DAVA : Sanıkların
niteliki yağma suçundan 5237 sayılı TCK’nun 149/1-a-c, 168/3 ve 62. maddeleri
uyarınca 6 yıl 8 ay hapis, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise
109/2,109/3-a-b-f ve 62. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis ve 109/2, 109/3-a-b
ve 62. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis ( 3 kez ) cezaları ile
cezalandırılmalarına ilişkin, Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen
07.09.2010 gün ve 227-364 sayılı hükmün sanıklar müdafileri tarafından temyiz
edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 22.12.2011 gün
ve 5971-49678 sayı ile;
" ... I-Sanıklar
A.A. ( A. oğlu ), A.A. ( G. oğlu ), Ş. A., T. K. hakkında özgürlüğü kısıtlama,
sanıklar A.A. ( G. oğlu ) ve Ş.A. hakkında yaralama suçlarından kurulan hükme
yönelik temyiz itirazının incelenmesinde:
Dosya ve duruşma
tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli
kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre sanıklar A. A. ( Ali
oğlu ),A. A. ( G. oğlu ), Ş. A., T. K. savunmanlarının temyiz itirazları
yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün
tebliğname gibi onanmasına,
II-Sanıklar A. A. (
Ali oğlu ), A. A. ( G. oğlu ), Ş.A., T. K. hakkında yağma suçundan kurulan
hükme yönelik temyiz itirazının incelenmesinde:
Sanıklardan G. oğlu
A. A. ve Ş. A.'ın babaları olan G. A.'ın yakınanlardan hayvan alım satımı
nedeniyle 4000.00 TL alacaklı olduğu, Ali oğlu A. A.'ın anılan sanıkların
akrabası, sanık T. K.'ın da arkadaşları olduğu, sanıklardan G. oğlu A. A. ile
Ş. A.'ın babalarıyla malvarlıklarının ayrı olmadığı, olay günü yakınanlardan
alacaklı oldukları 4000.00 TL almak amacıyla sanıklardan G. oğlu A. A. ve Ş.
A.'ın diğer sanıklarla birlikte Kızılcadağ Mamatlar Köyü girişinde yakınanların
aracını durdukları, yakınanları araçtan indirdikleri, G. oğlu A. A.'ın elinde
bulunan av tüfeği ile yakınanların aracının ön lastiğine ateş ederek aracın
lastiğini patlattığı, elindeki tüfeği yakınanlara doğrultup hakaret ederek
“hepinizi öldüreceğim biz daha önce söylemedik mi, olayların böyle olacağını”
diyerek elindeki tüfeği amca oğlu olan diğer sanık A.'e verdiği, tüfeğin
dipçiği ile yakınan V. B.'a vurduğu, yakınanın yere düştüğü, ellerindeki
bıçaklarla, sanık G. oğlu A.'in yakınan H. B.'ı, sanık Ş. A.'ın da yakınan O.
A.'ı yüzlerinde sabit eser oluşturacak şekilde yaraladıkları, sonrasında A.
