Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 66 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 1523 - Esas Yıl 2012





DAVA : Sanıkların niteliki yağma suçundan 5237 sayılı TCK’nun 149/1-a-c, 168/3 ve 62. maddeleri uyarınca 6 yıl 8 ay hapis, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise 109/2,109/3-a-b-f ve 62. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis ve 109/2, 109/3-a-b ve 62. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis ( 3 kez ) cezaları ile cezalandırılmalarına ilişkin, Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.09.2010 gün ve 227-364 sayılı hükmün sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 22.12.2011 gün ve 5971-49678 sayı ile; " ... I-Sanıklar A.A. ( A. oğlu ), A.A. ( G. oğlu ), Ş. A., T. K. hakkında özgürlüğü kısıtlama, sanıklar A.A. ( G. oğlu ) ve Ş.A. hakkında yaralama suçlarından kurulan hükme yönelik temyiz itirazının incelenmesinde: Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre sanıklar A. A. ( Ali oğlu ),A. A. ( G. oğlu ), Ş. A., T. K. savunmanlarının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün tebliğname gibi onanmasına, II-Sanıklar A. A. ( Ali oğlu ), A. A. ( G. oğlu ), Ş.A., T. K. hakkında yağma suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazının incelenmesinde: Sanıklardan G. oğlu A. A. ve Ş. A.'ın babaları olan G. A.'ın yakınanlardan hayvan alım satımı nedeniyle 4000.00 TL alacaklı olduğu, Ali oğlu A. A.'ın anılan sanıkların akrabası, sanık T. K.'ın da arkadaşları olduğu, sanıklardan G. oğlu A. A. ile Ş. A.'ın babalarıyla malvarlıklarının ayrı olmadığı, olay günü yakınanlardan alacaklı oldukları 4000.00 TL almak amacıyla sanıklardan G. oğlu A. A. ve Ş. A.'ın diğer sanıklarla birlikte Kızılcadağ Mamatlar Köyü girişinde yakınanların aracını durdukları, yakınanları araçtan indirdikleri, G. oğlu A. A.'ın elinde bulunan av tüfeği ile yakınanların aracının ön lastiğine ateş ederek aracın lastiğini patlattığı, elindeki tüfeği yakınanlara doğrultup hakaret ederek “hepinizi öldüreceğim biz daha önce söylemedik mi, olayların böyle olacağını” diyerek elindeki tüfeği amca oğlu olan diğer sanık A.'e verdiği, tüfeğin dipçiği ile yakınan V. B.'a vurduğu, yakınanın yere düştüğü, ellerindeki bıçaklarla, sanık G. oğlu A.'in yakınan H. B.'ı, sanık Ş. A.'ın da yakınan O. A.'ı yüzlerinde sabit eser oluşturacak şekilde yaraladıkları, sonrasında A. oğlu A.'in yakınan V.'yi lastiği patlak araca bindirip kendi evlerinin ahırına, diğer sanıklarında diğer yakınanları kendi araçlarına bindirip G.A.'a ait çiftliğe götürüp ahıra kapattıkları, sanık A. oğlu A.A.'ın da buraya geldiği, burada yakınanları dört sanığın birlikte dövdükleri, sanık G. oğlu A.'in yakınan O. B.'ın cebindeki 3740.00 TL ve cep telefonunu aldığının anlaşılması karşısında; sanıklardan G. oğlu A.A. ve Ş.A. alacaklarını almak amacıyla, diğer sanıkların da bu amaçla birlikte hareket ettikleri her bir yakınana yönelik eylemlerinin 5237 sayılı TCY'nın 150/1. maddesi yollamasıyla 106/2-a-c maddesine uyan suçu oluşturduğu gözetilmeden yazılı biçimde uygulama yapılması...", İsabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 14.06.2012 gün ve 68126 sayı ile; " ... Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04.10.2011 gün ve 186-201 sayılı kararında belirtildiği üzere gerçek içtima kuralının istisnalarından birisi bileşik suç, 5237 sayılı TCK'nun 42. maddesinde; 'Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir' şeklinde tanımlanmış ve bununla da yetinilmeyerek; 'bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz' hükmü getirilmiştir. Yine Ceza Genel Kurulunun 13.02.1984 gün ve 322-64 sayılı kararında; 'eriyen ve eriten başka ifade ile kaynaşan suçlardan biri diğerinin unsuru veya ağırlaştırıcı sebebini teşkil ettiğinin yasada açıkça gösterilmesi şarttır ve bu şart suç ve cezaların kanuniliğinin gereğidir' denilerek bileşik suçta unsur ya da ağırlaştırıcı nedeni oluşturan suçun, bileşik suç olarak düzenlenen bağımsız suçun içinde mutlaka ve ayrıca gösterilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bileşik