar kasasının çalındığı, komşu işyeri kamera görüntülerinin incelenmesinde, eylemi 3 şahsın gerçekleştirdiği, şahıslardan birinin malum kişilerden olan ...olduğunun kollukça değerlendirilmesi üzerine yakalanan suça sürüklenen çocuğun tüm aşamalarda, atılı suçu kabul etmediği, görüntülerdeki kişinin kendisi olmadığını söylediği, 18.06.2012 tarihli ekspertiz raporunda, kamera kaydındaki görüntüler ile suça sürüklenen çocuğa ait 3 cepheden çekilmiş mukayese fotoğraflarının karşılaştırılmasında, kayıt çözünürlüğünün düşük olması, yüze ait karakteristik özelliklerin görülmemesi ve görüntünün siyah-beyaz olması nedeniyle karşılaştırma yapılamayacağının bildirildiği, 26.08.2013 tarihli uzman raporunun da aynı doğrultuda olduğu, suça konu eşyaların suça sürüklenen çocuktan ele geçirilmediği gibi suça sürüklenen çocuğun da suçlamayı inkar ettiğinin anlaşılması karşısında, suça sürüklenen çocuğun atılı hırsızlık suçunu işlediğine dair mahkumiyetine yeterli derecede kesin ve somut nitelikte her türlü şüpheden uzak, inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden, atılı suçun suça sürüklenen çocuk tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk .. ... .... müdafiinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 10.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.