DAVA : Sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından sanık Oğuzhan'ın TCK.nun 342/1, 80, 59, 503/1, 80 ve 74. maddeleri uyarınca 1 yıl 11 ay 10 gün ağır hapis, 11 ay 20 gün hapis ve 6.350.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin ( Ankara Yedinci Ağır Ceza Mahkemesi )nce 27.11.1995 gün ve 31/174 sayı ile verilen karar, sanık vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 4.11.1996 gün ve 10420/10373 sayı ile; "1. Dolandırıcılık suçunun oluşumu bakımından sanığın suça konu çek ve bonoları kullanma nedeninin tesbit edilmemesi ve farklı zamanlarda verilip verilmediği hususları da araştırılıp tartışılmadan, yazılı şekilde uygulama yapılması, 2. Kabule göre de; TCK.nun 80. maddesi ile uygulama yapılırken hapis cezası yanında tayin: olunan ağır para cezasının da artırıma tabi tutulması gerektiğinin gözetilmemesi" isabetsizliğinden bozulmuştur. Yerel mahkeme ise, 17.2.1997 gün ve 293/4 sayı ile; "Suça konu çek ve bonoların kullanma nedeni açık olarak bellidir. Bunlar sahte olarak kullanılarak katılan İsa'nın toptan gıda pazarından gıda maddeleri alınmıştır. Bu malları alan da, sahte senetleri düzenleyip veren de sanık Oğuzhan'dır. 4.420.000 liralık çekin keşide tarihi 1.5.1993'tür. 1.600.000 liralık bonoların düzenleme tarihleri 26.5.1993 olup vadeleri ise 2.7.1993 ve 1.6.1993 tarihleridir. Süreler bakımından bir çakışma yoktur. Görüldüğü gibi senetler, değişik zamanlarda verilmiş ve kullanılmıştır." biçimindeki gerekçe ile, Kabule göre bozma nedenine karşı ise "suç tarihi 1993 yılıdır. TCK.nun 503/1. maddesi 1990 yılında 3679 sayılı Yasa ile değiştirilmiş ve hapis cezası yanında nisbi para cezası uygulaması esası getirilmiştir. 765 sayılı TCK.nun uygulanmasında, nisbi para cezası tayin edilmesi hallerinde TCK.nun 80. maddesi sadece hapis cezası için uygulanıp nisbi para cezalarında uygulanmamaktadır. Olayımızda sağlanan haksız yarar toplamı 7.620.000 lira olup tüm haksız yarar üzerinden verilen para cezasına belirtilen nedenle TCK.nun 80.maddesi uygulanmamıştır." biçimindeki gerekçeyle önceki hükümde direnmeye karar vermiştir. Bu kararın da, sanık vekilince süresinde temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C. Başsavcılığının Onama isteyen 30.12.1997 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup, düşünüldü; KARAR : İncelenen dosyaya göre; Zaman zaman babasına ait markette çalışan sanığın, kendisini babası Osman olarak tanıtmak suretiyle, markete mal satan müşteriye, 2 adet bono ve bir adet çek düzenleyip Osman ismi yazılı kaşeyi basarak altlarına kendi imzasını da atmak suretiyle verdiği ve bu suretle sahtecilik suçu yanında dolandırıcılık suçunu da işlediği iddiasıyla açılan davada, özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, dolandırıcılık suçunun oluşup oluşmadığını saptamak bakımından soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunup bulunmadığına ve TCK.nun 503/1. maddesi uyarınca tayin edilen para cezasının aynı Yasanın 80. maddesiyle artırılmasının mümkün olup olmadığına ilişkindir. I. TCK.nun 503/1. maddesinde yazılı dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; bir kimsenin iyi niyetinden yararlanarak kandırıcı nitelikteki hile ve desiselerle onu yanıltıp kendisine veya bir başkasına haksız çıkar sağlanması gerekir. Kullanılan hile ve desiseler ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu haksız bir çıkar sağlanmalı, mağdur veya bir başkasına zarar verilmelidir. Dolandırıcılık suçuna ilişkin bu açıklamalardan anlaşılacağı gibi, mağdur veya bir başkasına verilen zarar, sanığın hileli söz ve davranışlarından sonra ve bu nitelikteki söz ve davranışların sonucu oluşmalıdır. Önceden oluşmuş bir zarar, veya doğmuş bir borç için, sanığın müştekiye karşı hileli davranışlarda bulunması halinde, dolandırıcılık suçu oluşmaz. Zira karşı taraf, zararın veya alacağının varlığından haberdar olup zarar veya borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu oluşmamıştır. İnceleme konusu olayda; İzmir'de tekstil işiyle uğraşan sanığın Ankara'ya geldiği zamanlarda babası Osman'ın Demetevlerdeki, marketine giderek burasını babası adına çalıştıran kardeşi Kürşat'a yardım ettiği, markete mal getiren müştekiye 1.5.1993 keşide tarihli, 4.420.000 lira meblağlı çek ile, 26.5.1993 düzenleme tarihli ve 1.600.000 er lira bedelli iki adet bono düzenleyip verdiği, çek ve bonoların altına babası Osman'ın ismini taşıyan kaşeyi basıp kendi imzasını attığı sabit olmakla beraber, bu sahte çek ve senetlerin müştekiye, daha önce markete değişik zamanlarda alınan malların karşılığı olarak sonradan mı, yoksa, karşılıklarında yeniden mal alabilmek için önceden mi verildiği tarafların anlatımlarına göre yeterince açıklığa kavuşturulmamıştır. Suçun yasal öğeleri ile oluşup oluşmadığının saptanması ve TCK.nun 80. maddesinin uygulanması bakımından önemli olan bu hususa sahte çek ve senetleri kendisinin düzenlediğini ikrar eden sanık ile müşteki, tanık Kürşat ve aynı suçlardan beraat hükmü onanarak kesinleşen diğer sanık Osman yeniden dinlenilmek gerektiğinde işyerine ait belgeler üzerinde inceleme yaptırılmak suretiyle belirlenmelidir. Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme hükmünün saptanan eksik soruşturma nedeniyle bozulması gerekir. II. TCK.nun 503. maddesi 29.11.1990 tarihinde yürürlüğe giren 3679 sayılı Yasa ile değiştirilmiş, faile özgürlüğü bağlayıcı cezaya ilaveten "sağladığı haksız menfaatin bir misli kadar ağır para cezası verileceği" hükme bağlanmıştır. Ağır para cezasına ilişkin bu düzenleme biçiminden bu cezanın olaya göre değişen nisbi nitelikte bir para cezası olduğu, suç teselsül etse de sağlanan haksız menfaatin tamamı nazara alınarak uygulanacağı anlaşılmaktadır. Yukarda değinilen bu niteliği itibariyle 765 sayılı TCK.nun 503/I. maddesine göre tayin edilecek ağır para cezasının aynı Yasanın 80. maddesi uyarınca artırılması mümkün görülmemektedir. Bu itibarla, Yerel Mahkemenin ağır para cezasını TCK.nun 80. maddesi uyarınca artırıma tabi tutulmamasında yasaya aykırılık sözkonusu olmayıp bu bozma nedenine karşı direnmesi doğru bulanmaktadır. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, ikinci bozma nedenine karşı direnmesi doğru bulunan Yerel Mahkemenin soruşturmanın genişletilmesine ilişkin bozma hakkındaki direnme hükmünün isteme aykırı olarak ( BOZULMASINA ), 3.3.1998 günü oybirliğiyle karar verildi.