oğlu A.'in yakınan V.'yi lastiği patlak araca bindirip kendi evlerinin ahırına,
diğer sanıklarında diğer yakınanları kendi araçlarına bindirip G.A.'a ait
çiftliğe götürüp ahıra kapattıkları, sanık A. oğlu A.A.'ın da buraya geldiği,
burada yakınanları dört sanığın birlikte dövdükleri, sanık G. oğlu A.'in
yakınan O. B.'ın cebindeki 3740.00 TL ve cep telefonunu aldığının anlaşılması
karşısında; sanıklardan G. oğlu A.A. ve Ş.A. alacaklarını almak amacıyla, diğer
sanıkların da bu amaçla birlikte hareket ettikleri her bir yakınana yönelik
eylemlerinin 5237 sayılı TCY'nın 150/1. maddesi yollamasıyla 106/2-a-c
maddesine uyan suçu oluşturduğu gözetilmeden yazılı biçimde uygulama yapılması...",
İsabetsizliğinden
bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı ise 14.06.2012 gün ve 68126 sayı ile;
" ... Yargıtay
Ceza Genel Kurulunun 04.10.2011 gün ve 186-201 sayılı kararında belirtildiği
üzere gerçek içtima kuralının istisnalarından birisi bileşik suç, 5237 sayılı
TCK'nun 42. maddesinde; 'Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini
oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir' şeklinde
tanımlanmış ve bununla da yetinilmeyerek; 'bu tür suçlarda içtima hükümleri
uygulanmaz' hükmü getirilmiştir. Yine Ceza Genel Kurulunun 13.02.1984 gün ve
322-64 sayılı kararında; 'eriyen ve eriten başka ifade ile kaynaşan suçlardan
biri diğerinin unsuru veya ağırlaştırıcı sebebini teşkil ettiğinin yasada açıkça
gösterilmesi şarttır ve bu şart suç ve cezaların kanuniliğinin gereğidir'
denilerek bileşik suçta unsur ya da ağırlaştırıcı nedeni oluşturan suçun,
bileşik suç olarak düzenlenen bağımsız suçun içinde mutlaka ve ayrıca
gösterilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Bileşik suçta iki
ayrı suç birleşmekte, suçun bir tanesi diğer suçun içinde erimekte ve eylemi
gerçekleştiren faile tek suçtan ceza verilmektedir.
TCK'nun 148/1.
maddesinde yağma suçu 'Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut
veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da
malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek
veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya
mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır',
kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu ise TCK'nun 109. maddesinde ' Bir
kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak
hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası
verilir' şeklinde düzenlenmiş, maddenin 2. fıkrasında; 'Kişi, fiili işlemek
için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi
yıla kadar hapis cezasına hükmolunur' Şeklindeki düzenlemeyle tehdit cezayı
ağırlaştırıcı bir neden olarak öngörülmüştür.
Doktrinde mağdurun
korkutulmasına yönelen, başlaması failin iradesine ve gerçekleşmesi failin
isteğinin yerine getirilmesine bağlı olan gelecekte yapılacak bir kötülüğün
bildirilmesi olarak tanımlanan 'tehdit' yağma suçunda bir unsur, kişiyi
hürriyetinden yoksun bırakma suçunda ise suçun nitelikli halidir. Her iki suçta
da faile tehdit suçundan ayrıca ceza verilmez.
Somut olayımızda,
bozma kararında da özetlendiği gibi müştekilerden 4000 TL alacaklı olan
sanıklardan G. oğlu A.A. ve Ş.A. alacaklarını almak amacıyla, diğer sanıklarla
da bu amaçla birlikte hareket edip suç tarihinde Kızılcadağ Mamatlar Köyü
girişinde yakınanların aracını durdurup araçtan indirerek, G. oğlu A.A.'ın
elinde bulunan av tüfeği ile yakınanlara doğrultup hakaret ederek 'hepinizi
öldüreceğim biz daha önce söylemedik mi, olayların böyle olacağını' diyerek
elindeki tüfeği amca oğlu olan diğer sanık A.'e verdiği, tüfeğin dipçiği ile
yakınan V. B.'a vurduğu, yakınanın yere düştüğü, ellerindeki bıçaklarla, sanık
G. oğlu A.'in yakınan H. B.'ı, sanık Ş.A.'ın da yakınan O. A.'ı yüzlerinde
sabit eser oluşturacak şekilde yaraladıkları, sonrasında A. oğlu A.'in yakınan
V.'yi lastiği patlak araca bindirip kendi evlerinin ahırına, diğer sanıklarında
diğer yakınanları kendi araçlarına bindirip G.A.'a ait çiftliğe götürüp ahıra
kapattıkları, sanık A. oğlu A.A.'ın da buraya geldiği, sanık G. oğlu A.'in
yakınan O. B.'ın cebindeki 3740.00 TL ve cep telefonunu alması biçiminde
eylemin gerçekleştiği anlaşılmıştır.
