Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6916 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 22995 - Esas Yıl 2013





Dosya incelenerek gereği düşünüldü;Sanıklar hakkında hükmolunan ceza miktarına nazaran, sanık M.. S.. müdafiinin duruşmalı inceleme talebinin 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'nın 318. maddesi uyarınca reddine karar verilerek yapılan incelemede;Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;Failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.TCK'nın 158/1-d bendinde belirtilen, Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasî parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hâl kabul edilmiştir. Söz konusu kurum ya da kuruluşların konumunun suçun işlenmesinde kolaylık sağlayacağı düşüncesi, bu kurum ve kuruluşların bu suçta araç olarak kullanılmasının, ağırlaştırıcı neden olmasını gerektirmiştir.Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, bunların isminin kullanılması yeterli olmayıp maddi varlığının kullanılması gerekmektedir. Araç olarak kullanılma, bu kurum veya kuruluşlara ait yazı veya belgeleri amaç dışı olarak kullanmak şeklinde olabilir. Bu kurumlara ait kimlik belgesinin gösterilmesi, basılı evraklarının, kıyafetlerinin, taşıtlarının kullanılması mağdurda güven oluşumunu sağlayacaktır.Şırnak İl Çevre ve Orman Müdürlüğü tarafından 2005 yılında ORKÖY isimli orman köylülerini kalkındırma projesi kapsamında süt koyunculuğu kredisi verileceğinin duyurulduğu, Orman Köylüleri Kalkınma Hizmetlerine İlişkin Esas ve Usullerine İlişkin Genelgenin 18. maddesinde özetle; kredi yardımının kredi olurunda gösterilen fatura, müstahsil makbuzu, avans makbuzu gibi belgelere istinaden yapılacağına, 2005 yılı Uygulama Talimatı'nın Ferdi Kredi Uygulamaları başlıklı bölümünün 6. maddesinde de özetle; damızlık hayvanın hak sahiplerince temin edileceği, il müdürlüğü yetkilileri ve veteriner hekim tarafından kontrol edildiğinde satın alınan hayvanların aranan özelliklere sahip oldukları anlaşılırsa ise paranın doğrudan hak sahiplerinin Ziraat Bankası nezdinde açılan hesaplarına yatırılacağına dair düzenlemeler yapılmasına rağmen Şırnak İl Çevre ve Orman Müdürü olan sanık M.. S..'in katılanlara tek tek ödeme yapılamayacağını, hayvanları vergi mükellefi olan birisinden almaları gerektiğini söyleyip diğer sanık Cindi Şimek'e yönlendirdiği, katılanların proje kapsamında 30'ar koyun ve 1'er koçu başka kişilerden satın almalarına rağmen kredi parasını alamayacaklarını düşünerek söz konusu hayvanları sanık C.. Ş..'ten temin etmiş gibi fatura aldıkları, hayvanlarının sanık C.. Ş.. tarafından kendilerine teslim edildiğine dair düzenlenen tutanakları imzaladıkları, diğer sanık M.. S..'in yönlendirmesi sonucunda paralarının sanık C.. Ş..'in hesabına yatırılması için de noterde düzenlenmiş izin belgeleri verdikleri, katılanların alacakları kredi miktarının 10.000,00 TL olmasına rağmen, kendilerine 6.000,00'er TL para verildiğinin iddia edildiği somut olayda; sanık Metin Yıldız'ın inkâra yönelik savunmasında sanık C.. Ş..'i köylülerin satın aldıkları hayvanların küpelenmesi sırasında gördüğünü beyan etmesine rağmen, sanık C.. Ş..'in 18.05.2009 tarihli Siirt Ağır Ceza Mahkemesinde istinabe yolu ile alınan savunmasında çevre müdürü ve diğer yetkililerin kendisini köylülere tanıtıp sağlıklı hayvan alıp, bunları proje kapsamında kendilerine teslim edeceklerini söylediklerini anlatması, katılanların sanık C.. Ş..'in sürekli olarak diğer sanık il müdürü M.. S..'in yanında bulunması nedeni ile görevli olduğunu sandıklarına yönelik beyanları karşısında her iki sanığın birlikte hareket ettikleri, sanık C.. Ş..'in hak sahiplerine teslim ettiğine dair tutanak düzenleyerek fatura kestiği hayvanları nereden temin ettiğini ispatlayamamasına rağmen özellikle katılanlar R.. K.., İ.. K.., İ.. Ç.. ve V.. Ç..'in beyanlarında hayvanları S.. A.. isimli şahıstan satın aldıklarını, sanık C.. Ş.. ile alışveriş yapmadıklarını ve sanık Cindi'den fatura almadıklarına yönelik beyanlarının tanık olarak dinlenen S.. A.. tarafından doğrulanması, aynı şekilde tanık olarak dinlenen A.. G..'in katılan O.. C..'e söz konusu hayvanları kendisinin sattığını söylemesi, il müdürü sanık M.. S..'in imzası ile sanık C.. Ş..'e 16.06.2005 tarihinde 130.592,00 TL, 29.08.2005 tarihinde ise 149.248,00 TL paranın ödenmesine rağmen, sanık C.. Ş..'in para havalesi yoluyla Beytüşşebap'ta yaşayan Mecit Aşan, N.. A.., G.. A.., Mustafa Aşan için Habip Aşan isimli şahsın hesabına 15.000,00 TL, T.. T.., S.. T.., H.. T.., A.. T.., başka bir H.. T.. ve Y.. T.. için T.. T..'in hesabına 36.000 TL, bir kısım katılanlar için de köylüleri olup sanık M.. S..'in şoförü olarak çalışan E.. Ç.. aracılığıyla 24.000 TL para göndermesi, kalan kısmını yine her bir katılana 6.000,00 TL olmak üzere elden dağıtması, fatura bedeli olan 9.328,00 TL ile fiilen dağıtılan 6.000,00 TL arasındaki 3.328,00 TL parayı her iki sanığın birlikte kendilerine almak suretiyle sanıkların haksız menfaat temin ettiklerinin anlaşılması karşısında kamu görevlisi olan sanık M.. S..'in haksız tutum ve davranışları karşısında, katılanların haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendilerini mecbur hissetmeleri üzerine, sanık M.. S.. ve onun yönlendirdiği sanık C.. Ş..'in haksız bir menfaat temin edip etmedikleri değerlendirilerek eylemlerinin TCK'nın 250/2. maddesinde düzenlenen ikna suretiyle irtikâp suçunu oluşturup oluşturmadığı tartışıldıktan sonra sanıkların hukuki durumlarının tayin ve tespitinde zorunluluk bulunması,Bozmayı gerektirmiş, sanılar müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı kanunun 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın gözetilmesine, 10.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.