Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 688 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 655 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : Ümraniye 3. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 08/06/2010NUMARASI : 2010/202-2010/136Taraflar arasındaki “Tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ümraniye 3.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 18.2.2009 gün ve -gün ve 2007/11 E., 2009/88 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 21.12.2009 gün ve 5781 E., 8689 K.sayılı ilamı ile;(...Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin maliki olduğu, davalıya kasko sigortalı aracın geçirdiği tek taraflı kaza sonucu hasarlandığını, kasko tazminatının ödenmediğini ileri sürerek, 7.715.TL'nin kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı sigorta vekili kazanın belirtilen yer ve şekilde meydana gelmediğini, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, kazanın belirtilen yer ve şekilde meydana gelmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.Dava, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.Davacıya ait aracın davalı şirkete kasko sigorta poliçesi ile sigortalı olduğu ve araçtaki hasarın poliçe yürürlük süresi içinde meydana geldiği uyuşmazlık konusu değildir.Mal sigortaları türünden olan Kasko Sigortası Genel Şartlarının teminat kapsamını belirleyen A.1 maddesine göre, gerek hareket ve gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında aracı ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsadamesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile üçüncü kişilerin kötü niyet ve muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüsü sonucu oluşan maddi zararların bu tür sigortanın teminatı kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.Diğer taraftan, TTK.nun 1282 maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı yasanın 1281.maddesi hükmü uyarınca da kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin KSGŞ'nin A.S maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir. KSGŞ'nın A.Ş maddesi ve TTK.nun 1292.maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasden yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar ederse ispat külfeti yer değiştirip, oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat külfeti sigortalıya geçer.Davacı taraf, kaza tesbit tutanağı, tanık beyanları ve hasar dosyasına dayanmıştır. Davalı sigorta şirketi ise araçtaki hasar ile olay yerinin fiili durumunun uygunluk arzetmediğini, bu nedenle kazanın iddia edilen yerde ve tarihte olmadığını savunarak hasar bedelini ödemekten kaçınmış olup araştırma raporuna olay yeri ile hasarlı aracın fotoğraflarına dayanmıştır.Uyuşmazlık, kazanın ihbar edilen yerde ve şekilde meydana gelip gelmediği, dolayısıyla teminat dışı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Hükme esas alınan bilirkişi raporlarında, araçtaki hasar izleri ile olay yerine ait fotoğrafların karşılaştırılmasından kazanın belirtilen yerde meydana gelmesinin teknik olarak imkansız olduğu,araçtaki çarpmanın dairesel kesitli beton bir direğe çarpma sonucunda oluştuğu, oysa araçta keskin köşe izi şeklinde bir iz olması gerektiği belirtilmiş ise de,yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda somut olaya baktığımızda, aksi kanıtlanamayan 1.6.2005 tarihli kaza tesbit tutanağı ve araç olay yerinde bizzat görüp tutanak tanzim eden trafik polisleri S... U... ve H... Ö... 'ın kazanın gerçek bir kaza olduğu, mizansen olmadığı yol üzerinde fren izleri bulunduğu duvarlardaki sürtünme izleri ile araç üzerindeki sürtünme izlerinin örtüştüğü aracın önce yön levhasına çarpıp kırdığı daha sonra kırılan levha direğinin araçla beton köprü ayağı arasında kalması nedeniyle bu direğin izinin araca çıktığı etrafta araçtan dökülen parçaların bulunduğu hasarın aracın yönüne ve kaza noktasına uygun olduğu ve aracın çarptığı köprü ayağına yapışık durumda olduğu araçtaki hasarın çarpma sonucu vuku bulduğu şeklindeki görüşleri uyarınca, kazanın belirtilen yer ve şekilde meydana geldiği sabit olduğu gibi davacı sigortalının rizikonun gerçekleşme şeklini kasten ve iyiniyet kurallarına aykırı olarak bildirdiği de ispatlanamamıştır. Bu durum karşısında, rizikonun ihbar edilenden farklı şekilde gerçekleştiğini ispat külfeti sigortacıda bulunmakta olup, sigortacı bunu soyut iddialarla değil, somut delillerle kanıtlamalıdır.O halde mahkemece işin esasına girilerek aracın perte ayrılma durumu da irdelenmek suretiyle davacının hak kazandığı tazminat miktarının belirlenmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir...)