Taraflar arasında görülen davada İstanbul 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 28/01/2014 tarih ve 2011/172-2014/8 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı TRT vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:Davacı vekili; müvekkilinin 1995 yılında kurduğu müzik grubunun ismi olan ve kendi adına TPE nezdinde 2008/17308 sayı ile tescilli T. markasının sahibi olduğunu, markanın tescil alanlarından olan film televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri alanında davalı kurumun bu ismi TV programı olarak kullandığını ve bilahare T. adıyla DVD formatında piyasaya sürdüğünü, 556 sayılı KHK'nın 6/a maddesinde belirtilen tecavüz farkedildikten sonra yapılan ihtarnameye rağmen davalı yanca cevap verilmediği ve fiilin sona erdirilmediğini, bu tecavüz nedeniyle müvekkilinin maddi ve manevi haklarının ihlal edildiğini, haksız rekabet oluştuğunu ileri sürerek tecavünün önlenmesini, kaldırılmasını, tecavüzlü ürünlerin toplatılmasını, dağıtımının ve çoğaltılmasının önlenmesini ve yoksun kalınan kar nedeniyle hesaplanacak tazminattan şimdilik kaydıyla 10.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın tecavüz tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalılardan TRT vekili; davacının kötü niyetli olarak T. adlı programın kurum televizyonunda yayınından sonra marka başvurusu yaptığını, ihlal olduğunu iddia ettiği duruma uzun bir süre sessiz kaldığını, yayınlanan DVD kapaklarını gerek tasarım gerekse logo renk ve biçiminin davacı markasını andıracak hiçbir benzerlikte olmadığını, bu nedenle müşterinin yanılması veya iltibas söz konusu olamayacağını, müvekkilinin kâr amacı gütmediğini ve bu DVD'lerin satışından kazanç elde etmediğini, davanın kötü niyetli olarak, haksız ve mesnetsiz açıldığını savunarak reddini istemiştir.Davalı Ulus Müzik vekili; dava konusu T. markası ile müvekkilinin hiç bir bağlantısının, hak iddiasının veya başkaca bir hukuki ilişkisinin olmadığını, marka üzerinde hiç bir tasarrufunun bulunmadığını, TV programının DVD'lerinin basım ve dağıtım işini verilen sipariş üzerine ticari hizmet ilişkisi içinde yaptığını, bu hizmeti davalı adına ve namına yaptığını, bu nedenle müvekkili hakkında yasal dayanağı olmayan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacının 1995 yılında kurduğu grubun T. olduğu ve bu grubun adıyla albüm yapıldığı, 2008 yılında da aynı ibare ile marka başvurusunda bulunarak tescilinin sağlandığı, davacının T. ibareli markasının TV ve Radyo program yapım hizmetleri, müzik aletleri ve eğlence hizmetleri gibi davalının haksız fiile konu eylemlerini içeren mal ve hizmetler yönünden de tescilli olduğu, davacının T. markası başvurusundan önce davalı TRT'nin belgesel nitelikli T. adlı 6 bölümden oluşan yayına başladığı, son iki bölümün marka başvurusundan sonra yapıldığı, henüz marka tescil başvurusundan önce belgeselin çekiminin yapılmış ve yayına başlanmış olması sebebiyle belgeselin TRT tarafından yayınlanması suretiyle markaya tecavüz ve haksız rekabet fiilinin gerçekleşmediği, ancak söz konusu belgesele ilişkin filmin DVD'lerle ve T. ibaresini marka olarak kullanmak suretiyle diğer davalıya yaptırdığı ve satışa sunduğu, bu suretle davacının markasına tecavüzde bulunduğu ve haksız rekabet fiilini de gerçekleştirdiği gerekçesiyle davalı TRT yönünden davanın kısmen kabulüne, davacının tescilli T. ibareli markasına davalı TRT'nin tecavüzde ve haksız rekabette bulunduğunun tespiti ile men ve ref'ine, T. ibareli DVD'lerin çoğaltılmasının ve dağıtılmasının önlenmesine, piyasada var ise T. ibareli DVD'lerin toplatılmasına, DVD'lerin fiili satış tutarı üzerinden elde edilen kar miktarınca takdiren 1.764,50 TL maddi ve takdiren 2.000,00 TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile davalı TRT'den alınarak davacıya verilmesine, fazla talebin reddine; davalı Ulus Müzik hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili ve davalı TRT vekili temyiz etmiştir.1- Dava, marka hakkına tecavüz iddiasından kaynaklanan tecavüzün önlenmesi, sonuçlarının ortadan kaldırılması, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda; davalının eyleminin T.adı altındaki film, TV ve radyo yapım hizmetleri kapsamında olduğu ve söz konusu TV belgeselinin davalının sahibi olduğu TRT kanalında yayınlandığı dönemin, marka tescilinden önceki tarihlere ilişkin olduğu, davacının 2008/17308 sayılı T. ibareli markasına tecavüz oluşturmayacağı, ancak aynı TV belgeselinin davacının marka tescilinden daha sonraki bir tarihte DVD formatında piyasaya sunulmasının ise davacının marka hakkına tecavüz oluşturduğu mütalaa edilmiştir. Dosyada mevcut belgeler ve davacının iddialarına göre, uyuşmazlık konusu T. ibaresi davacı tarafça 1995 yılından bu yana müzik topluluğu adı olarak kullanılmış ve yine bu isimde çıkarılan müzik albümü piyasaya sunulmuş olup, davacı tarafından marka tescil başvurusunun yapıldığı 26/03/2008 tarihinden önce bu isim ve marka ile "film, TV ve radyo programları yapım hizmetleri" ile iştigal ettiği hususu ispatlanmamıştır. Bu durumda bahsi geçen 41. sınıf hizmetler kapsamında TELVİN ibaresinin ilk kez davalı TRT tarafından kullanıldığının ve dolayısıyla bu ibare üzerindeki bahsi geçen film ve TV programları yapım hizmetleri bakımından öncelik hakkının davalı TRT'ye ait olduğunun kabulü gerekir. Dairemizin yerleşik içtihatları uyarınca da bir işaret üzerinde öncelik hakkı sahibi olan kişilere karşı daha sonraki bir tarihte gerçekleşen marka sahipliğinden kaynaklanan haklar ileri sürülemez. Diğer bir deyişle; tescilli marka sahibi, öncelik hakkı bulunan kişiye karşı dava açarak onu bu işareti kullanmaktan men edemez. O halde somut uyuşmazlıkta, davalı TRT'nin ilk kez oluşturup kullandığı T. isimli TV belgeselinin daha sonra DVD formatında piyasaya sunulmuş olması nedeniyle davacının tescilli marka hakkına tecavüz edildiği iddiasının dinlenilme olanağı bulunmadığı halde mahkemece davanın kısmen kabulü yönünde yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine,13/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.