Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 685 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 740 - Esas Yıl 2011





Taraflar arasındaki davadan dolayı, (.....Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz İİK. nun 170. maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddenin üçüncü fıkrasında ise, icra mahkemesince imza incelemesinin, aynı kanunun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılması gerektiğine işaret edilmiştir. İİK. nun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında ise; "İmza tatbikinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309. maddesinin 2., 3. ve 4. fıkraları ve 310, 311 ve 312. maddeleri hükümleri uygulanır." hükmü yer almaktadır. Anılan hükümde atıf yapılan HUMK. nun 308 ve devamı maddelerinde imza inkarı halinde mahkemece yapılacak usuli işlemler düzenlenmiş; 309. maddesinin 2., 3., 4. fıkralarında aynen; "Ehlihibre vasıtasıyla tahkikata karar verildiği takdirde medarı tatbik olacak yazı ve ehlihibrenin tahkikatı icra edeceği gün hakim tarafından tayin olunur. Mahkeme bu bapta ancak iki tarafın ittifak ettikleri her nevi evrak ile senedatı resmiyeden olan ve bir kimse tarafından hasbelmemuriye veya mahkeme huzurunda tahrir veya imza edilen evrakı tatbika esas addedebilir. Tatbika esas ittihaz olunabilecek evrak olmadığı veyahut olup da derecei kifayede bulunmadığı takdirde ehlihibre tarafından terkip olunacak ibarelerle münkir olan kimseye yazı yazdırılarak tatbikat icra olunur." düzenlemesi yer almıştır. Görüldüğü üzere; atılış tarihi itibariyle inkar edilen imza ile yakın tarihte atılmış, uygulamaya elverişli imzaların temin edilmesi gerekir. Uygulamaya elverişli (tatbike medar) belgeler, HUMK'nun 309/3. maddesinde "ancak iki tarafın ittifak ettikleri her nevi evrak ile senedatı resmiyeden olan ve bir kimse tarafından hasbelmemuriye veya mahkeme huzurunda tahrir veya imza edilen evrakı tatbika esas addedebilir." şeklinde tahdidi olarak sayılmıştır. Buna göre mahkemece tarafların bildirdiği yerlerden ve nüfus müdürlüğü, tapu sicil müdürlüğü, evlendirme memurluğu gibi resmi kurumlardan borçlunun mukayeseye esas olabilecek imza örnekleri getirtilmelidir. Vurgulamakta yarar vardır ki, anılan belgelerin tamamlanması konusunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 26.04.2006 gün ve 2006/12-259 E. 2006/231K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, eldeki davanın niteliği itibariyle "imzanın borçluya ait olduğunu" kanıtlama külfetinin alacaklıya ait olduğu gözardı edilmemeli ve ispat yükünü ters çevirecek bir uygulamaya da gidilmemelidir. ( Hukuk Genel Kurulu'nun 06.02.2008 gün ve 2008/12-77 E. 2008/90 K.sayılı kararı) Özetlemek gerekir ise, imza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise, borçlunun duruşmada alınan medari tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır. Sıhhatli bir sonuç alınabilmesi için, inkar edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan borçluya ait imzaların celbedilip ondan sonra bilirkişi incelemesi yapılması gerekir. Somut olayda, alacaklı vekili tarafından medarı tatbik imzaların bulunduğu yerler bildirilerek dosyaya sunulmasına rağmen, mahkemece yukarıdaki esaslara aykırı biçimde, mukayese imzalar toplanmaksızın alınan bilirkişi raporuna itibar edilerek, yazılı gerekçe ve eksik inceleme ile imza itirazının kabulüne karar verilmesi isabetsizdir....) gerekçesiyle bozma üzerine direnme yoluyla; İstanbul 9. İcra (Hukuk) Mahkemesinden verilen 17.06.2010 gün ve 2010/366 E.- 2010/952 K. sayılı kararın değişik gerekçeyle usul yönünden bozulmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'ndan çıkan 22.06.2011 gün, 2011/12-391 Esas, 2011/440 Karar sayılı ilamın, karar düzeltme yoluyla incelenmesi davalı vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulu'nca dilekçe, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440.maddesi gereğince, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Dava, kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla yapılan takipte 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)'nun 170. maddesine dayalı imzaya itiraza ilişkindir. Davacı vekili, müvekkili hakkında yapılan icra takibinde takibin dayanağı olan kambiyo senedindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını belirterek takibin iptalini istemiştir. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Yerel mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, "…… imza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise, borçlunun duruşmada alınan medarı tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır. Mahkemece yukarıdaki esaslara aykırı biçimde, mukayese imzalar toplanmaksızın alınan bilirkişi raporuna itibar edilerek davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir." gerekçesiyle, karar bozulmuştur. Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir. Hukuk Genel Kurulu'nca, direnme kararı "Özel Dairenin bozma ilamı taraflara tebliğ edilip karar düzeltme imkanı verilmesi gerekirken, bu gerek yerine getirilmeden duruşma açılıp yargılamaya devam edilerek önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu" gerekçesi ile değişik gerekçe ile bozulmuştur. Davalı vekili, karar düzeltme isteminde bulunmuş; bozma sonrasında bozma ilamının tebliği ile karar düzeltme olanağı tanındığı, bu nedenle Hukuk Genel Kurulu'nun usule ilişkin bozma kararının düzeltilerek, sair temyiz itirazlarının incelenmesiyle mahkeme kararının esastan bozulmasını talep etmiştir. Hemen belirtmelidir ki, her ne kadar direnme kararı yukarı belirtilen şekilde değişik gerekçe ile bozulmuş ise de yapılan inceleme sonunda, Yerel Mahkeme tarafından Özel Daire bozma ilamının taraf vekillerine tebliğ edilerek karar düzeltme imkanı verildiği, böylece maddi hata sonucunda, kararın değişik gerekçeyle bozulması yolunda hüküm tesis edilmiş olduğu anlaşıldığından maddi hataya dayalı bozma ilamının oybirliğiyle kaldırılmasına karar verilerek işin esası incelenmiştir. İşin esasına gelince; Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararının bozulması gerekir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440.maddesi gereğince yapılan karar düzeltme incelemesi sonunda davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile, Hukuk Genel Kurulu'nun 22.06.2011 tarih ve 2011/12-391 E, 2011/440 K. sayılı kararının kaldırılarak, direnme kararının Özel Daire kararında yer alan nedenlerle BOZULMASINA, harçların yatırana iadesine, 23.11.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.