Sanıkların
alacaklarını almak amacıyla hareket etmeleri nedeniyle eylem 5237 sayılı
TCK'nun 150/1. maddesi yollamasıyla tehdit suçunu oluşturmaktadır. Ancak tehdit
suçu aynı zamanda kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun da ağırlaştırıcı
unsurudur. Burada tehdit suçu hem yağma hem de kişiyi hürriyetinden yoksun
bırakma suçunun işlenmeye devam ettiği süreçte işlenmiştir. Sanıklar hakkında
kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçundan mahkumiyet hükmü kurulduğundan
bileşik suç hükümleri gözönüne alınarak ayrıca tehdit suçundan mahkumiyet hükmü
kurulmamalı ve 'ceza verilmesine yer olmadığına' karar verilmelidir. Aksi
durumda sanıklar tehdit suçundan iki kez cezalandırılmış olacaklardır.
Bu nedenlerle;
sanıkların herbir mağdura karşı ayrı ayrı 5237 sayılı TCK'nun 150/1. maddesi
yollamasıyla 106/2-a-c maddesi uyarınca cezalandırılması yönündeki Özel
Dairenin bozma kararına katılmak mümkün değildir...",
Görüşüyle itiraz
kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK'nun,
6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle değişik 308. maddesi uyarınca itirazı
inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince, oyçokluğuyla itirazın yerinde
görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza
Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
KARAR : İtirazın
kapsamına göre inceleme, yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından
kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmış olup, Özel Daire çoğunluğu ile
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca
çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; somut olayda tüm mağdurlara yönelik olarak
cebir ve tehditle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, akabinde mağdur O.’a karşı
ayrıca hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla yağma suçunu işlemiş
olan sanıklar hakkında, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu ile birlikte
5237 sayılı TCK’nun 150/1. maddesi yollamasıyla 106. maddesi gereğince tehdit
suçundan mahkumiyet kararı verilmesinin mümkün olup olmadığının belirlenmesine
ilişkindir.
İncelenen dosya
içeriğinden;
Mağdurların olay günü
H.B.’ın sevk ve idaresindeki araçla saat 15:30 sıralarında köylerine dönerken
sanık A.A.'ın ( G. oğlu ) cep telefonundan mağdur H.'i aradığı, telefona bakan
mağdur O.'a nerede olduklarını ve para meselesinin ne olacağını sorduğu, mağdur
O.'ın da köylerine gitmek üzere yolda olduklarını söylediği, sanıkların
araçları ile mağdurların yolunu kestiği, ellerinde bıçak, sopa ve av tüfeği
olan sanıkların araçlarından indiği, sanık G. oğlu A.A.’ın elindeki tüfekle
mağdurların aracının ön tekerleğine ateş ederek lastiği patlattığı, daha sonra
tüm mağdurları araçtan indirdikleri, sanık G. oğlu A.A.’ın elindeki tüfeği
amcasının oğlu olan A. oğlu A.A.’a verdiği, sanık A.’in tüfeğin dipçiğini
mağdur V.’nin yüzüne vurarak yaralanmasına neden olduğu, babalarına yardım
etmek isteyen mağdurlardan O.’ın sanık Ş. tarafından, H.’in ise G. oğlu A.A.
