MAHKEMESİ : Gerede Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 02/10/2014NUMARASI : 2014/272-2014/592Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tahliye davasına dair karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, iktisap ve işyeri ihtiyacı nedeniyle kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı vekili dava dilekçesinde; Davalının kiracı olarak kullandığı 665 nolu parsel ve üzerindeki akaryakıt istasyonunu satın aldığını, davalıya gönderdiği ihtarname ile taşınmazın 6 ay içinde tahliye edilmesini talep ettiğini, müvekkilinin halen belediyeye aitmülkte akaryakıt tesisi işletmeciliği yaptığını belirterek iktisap ve işyeri ihtiyacı nedeni ile davalının kiralanandan tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili ihtiyaç iddiasının samimi olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece mahallinde 03/10/2011 tarihinde keşif yapılarak bilirkişi raporu alınmış olup bilirkişi ek raporunda taşınmazın 6570 sayılı yasa kapsamında musakkaf taşınmazlardan olduğu belirtilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda verilen 13/04/2012 tarih ve 2011/66 Esas 2012/743 Karar sayılı kararla davacının ihtiyaç iddiasının samimi olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, verilen bu kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 04/10/2012 tarih ve 2012/10922 Esas 2012/12857 Karar sayılı kararıyla öncelikle mahallinde keşif yapılarak taşınmazın üstün vasfının belirlenmesi gereğine işaret edilerek hüküm bozulmuştur. Mahkemece verilen 22/02/2013 tarih ve 2012/1890 Esas 2013/88 Karar sayılı kararıyla önceki hükümde direnilmesine ve ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi üzerine direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olup Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26/03/2014 tarih ve 2013/6-636 Esas, 2014/396 Karar sayılı kararı ile mahkemece yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporlarından taşınmazın üstün vasfının ne olduğu, yani açık alanın mı fazla olduğu yoksa musakkaf alanın mı fazla olduğunun açıkça belirlenmediği, mahallinde yeniden keşif yapılarak denetime elverişli yeni bir bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğine işaret edilerek direnme kararı bozulmuştur.Hukuk Genel Kurulunun bozma kararı üzerine mahkemece mahallinde yeniden keşif yapılarak inşaat mühendisi bilirkişiden rapor alınmış olup bilirkişi raporunda; dava konusu olan 665 parsel nolu parselin 3970 m2 yüzölçümünde olduğu, davalının burada akaryakıt satış işi ile uğraştığını, parsel üzerinde akaryakıt satış ofisi, 4 adet akaryakıt pompası, yatakhane ve tuvalet bölümlerinin bulunduğunu, dava konusu 3970 m2 lik tarlaya musakkaf nitelikte toplam 127,53 m2 lik hizmet binaları yapıldığını boş arazinin 3843,47 m2 olduğunu, üstün vasfına göre açık alanının daha fazla olduğunu çatılı alanının daha az olduğunu belirtmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda sadece açık alanı kapalı alana oranlayarak sonuca gidilemeyeceği, kiracının esas olarak nereden yararlandığının önem arzettiği, davaya konu taşınmazın 6570 sayılı yasaya tabi olması gerektiği, davacının ihtiyaç iddiasının samimi olmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosya arasında bulunan davaya konu 665 parsel nolu taşınmazın tapu kaydı incelendiğinde 3970 m2 yüzölçümünde olduğu taşınmazın tapuda tek katlı yığma akaryakıt istasyonu ve tarlası niteliği ile kayıtlı olduğu görülmüştür. Bozma ilamından sonra mahkemece mahallinde yapılan keşif sonucunda alınan bilirkişi raporuna göre taşınmazın toplam kapalı alanının 127,53 m2, açık alanının 3843,47 m2 olduğu anlaşılmaktadır. Dava tarihi itibarıyla uyuşmazlığa 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanunun mu yoksa 818 sayılı Boçlar Kanununun mu uygulanacağı hususunda taşınmazın galip vasfının tespiti önem arzetmektedir. Üstün olan nitelik veya galip vasıftan anlaşılması gereken, kiralananın tahsis olunduğu kullanım amacına göre onu tanımlayan nitelik olmalıdır. Plaj, çay bahçesi, akaryakıt istasyonu olarak kiralanan arsalar üzerine bunlardan yararlanabilmek için zorunlu binalar yapılsa bile bu taşınmazlar üstün yararlanma biçimi açısından üstü örtülü-musakkaf olarak kabul edilemez. Somut olayda kiralanan akaryakıt istasyonu ve müştemilatlarının hakim ve üstün vasfının, gerek akaryakıt satışı amaçlı kullanımı, kullanılış ve işletiliş tarzına göre, gerekse açık alanlarının kapalı alanlardan fazla olmasına göre üstü örtüsüz-gayrimusakkaf bulunduğu ve bu haliyle 6570 Sayılı Yasa kapsamında kalmadığının kabulü gerekir. Nitekim Dairemizin uzun yıllardır sapma göstermeyen Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen kararları bu yöndedir. Bu durumda kiralananın Borçlar Kanununun adi kiraya ilişkin hükümlerine tabi olduğu, uyuşmazlığın bu kanun hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği, olayda 6570 Sayılı Yasa hükümlerinin uygulanma olanağı bulunmadığı halde mahkemece taşınmazın 6570 Sayılı Yasaya tabi olması gerektiği ve ihtiyaç iddiasının samimi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olup hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 22/01/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.