suçta iki ayrı suç birleşmekte, suçun bir tanesi diğer suçun içinde erimekte ve eylemi gerçekleştiren faile tek suçtan ceza verilmektedir. TCK'nun 148/1. maddesinde yağma suçu 'Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır', kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu ise TCK'nun 109. maddesinde ' Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir' şeklinde düzenlenmiş, maddenin 2. fıkrasında; 'Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur' Şeklindeki düzenlemeyle tehdit cezayı ağırlaştırıcı bir neden olarak öngörülmüştür. Doktrinde mağdurun korkutulmasına yönelen, başlaması failin iradesine ve gerçekleşmesi failin isteğinin yerine getirilmesine bağlı olan gelecekte yapılacak bir kötülüğün bildirilmesi olarak tanımlanan 'tehdit' yağma suçunda bir unsur, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunda ise suçun nitelikli halidir. Her iki suçta da faile tehdit suçundan ayrıca ceza verilmez. Somut olayımızda, bozma kararında da özetlendiği gibi müştekilerden 4000 TL alacaklı olan sanıklardan G. oğlu A.A. ve Ş.A. alacaklarını almak amacıyla, diğer sanıklarla da bu amaçla birlikte hareket edip suç tarihinde Kızılcadağ Mamatlar Köyü girişinde yakınanların aracını durdurup araçtan indirerek, G. oğlu A.A.'ın elinde bulunan av tüfeği ile yakınanlara doğrultup hakaret ederek 'hepinizi öldüreceğim biz daha önce söylemedik mi, olayların böyle olacağını' diyerek elindeki tüfeği amca oğlu olan diğer sanık A.'e verdiği, tüfeğin dipçiği ile yakınan V. B.'a vurduğu, yakınanın yere düştüğü, ellerindeki bıçaklarla, sanık G. oğlu A.'in yakınan H. B.'ı, sanık Ş.A.'ın da yakınan O. A.'ı yüzlerinde sabit eser oluşturacak şekilde yaraladıkları, sonrasında A. oğlu A.'in yakınan V.'yi lastiği patlak araca bindirip kendi evlerinin ahırına, diğer sanıklarında diğer yakınanları kendi araçlarına bindirip G.A.'a ait çiftliğe götürüp ahıra kapattıkları, sanık A. oğlu A.A.'ın da buraya geldiği, sanık G. oğlu A.'in yakınan O. B.'ın cebindeki 3740.00 TL ve cep telefonunu alması biçiminde eylemin gerçekleştiği anlaşılmıştır. Sanıkların alacaklarını almak amacıyla hareket etmeleri nedeniyle eylem 5237 sayılı TCK'nun 150/1. maddesi yollamasıyla tehdit suçunu oluşturmaktadır. Ancak tehdit suçu aynı zamanda kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun da ağırlaştırıcı unsurudur. Burada tehdit suçu hem yağma hem de kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun işlenmeye devam ettiği süreçte işlenmiştir. Sanıklar hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçundan mahkumiyet hükmü kurulduğundan bileşik suç hükümleri gözönüne alınarak ayrıca tehdit suçundan mahkumiyet hükmü kurulmamalı ve 'ceza verilmesine yer olmadığına' karar verilmelidir. Aksi durumda sanıklar tehdit suçundan iki kez cezalandırılmış olacaklardır. Bu nedenlerle; sanıkların herbir mağdura karşı ayrı ayrı 5237 sayılı TCK'nun 150/1. maddesi yollamasıyla 106/2-a-c maddesi uyarınca cezalandırılması yönündeki Özel Dairenin bozma kararına katılmak mümkün değildir...", Görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur. 5271 sayılı CMK'nun, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle değişik 308. maddesi uyarınca itirazı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince, oyçokluğuyla itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır: KARAR : İtirazın kapsamına göre inceleme, yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmış olup, Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; somut olayda tüm mağdurlara yönelik olarak cebir ve tehditle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, akabinde mağdur O.’a karşı ayrıca hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla yağma suçunu işlemiş olan sanıklar hakkında, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu ile birlikte 5237 sayılı TCK’nun 150/1. maddesi yollamasıyla 106. maddesi gereğince tehdit suçundan mahkumiyet kararı verilmesinin mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya içeriğinden; Mağdurların olay günü H.B.’ın sevk ve idaresindeki araçla saat 15:30 sıralarında köylerine dönerken sanık A.A.'