tarafından bıçakla yüzlerinden yaralandıkları, daha sonra sanık A.A.’ın ( Ali
oğlu ) mağdur V.’yi yerde sürüyerek mağdurların aracına bindirip babasına ait
evin ahırına götürüp kapattığı, olay yerinde kalan diğer üç sanığın ise diğer
mağdurları zorla ve tehditle kendi araçlarına bindirip babaları G.A.’ın
çiftliğine götürdükleri, burada yaşı küçük mağdur V.’ı ayrı bir yere
kapattıkları, daha sonra bir araya gelen dört sanığın mağdurlar H. ve O.’ı ise
bir ahıra kapatıp tehdit ve darp ettikten sonra, her ikisini de bir direğe
bağladıkları, sanık A.A.’ın ( G. oğlu ) mağdur O.’ın cebinde bulunan bir adet
cep telefonu ile 3740 TL parayı aldığı, bir süre daha mağdurları darp ettikten
sonra hastaneye götürüp bıraktıkları, olaydan 1,5-2 saat sonrada mağdur V.’yi
G.A.’ın karakola götürüp teslim ettiği, meydana gelen yaralanmalar nedeniyle
mağdurlar H. ve O.’ın yüzünde sabit iz meydana geldiği, mağdur Veli ve torunu
V.’ın ise basit tıbbi bir müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı,
mağdurların hayvan alım satımı nedeniyle sanıklar A.A. ve Ş.A.’ın babası olan
G.A.’a 4000 lira borçlarının olduğu anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK'nun
altı fıkra halinde düzenlenen "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma"
başlıklı 109. maddesinin birinci ve ikinci fıkrası; " ( 1 ) Bir kimseyi
hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun
bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
( 2 ) Kişi, fiili işlemek
için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi
yıla kadar hapis cezasına hükmolunur" Şeklinde olup, maddenin birinci
fıkrasında, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel şekli, ikinci
fıkrasında ise, suçun cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi nitelikli hal
olarak kaleme alınmıştır.
Maddenin üçüncü
fıkrasında altı bend halinde, suçun silahla, birden fazla kişi ile birlikte,
kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuz
kötüye kullanmak suretiyle, üstsoy, altsoy veya eşe karşı, çocuğa ya da beden
veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı
işlenmesi nitelikli haller olarak yaptırıma bağlanmış, dördüncü fıkrasında,
suçun netice sebebiyle ağırlaşmış haline, beşinci fıkrasında, cinsel amaçla
işlenen özgürlüğü kısıtlama suçuna yer verilmiş, altıncı fıkrasında ise, suçun
işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun sonucu itibariyle
ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi halinde, ayrıca bu suça ilişkin hükümlerin
de uygulanacağı belirtilmiştir.
Yağma suçu 5237
sayılı TCK'nun 148 ila 150. maddelerinde düzenlenmiş olup, Kanunun 148.
maddesinin 1. fıkrasında; "Bir başkasını, kendisinin veya yakınının
hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı
gerçekleştirileceğinden ya da malvarlığı itibariyle büyük bir zarara
uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime
veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması" şeklinde suçun temel
hali, 2. fıkrasında senedin yağması, 3. fıkrasında cebir karinesine yer
verilmiş, 149. maddesinde nitelikli yağma, 150. maddesinde de kişinin hukuki
bir ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla yağma ile yağmada değer azlığı
yaptırıma bağlanmıştır.
Kişinin veya
yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı
gerçekleştirileceği ya da malvarlığı bakımından büyük bir zarara
uğratılacağından bahisle tehdit edilerek veya cebir kullanılarak, bir malı
teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu
oluşturur.
"Daha az cezayı
gerektiren hal" başlıklı 150. madde ise; " ( 1 ) Kişinin bir hukukî
ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması
hâlinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
( 2 ) Yağma suçunun
konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden
yarıya kadar indirilebilir." şeklinde düzenlenmiş olup, madde ile yağma
suçunun daha az cezayı gerektiren halleri belirlenmiştir. Maddenin birinci
fıkrasına göre, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit
veya cebir kullanılması halinde, tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin
hükümler uygulanır. Buna göre bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil
amacıyla tehdit veya cebir kullanılması halinde eylem daha az cezayı gerektiren
yağma suçunu oluşturmakta, ancak yaptırım olarak tehdit veya kasten yaralama
suçuna ilişkin hükümler uygulanmaktadır.
Uyuşmazlığın sağlıklı
bir şekilde çözümlenmesi için bileşik suç kavramı üzerinde de durulması
gerekmektedir.