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN: Davacı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 22.12.2010 gününde oyçokluğu ile karar verildi. KARŞI OYDava; kasko sigorta poliçesine dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir.Uyuşmazlık; kazanın ihbar edilen yerde ve şekilde meydana gelip gelmediği, dolayısıyla davacının sigorta tazminatına hak kazanıp kazanmadığı noktalarındadır.Mal sigortaları türünden olan kasko sigortası poliçesi, niteliği itibariyle bir sigorta sözleşmesidir. Sigorta sözleşmeleri gerek kuruluşlarında, gerek devamında, gerekse rizikonun gerçekleşmesi aşamasında ihbar yükümlülüğü bakımından iyi niyete dayalı sözleşme türlerindendir. Sigortalı, sigorta bedelini talep edebilmek için, rizikonun sigorta teminatının başlamasından sonra gerçekleştiğini ve rizikonun gerçekleştiği anda dahi sigorta teminatının devam ettiğini ispat etmek zorundadır. Buna göre, TTK.’nun 1281/2. maddesi uyarınca, sigortacı gerçekleşen rizikonun istisna edilen rizikolardan olduğunu ispat olanağına sahip olacaktır. TTK.’nun 1281 ve 1282/1. maddelerinde ispat yükü ve kapsamına ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. Anılan yasanın 1281. maddesinde; “Sigortacı, harb ve isyandan başka bir sebeple mallara arız olan telef ve tagayyür gibi bütün hasarlardan mesul olur. Sigortacının, 1 nci fıkra gereğince mes’ul olduğu rizikolardan biri sigorta poliçesinin hükmünden istisna edilmişse vaki hasarın istisna edilen rizikolardan doğduğunun ispatı sigortacıya aittir.” hükmü düzenlenmiş olup; 1282/1. maddesinde de; “Aksi kararlaştırılmış olmadıkça sigortacı, primin ödendiği tarihten itibaren gerçekleşen rizikolardan mesuldür.” hükmü yer almaktadır. TTK.nun “Rizikonun gerçekleşmesi halinde” başlığını taşıyan 1292. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi; “Sigorta ettiren kimse sigortanın taalluk ettiği rizikonun gerçekleştiğini haber aldığı tarihten itibaren beş gün içinde sigortacıya haber vermeye mecburdur.” Anılan maddenin üçüncü fıkrasının birinci cümlesi ise; “Sigorta ettiren kimse kasten yukarıki fıkralar gereğince ihbarda bulunmamış ise sigorta haklarını zayi eder.” hükmünü içermektedir.İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte, sigorta ettiren, KTKSGŞ.’nın B.1.5. maddesi ve TTK. 1292/3. maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu, sanki bu oluşan riziko, teminat içinde imiş gibi ihbar ederse ispat külfeti yer değiştirip, oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat külfeti sigortalıya geçer. Sonuç olarak; TTK.’nun 1281. maddesi uyarınca kural olarak, rizikonun teminat dışı kaldığını ispat yükü sigortacıya aittir. TTK.’nun 1281. maddesinde öngörülen kural, rizikonun iyi niyet kurallarına uygun olarak ihbar edildiği hallerde geçerlidir. TTK.’nun 1292. maddesi gereğince, sigortalının rizikoyu kasten ihbar etmediğini sigortacı ispat etmelidir. Sigortalı, TTK.’nun 1292/3. maddesi uyarınca, rizikonun gerçekleştiğine dair ihbarı süresinde yapmış olmakla birlikte; iyi niyet kurallarına aykırı biçimde olayın gerçekleşme şekli yanlış bildirilmiş ve TMK.’nun 2. maddesi uyarınca hakim, sigorta ettirenin kötü niyetini dosyadaki delil ve emarelerden tespit etmiş ise, bu durumda sigortacıya ispat külfeti yüklenmemelidir. Bu halde ispat külfeti, sigortalıya ait olmalı ve meydana gelen rizikonun teminat içinde kaldığı hususu sigortalı tarafından ispat edilmelidir. Bu varılan sonuç, hem yasa koyucunun amacına hem de tarafların menfaatler dengesine uygun olacaktır. Bu ilkeler doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; davalı şirkete kasko sigortalı olan davacıya ait araçtaki hasarın (rizikonun), poliçe yürürlük süresi içerisinde meydana geldiği taraflar arasında uyuşmazlık konusu değildir. Dosyadaki bilirkişi raporlarında özetle; araçtaki hasar izleri ile trafik tespit tutanağı ve dosyadaki fotoğrafların karşılaştırılmasından, araçtaki hasarın tutanakta belirtilen yerde ve şekilde meydana gelmesinin teknik olarak imkansız olduğu, araçtaki çarpmanın, dairesel kesitli ve aşağıdan yukarıya doğru incelen (diğer bir deyişle konik yapılı) bir beton direğe çarpma sonucunda oluşabileceği tespit edilmiş; varılan sonuca göre de, kazanın trafik kazası tespit tutanağındaki gibi gerçekleşme imkânının mevcut olmadığı bildirilmiştir. Görüldüğü üzere, rizikoyu doğuran olayın davacı tarafından iddia