Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 665 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 658 - Esas Yıl 2010





Taraflar arasındaki “itirazın kaldırılması" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 5. İcra Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine, dair verilen 27.11.2008 gün ve 2007/1333 E., 2008/1205 sayılı kararın incelenmesi davacı alacaklı vekilince istenilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 20.04.2009 gün ve 2009/2278-3457 sayılı ilamı ile,(...Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine kira alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine davalı borçlunun itiraz etmesi üzerine davacı alacaklı icra mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılması ve icra inkar tazminatı isteminde bulunmuştur. Mahkemece, davacının kiralayan sıfatının ortadan kalktığı gerekçesiyle isteminin reddedilmsei üzerine karar davacı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı alacaklı vekili, dava dilekçesinde, davalının 2006 yılı Mayıs-Ekim ayları arasındaki kira bedelinin tahsiline yönelik olarak başlatılan icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın kaldırılması ve inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, davacının vekalete dayalı olarak kiralayan sıfatı ile kira sözleşmesini imzaladığını, dava konusu kiralamanın eski maliki tarafından kira bedelinin kendisine ödenmesi için ihtarname gönderildiğini, kira bedellerinin ödendiğini belirterek davanın esastan ve husumetten reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, kiralananın malikinin M. olup, davacının malif adına vekaleten kira sözleşmesi yaptığı malik tarafından 31.10.2006 tarihinde vekillikten azledildiği, dava tarihi itibariyle vekaletin süresinin doduğu, davacının kiralayan sıfatının kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.İcra takibinde ve davada dayanılan ve karara esas alınan 15.03.2006 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşme, davacı tarafından kiralayan sıfatıyla kendi adına imzalanmıştır.Davacı taraf, davacı kiracının ödemediğini iddia ettiği 05.05.2006 - 05.10.2006 arası aylık 1.900,00 TLden birikmiş 7.800,00 TL kira parasının işlemiş 597,00 TL faizi ile birlikte tahsili tahsili için İstanbul 3. İcra Müdürlüğünün 2007/15436 sayılı dosyası ile haciz istemli icra takibi yapmıştır. Bu takibe itiraz eden davalı kiracı vekili, müvekkilinin alacaklıya borcunun bulunmadığını, faizi de kabul emdiklerini belirterek icra takibini durdurmuştur. Takibe itiraz eden davalı kiracının kiralayan sfatına, kira ilişkisine, kira sözleşmesine ve kira miktarına bir itirazı bulunmamaktadır. Her ne kadar davalı borçlu yargılama sırasında kiralayan sıfatına itiraz ederek davacının kira sözleşmesini vekaleten imzaadığını, daha sonra vekillikten azledilerek malik tarafından kiraların kendisine ödenmesi için ihtar gönderildiğini savunmuş ise de İcra İfla.s Kanunu’nun 63. maddesi hükmü gereği itiraz sebepleri ile bağlı olup bunları değiştirmesi ve genişletmesi mümkün olmadığı gibi davacı alacaklı da icra tabiki ile azil tarihinden önceki kira paralarını istemektedir. Bu itibarla davalı borçlunun kiralayan sfatına ilişkin savunması icra mehkemsinde sonuç doğuracak nitelikte değildir. Mahkemece işin esası hakkında bu karar vermek gerekirken yazılı erekçe ile istemin reddedilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Davacı alacaklı vekiliHUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, itirazın kaldırılması istemine ilişkindir.Mahkemece, davacının malik adına vekaleten kira sözleşmesi düzenlediği, taşınmazın maliki tarafından 31.10.2006 tarihinde vekillikten azledildiği, dava tarihi itibariyle vekaletin süresinin dolduğu, davacının kiralayan sıfatının kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, Özel Daire’ce, yukarıda metni aynen yazılı gerekçe ile bozulmuştur. Yerel mahkemece, önceki gerekçeler tekrarlanarak direnme kararı verilmiş, kararı davacı alacaklı vekili temyiz etmiştir.Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, takibe itiraz eden davalı kiracının, davacının kiralayan sıfatına, kira ilişkisine, kira sözleşmesine ve kira miktarın aitirazda bulunmamasına karşın, itirazın kaldırılmsaı davasının yargılaması sırasında “kiralayan sıfatına" karşı çıkmasının olanaklı olup olmadığı, malik olmadığı belirgin olan davacı alacaklının malikin vekili olarak hareket edip etmediği ve azledilmesinin takip ile eldeki dava etkisinin ne olacağı, noktasında toplanmaktadır.Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen 15.03.2006 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesinini varlığı ve içeriği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kira sözleşmesi iki tarafa borç yükleyen rızai sözleşmelerden olup kişisel hak doğurur. Sözleşmeden doğan bu haklar sözleşmenin taraflarına aittir.Kural olarak, kiralayan olabilmek için kiralananın maliki olmak gerekmemektedir. Öteki deyişle, kiralananın maliki olmayan kişiler de kiralayan sıfatı ile kira sözleşmesi düzenleyebilirler. Sözleşmeyi davacı alacaklının kendi adına asaleten kiralayan, davalının ise kiracı sıfatı ile imzaladığı sözleşme metninden açıkça anlaşılmaktadır.Davacı alacaklı, kiralayan sıfatıyla taraf olduğu bu sözleşmeye dayanarak, davalı borçlu hakkında 26.09.2007 tarihinde başlattığı takip ile aylık 1.900 TL’den Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül ve Ekim 2006 ayları bakiye kira bedelinin tahsilini istemiştir. Davalı borçlu takibe itiraz dilekçesinde, alacaklıya borcunun bulunmadığını, faizi de kabul etmediklerini belirtmiş, davacının kiralayan sıfatına, kira ilişkisine, kira sözleşmesine ve kira miktarına ise itiraz etmemiştir. Bu itiraz üzerine icra takibi durmuştur.Davacı alacaklı, icra tetkik merciinde açtığı eldeki dava ile, davalının itirazının kaldırılmasını ve takibin devamını istemiştir. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ‘nun “İtiraz Sebepleri" başlıklı 63. maddesinde aynen; “İtiraz eden borçlu, itirazın kaldırılması danışmasında, alacaklının dayandığı senet metninden anlaşılanlar dışında, itiraz sebeplerini değiştiremez ve genişletemez." Hükmü yer almaktadır.Madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere; davalı borçlu icra tetkik merciinde açılan görülmekte olan davada, icra takibine yaptığı itirazları ile bağlı olup, yargılamada itiraz sebeplerini değiştiremez ve genişletemez. Ancak senet metninden anlaşılan sebepleri yargılamada savunma olarak ileri sürebilir. Davalı borçlu yargılamada, kiralamanın malikinin davacının babası olan M. olduğunu, takip ve dava tarihi itibari ile malikin davacıyı vekilikten azlettiğini belirterek davacının kiralayan sıfatına karşı çıkmıştır.Hemen belirtmelidir ki, takip kira ilişkisine dayanmakla uyuşmazlığın çözümü için kira sözleşmesi irdelenmeli, karşı çıkılan kiralayan sıfatının olup olmadığı öncelikle sözleşmedeki duruma göre ortaya konulmalıdır.Yukarıda da açıklandığı üzere, taraflar arasındaki kira sözleşmesini davacı “kiralayan" sıfatıyla, davalı da kiracı sıfatıyla düzenlemiş ve imzalamışlardır. Sözleşmede başka taraf olmadığı gibi, sözleşme metninden davacının, iddia edildiği gibi, malik M.’ye vekaleten veya onu temsilen sözleşmeyi düzenlediği ve imzaladığı hususu anlaşılmamaktadır. Sözleşmenin tarafı olmayan, kiralayan sıfatı bulunmayan ve onun adına hareket edildiği de sözleşme metninden anlaşılmayan, kiralananan maliki M ‘nin, davacı alacaklıya, vekillikten azletmiş olması olgusu, somut olaya etkili değildir.Kaldı ki, takibe itirazında davalı/kiracı/borçlu alacaklı davacının kiralayansıfatına da itiraz etmemiş; eldeki itirazın kaldırılması davasında itiraz sebeplerini genişletmek ve değiştirmek suretiyle, bu sıfatın yokluğunu itirazına konu etmiş ve savunma olarak getirmiştir. Hal böyle olunca, takip hukuku açısından davacı alacaklının kiralayan sıfatı ve kira sözleşmesi kesinleşmiştir. Davalı borçlunun, davacının kiralayan sıfatına ilişkin savunması icra mahkemesinde sonuç doğurmayacağı gibi yargılamada ileri sürülen bu savunma üzerinde de durulamaz. Davalı borçlunun, borcunu ödediğini 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 269/c maddesinde sayılan belgelerden birisi ile kanıtlaması gerekir.Şu durumda, mahkemece alacaklı/davacının, kiralayan sıfatıyla ve kira sözleşmesine dayanarak davalı/borçlu hakkında icra takibi yapabileceğinin kabulü ile işin esasının incelenerek bir karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamı ve açıklanan ilkelere uygun düşmeyen gerekçelerle davanın reddine karar verilşmiş olması ve bu kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle; mahkeme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçelerle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Davacı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçelerle HUMK’un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA<karar>, 15.12.2010 gününde, oybirliğiyle karar verildi.