ın ( G. oğlu ) cep telefonundan mağdur H.'i aradığı, telefona bakan mağdur O.'a nerede olduklarını ve para meselesinin ne olacağını sorduğu, mağdur O.'ın da köylerine gitmek üzere yolda olduklarını söylediği, sanıkların araçları ile mağdurların yolunu kestiği, ellerinde bıçak, sopa ve av tüfeği olan sanıkların araçlarından indiği, sanık G. oğlu A.A.’ın elindeki tüfekle mağdurların aracının ön tekerleğine ateş ederek lastiği patlattığı, daha sonra tüm mağdurları araçtan indirdikleri, sanık G. oğlu A.A.’ın elindeki tüfeği amcasının oğlu olan A. oğlu A.A.’a verdiği, sanık A.’in tüfeğin dipçiğini mağdur V.’nin yüzüne vurarak yaralanmasına neden olduğu, babalarına yardım etmek isteyen mağdurlardan O.’ın sanık Ş. tarafından, H.’in ise G. oğlu A.A. tarafından bıçakla yüzlerinden yaralandıkları, daha sonra sanık A.A.’ın ( Ali oğlu ) mağdur V.’yi yerde sürüyerek mağdurların aracına bindirip babasına ait evin ahırına götürüp kapattığı, olay yerinde kalan diğer üç sanığın ise diğer mağdurları zorla ve tehditle kendi araçlarına bindirip babaları G.A.’ın çiftliğine götürdükleri, burada yaşı küçük mağdur V.’ı ayrı bir yere kapattıkları, daha sonra bir araya gelen dört sanığın mağdurlar H. ve O.’ı ise bir ahıra kapatıp tehdit ve darp ettikten sonra, her ikisini de bir direğe bağladıkları, sanık A.A.’ın ( G. oğlu ) mağdur O.’ın cebinde bulunan bir adet cep telefonu ile 3740 TL parayı aldığı, bir süre daha mağdurları darp ettikten sonra hastaneye götürüp bıraktıkları, olaydan 1,5-2 saat sonrada mağdur V.’yi G.A.’ın karakola götürüp teslim ettiği, meydana gelen yaralanmalar nedeniyle mağdurlar H. ve O.’ın yüzünde sabit iz meydana geldiği, mağdur Veli ve torunu V.’ın ise basit tıbbi bir müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı, mağdurların hayvan alım satımı nedeniyle sanıklar A.A. ve Ş.A.’ın babası olan G.A.’a 4000 lira borçlarının olduğu anlaşılmaktadır. 5237 sayılı TCK'nun altı fıkra halinde düzenlenen "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" başlıklı 109. maddesinin birinci ve ikinci fıkrası; " ( 1 ) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir. ( 2 ) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur" Şeklinde olup, maddenin birinci fıkrasında, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel şekli, ikinci fıkrasında ise, suçun cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi nitelikli hal olarak kaleme alınmıştır. Maddenin üçüncü fıkrasında altı bend halinde, suçun silahla, birden fazla kişi ile birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanmak suretiyle, üstsoy, altsoy veya eşe karşı, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi nitelikli haller olarak yaptırıma bağlanmış, dördüncü fıkrasında, suçun netice sebebiyle ağırlaşmış haline, beşinci fıkrasında, cinsel amaçla işlenen özgürlüğü kısıtlama suçuna yer verilmiş, altıncı fıkrasında ise, suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun sonucu itibariyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi halinde, ayrıca bu suça ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir. Yağma suçu 5237 sayılı TCK'nun 148 ila 150. maddelerinde düzenlenmiş olup, Kanunun 148. maddesinin 1. fıkrasında; "Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceğinden ya da malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması" şeklinde suçun temel hali, 2. fıkrasında senedin yağması, 3. fıkrasında cebir karinesine yer verilmiş, 149. maddesinde nitelikli yağma, 150. maddesinde de kişinin hukuki bir ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla yağma ile yağmada değer azlığı yaptırıma bağlanmıştır. Kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit edilerek veya cebir kullanılarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. "Daha az cezayı gerektiren hal" başlıklı 150. madde ise; " ( 1 ) Kişinin bir hukukî ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması hâlinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır. ( 2 ) Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir." şeklinde düzenlenmiş olup, madde ile yağma suçunun daha az cezayı gerektiren halleri belirlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasına göre, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanılması halinde, tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Buna göre bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanılması halinde eylem daha az cezayı gerektiren yağma suçunu oluşturmakta, ancak yaptırım olarak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanmaktadır. Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenmesi için bileşik suç kavramı üzerinde de durulması gerekmektedir. 5237 sayılı TCK’nun hazırlanmasında "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır" ilkesi esas alınmış, dolayısıyla da gerçek içtima kuralı benimsenmiştir. Nitekim Adalet Komisyonu raporunda bu husus; "Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır’ şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır" şeklinde ifade edilmiştir ( TBMM Adalet Komisyonu’nun 03.08.2004 gün ve 1/593-60 sayılı Raporu ). Bu kuralın istisnaları ise, 5237 sayılı TCK’nun “suçların içtimaı” bölümünde, 42 ( bileşik suç ), 43 ( zincirleme suç ) ve 44. ( fikri içtima ) maddelerinde düzenlen- miştir. Gerçek içtima kuralının istisnalarından birisi olan bileşik suç, 5237 sayılı TCK'nun 42. maddesinde; "Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir" şeklinde tanımlanmış ve bununla da yetinilmeyerek; "bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz" hükmü getirilmiştir. Ceza Genel Kurulunun 13.02.1984 gün ve 322-64 sayılı kararında; "eriyen ve eriten başka ifade ile kaynaşan suçlardan biri diğerinin unsuru veya ağırlaştırıcı sebebini teşkil ettiğinin yasada açıkça gösterilmesi şarttır ve bu şart suç ve cezaların kanuniliğinin gereğidir" denilerek bileşik suçta unsur ya da ağırlaştırıcı nedeni oluşturan suçun, bileşik suç olarak düzenlenen bağımsız suçun içinde mutlaka ve ayrıca gösterilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu ile yağma suçuna ilişkin maddeler birlikte değerlendirildiğinde, suçlardan birinin diğerinin unsuru veya ağırlaştırıcı nedeni olması gibi bir durum söz konusu olmadığından, bu iki suç yönüyle bileşik suçtan söz etmek mümkün değildir. Her iki suç yönüyle de önem arzeden tehdit ise cebirle birlikte yağma suçunda maddi unsur içinde yer alan fiil unsurunu oluşturmakta iken, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda ise nitelikli hallerden birini oluşturmaktadır. Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğine; Somut olayda sanıkların mağdurlar H. ve O.'ı yüzde sabit iz meydana gelecek şekilde, mağdurlar V. ve V.can'ı ise basit tıbbi bir müdahale ile giderilebilecek şekilde yaradıktan sonra, cebir ve tehditle tüm mağdurları bir yere kapatmak suretiyle mağdur sayısınca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işledikleri, daha sonra da sanıklar A.A. ve Ş.A.’ın babası olan G.A.’ın hayvan alım satımından dolayı mağdurlardan olan 4.000 Liralık alacağını tahsil amacıyla, ahıra kapatarak direğe bağladıkları, mağdur O.'ın cebinde bulunan bir adet cep telefonu ile 3.740 Lirayı tehditle aldıkları anlaşılmakta olup, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının işlenmesinden sonra mağdur O.'a karşı yağma suçunun işlenmesi, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve yağma suçlardan birinin diğerinin unsuru veya ağırlaştırıcı nedeni olmaması, 5237 sayılı TCK’nun hazırlanmasında esas alınan "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır" ilkesi birlikte değerlendirildiğinde, sanıkların kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu ile birlikte mağdur O.'a karşı gerçekleştirdikleri eylem nedeniyle 5237 sayılı TCK’nun 150/1. maddesi yollamasıyla 106. maddesi uyarınca da cezalandırılmaları gerektiğinden, bu yöndeki Özel Daire bozma kararı isabetlidir. Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir. SONUÇ : Açıklanan nedenlerle; 1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının REDDİNE, 2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.02.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.