Asliye Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Mirasın hükmen reddi.. ve müşterekleri ile .., Hazine ve . aralarındaki mirasın hükmen reddi davasının kabulüne dair Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 01.11.2012 gün ve 17/381 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı .. vekili, davalı Hazine vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacılar vekili, vekil edenlerinin mirasbırakanı n'ın terekesinin borca batık olduğunu açıklayarak mirasın hükmen reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı Hazine vekili ile davalı ... vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.Mahkemece, terekenin borca batık olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Hüküm, süresi içerisinde davalı Hazine vekili ile davalı .. vekili tarafından ayn ayrı temyiz edilmiştir.Dava Türk Medeni Kanunu’nun 605/2 maddesinde yer alan "ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır." hükmü gereğince mirasın hükmen reddine (terekenin borca batık olduğunun tespitine) ilişkindir.Murisin ölümü ile, tereke bütün aktif ve pasifi ile mirasçılarına geçer. Miras bırakanın vergi, prim vb. borçları da terekenin pasifi içerisinde olup terekeye dahildir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden; miras bırakanın 08.05.2004 tarihinde vefat ettiği belirlenmiştir. Miras bırakanın ödemeden aczinin belirlenmesi için öncelikle ölüm tarihi itibariyle miras bırakanın aktif ve pasif malvarlığı araştırılmalıdır. Ölüm tarihi itibariyle, miras bırakanın tüm mal varlığı terekenin aktifini, tüm borçları ise terekenin pasifini oluşturur. Terekenin pasifinin aktifinden fazla olması; terekenin ödemeden aczini ve dolayısıyla da terekenin borca batık olduğunu gösterir (TMK.md.605/2).Toplanan delillerden mirasbırakanın ...ve ...ortağı olduğu; borcun, mirasbırakanın şahsi borcu değil, ortağı ve temsilcisi olduğu limited şirketlerin vergi ve idari para cezası borcu olduğu anlaşılmaktadır.6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun'un 22.07.1998 tarihli 4369 sayılı Yasa'yla değişik 35. maddesi hükmüne göre: limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun gereğince takibe tabi tutulurlar. Aynı Kanun'a 25.05.1995 tarihli 4108 sayılı Kanun'la ilave edilen mükerrer 35. madde hükmüne göre de; tüzel kişilerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir. Şu halde açıklanan yasal hükümler gereğince, miras bırakanın: "ortağı" ve "temsilcisi" olduğu limited şirketlerin malvarlığından tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borcundan, şirket ortağı olarak "koyduğu sermaye hissesi oranında” doğrudan doğruya; "temsilcisi'' olarak da şahsi sorumluğu söz konusudur.O halde Mahkemece, konusunda uzman ve bu işten anlayan bilirkişi veya bilirkişiler eliyle; miras bırakanın "ortağı" olduğu Limited Şirketlerin defter, kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılarak şirketin aktif ve pasifinin saptanması ve mirasbırakanın şirketin kamu borcundan dolayı sermaye hissesi oranında şahsen sorumlu olacağı miktarın bu suretle belirlenmesi, amme alacağının şirketin malvarlığından tamamen tahsili mümkün ise; bu halde davacıların borca batıklığın tespitini istemekte hukuki yararlarının bulunmayacağı gözetilerek isteğin reddedilmesi; değilse miras bırakanın ölüm tarihi itibariyle tespit edilen terekesinin aktifinin, borcu karşılamaya yeterli olmaması halinde isteğin kabulüne karar verilmesi, ayrıca mirasbırakanın ölüm tarihi itibariyle bankalarda aktif malvarlığı bulunup bulunmadığı yönünde araştırma yapılması gerekirken, bu hususlar yerine getirilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru olmamıştır.Davalı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 15.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.