Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6710 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 4926 - Esas Yıl 2010





Dava, akde aykırılık hukuksal nedenine dayalı sözleşmenin feshi, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacının çekişme konusu 556, 852, 916 parsel sayılı taşınmazları ölünceye kadar bakım koşuluyla yeğeni davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacı, davalının akitten doğan bakım borcunu yerine getirmediğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmelerinde bakım alacaklısının ölümü sözleşmenin sona ermesini gerektirdiği halde bakım borçlusunun ölümü ile sözleşme son bulmaz, bakma ve görüp gözetme borcu bakım borçlusunun mirasçılarına intikal eder. Ancak yasa koyucu bakım alacaklısına, isteği dışında, bakım borçlusunun mirasçıları ile birlikte yaşamaya zorlamamak için ölüm tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşmeyi bozma (feshetme) hakkı tanımıştır. (BK'nın 518) Ne var ki, bakım alacaklısının ölüm nedeniyle sözleşmeyi bozması (feshetmesi) halinde bakım borçlusuna verdiği malı aynen mirasçılarından geri istemesine yasal olanak yoktur. Bu durumda Borçlar Kanunu'n 518. Maddesinde açıkça belirtildiği üzere sadece borçlunun iflası halinde, İflas masasından isteyebileceği miktara eşit bir para talep edebilir. Nitekim bu ilke 05.06.1957 tarih 25/22 sayılı inançları birleştirme kararında da açıkça vurgulanmış, uygulama bu yönde kararlılık kazanmıştır.Öte yandan, Borçlar Kanunu'nun 518. Maddesinde öngörülen fesih beyanının kullanılması ile sözleşmenin ortadan kalkacağı; feshin hükümlerinin önceye etkili olamayacağı; bu nedenle ölünceye kadar bakma sözleşmesinin o zamana kadar meydana getirdiği hükümleri muhafaza edeceği kuralıda yerleşmiş Yargıtay İçtihatları ve Bilimsel görüşlerde ortaklaşa kabul edilmiştir.Somut olayda; yukarıda özetlenen dosya içeriği ve özellikle tanık anlatımlarından davalının bakım ödevini son dönemde yerine getirmemesinin elinde olmayan nedenlere dayalı olduğu, borçlunun ağır ve ciddi sağlık sorunları nedeniyle davacıyla yeterince ilgilenemediği, ayrıca borçlunun kızının da böbrek hastası olduğu, tüm bu durumlar karşısında, davalının haklı bir mücbir sebep ile edimini yerine getirmediği sonucuna varılmaktadır.Bu nedenle, mahkemece akdin feshi değil, Borçlar Yasası'nın 517. Maddesi uyarınca bakım alacaklısına irad tahsisi gerekir ise de, borçlunun yargılama sırasında 28.07.2009 tarihinde vefat ettiği anlaşıldığına göre olayda Borçlar Yasası'nın 517. Maddesi değil, aynı yasanın 518. Maddesinin uygulanması olasılığı doğmuştur. Nitekim, davacı vekili 02.02.2010 tarihli dilekçesinde, borçlunun yargılama sırasında ölümü nedeniyle Borçlar Yasası'nın 518. Maddesi uyarınca sözleşmeyi sona erdirmek istediğini, bakım borçlusunun mirasçıları ile devam ettirmek istemediğini, sözleşmenin feshi gerektiği yönünde beyanda bulunmuştur.Bu durumda, Borçlar Yasası'nın 518. Maddesinin değerlendirilesi ve öngörülen hüküm çerçevesinde işlem yapılması, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceğinde kuşku yoktur.Öyle ise, dahili davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK'un 428. Maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.