edildiği şekilde ve yerde gerçekleşmediği, bir başka deyişle davacının hasarı doğuran trafik kazasını gerçeğe uygun biçimde davalı sigortacıya bildirmediği, doğru ihbar yükümlülüğünü yerine getirmediği, yapılan keşif ve uzman bilirkişilerin tesbit ve belirlemeleri ile sabittir. Konusunda uzman bilirkişilerden oluşan 2. heyet bilirkişi raporu ile ilk bilirkişi raporu birbirini doğrulamakta olup, ortada teknik-doyurucu bilirkişi raporları varken, olayın gerçekleştiği iddia edilen yere sonradan gelen ve oradaki izlenimleri tutanağa kaydeden ve tabii ki bu tutanağı doğrulayan tanıkların ifadeleri ile sonuca varılamayacağı gibi, hasar tahkikat raporunda sürücünün dahi yaralanmadığına dair beyanına çelişkili beyanda bulunan tanığın da görgü tanığı olarak kabulü mümkün değildir. Gündemden de anlaşıldığı üzere, dosyada sürücünün yaralandığına ve doktora götürüldüğüne dair ne muayene kaydı ne de doktor raporu vardır. Rizikonun iddia edilen yer ve şekilde meydana gelmediği teknik bilirkişi raporları ile sabit olduğu halde artık sigortacıdan daha fazla somut delille ispatı beklenemez. Mahkemenin bu tespiti sonucunda, sigortalının gerçeğe uygun ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmediğinin de kabulü gerekir. Davacı sigortalının rizikoyu iyiniyet kurallarına aykırı olarak, rizikonun gerçekleşme yer ve şeklini iyiniyet kuralların aykırı şekilde bildirdiği sabit olmuştur. Bu durum karşısında rizikonun ihbar edilenden farklı şekilde ve teminat kapsamında gerçekleştiğini ispat külfeti sigortalıya geçer. İspat külfeti somut olayda davacı sigortalıda olmakla, sigortalı rizikonun ihbar edilen yer ve şeklinden farklı yer ve şekilde oluştuğunu, aracın sigorta teminatı içinde ve başka yerde-şekilde hasarlandığını somut delillerle kanıtlamalıdır. Nitekim, uzun yıllar bu davaların temyiz incelemesini yapan 11. Hukuk Dairesinin yerleşmiş içtihatları bu yöndedir. (Dairesinin 29.05.2006 gün 2005/6312 E - 2006/6386 K, 04.12.2006 gün 2005/12261 E - 2006/12767 K, 05.11.2007 gün 2006/11226 E - 2007/13835 K sayılı kararları) Mahkemece direnme kararında açıklandığı gibi, davacı sigortalı bunu ispat etmemiştir.Rizikonun sigorta teminatı içinde olduğunu kanıtlamayan ve ihbar yükümlülüğünü iyiniyet kurallarına aykırı biçimde kullanan davacı sigortalının sigorta bedeline hak kazanamayacağı aşikardır.Davacı sigortalı, bildirilen rizikonun başka yer ve şekilde gerçekleştiğini de iddia ve ispat etmediğinden yerel mahkemece davanın reddine karar verilmesi ve bu kararda direnilmesi usul ve yasaya uygundur.Yukarıda belirtilen nedenlerle yerel mahkeme kararının onanması gerektiğini düşündüğümüzden, bozma yönünde oluşan sayın çoğunluğun kararına katılamıyoruz. Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar İş kazası nedeniyle açılan davada ihtiayati haciz kararı verilebilir mi? DAVA VE KARAR: Davacı, dava sonuçlanıncaya kadar tazminat alacağının teminat altına alınması için davalıya ait taşınmazlar ile trafik siciline kayıtlı araçların kaydına ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde BOŞANMA DAVASINDA DAVALI TAŞINMAZINA İHTİYATİ TEDBİR KONULAMAYACAĞI Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sırasında mahalli mahkemece verilen, ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilin 31.01.2013 tarihli karar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:Boşanma veya ayrılık davası açılınca alınabilecek tedbirler Türk Medeni Kanunu'nun 1 Hizmet tespiti davasında ispat kuralları - Araştırılması gereken hususlar Taraflar arasındaki “hizmet tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 3. İş Mahkemesince davanın “kabulüne” dair verilen 14.12.2011 gün ve 2011/398-2011/1062 sayılı kararın incelenmesi davalı SGK vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesinin 29.12.2011 gün v Yargıtay Yargıtay Karar Arama Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ? Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Kanunu Yargıtay İş Bölümü Yargıtay Haberleri Karar Arama Yargıtay Kararları Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Yargıtay Ceza Dairesi Kararları BAM Kararları Danıştay Kararları Anayasa Mahkemesi Kararları Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları Karar Arama Nasıl Yapılır? Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir? Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır? BAM Karar Arama Nasıl Yapılır? Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır? Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?