5237 sayılı TCK’nun
hazırlanmasında "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza
vardır" ilkesi esas alınmış, dolayısıyla da gerçek içtima kuralı
benimsenmiştir. Nitekim Adalet Komisyonu raporunda bu husus; "Ceza hukukunun
temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar
ceza vardır’ şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı
bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili
olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını
koruyacaktır" şeklinde ifade edilmiştir ( TBMM Adalet Komisyonu’nun
03.08.2004 gün ve 1/593-60 sayılı Raporu ). Bu kuralın istisnaları ise, 5237
sayılı TCK’nun “suçların içtimaı” bölümünde, 42 ( bileşik suç ), 43 (
zincirleme suç ) ve 44. ( fikri içtima ) maddelerinde düzenlen- miştir.
Gerçek içtima kuralının
istisnalarından birisi olan bileşik suç, 5237 sayılı TCK'nun 42. maddesinde;
"Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla
tek fiil sayılan suça bileşik suç denir" şeklinde tanımlanmış ve bununla
da yetinilmeyerek; "bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz"
hükmü getirilmiştir. Ceza Genel Kurulunun 13.02.1984 gün ve 322-64 sayılı kararında;
"eriyen ve eriten başka ifade ile kaynaşan suçlardan biri diğerinin unsuru
veya ağırlaştırıcı sebebini teşkil ettiğinin yasada açıkça gösterilmesi şarttır
ve bu şart suç ve cezaların kanuniliğinin gereğidir" denilerek bileşik
suçta unsur ya da ağırlaştırıcı nedeni oluşturan suçun, bileşik suç olarak
düzenlenen bağımsız suçun içinde mutlaka ve ayrıca gösterilmesi gerektiği
vurgulanmıştır.
Kişiyi hürriyetinden
yoksun kılma suçu ile yağma suçuna ilişkin maddeler birlikte değerlendirildiğinde,
suçlardan birinin diğerinin unsuru veya ağırlaştırıcı nedeni olması gibi bir
durum söz konusu olmadığından, bu iki suç yönüyle bileşik suçtan söz etmek
mümkün değildir. Her iki suç yönüyle de önem arzeden tehdit ise cebirle
birlikte yağma suçunda maddi unsur içinde yer alan fiil unsurunu oluşturmakta
iken, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda ise nitelikli hallerden birini
oluşturmaktadır.
Bu bilgiler ışığında
uyuşmazlık konusu değerlendirildiğine;
Somut olayda sanıkların
mağdurlar H. ve O.'ı yüzde sabit iz meydana gelecek şekilde, mağdurlar V. ve
V.can'ı ise basit tıbbi bir müdahale ile giderilebilecek şekilde yaradıktan
sonra, cebir ve tehditle tüm mağdurları bir yere kapatmak suretiyle mağdur sayısınca
kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işledikleri, daha sonra da sanıklar
A.A. ve Ş.A.’ın babası olan G.A.’ın hayvan alım satımından dolayı mağdurlardan
olan 4.000 Liralık alacağını tahsil amacıyla, ahıra kapatarak direğe
bağladıkları, mağdur O.'ın cebinde bulunan bir adet cep telefonu ile 3.740
Lirayı tehditle aldıkları anlaşılmakta olup, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
suçlarının işlenmesinden sonra mağdur O.'a karşı yağma suçunun işlenmesi,
kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve yağma suçlardan birinin diğerinin unsuru
veya ağırlaştırıcı nedeni olmaması, 5237 sayılı TCK’nun hazırlanmasında esas
alınan "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza
vardır" ilkesi birlikte değerlendirildiğinde, sanıkların kişiyi
hürriyetinden yoksun kılma suçu ile birlikte mağdur O.'a karşı
gerçekleştirdikleri eylem nedeniyle 5237 sayılı TCK’nun 150/1. maddesi
yollamasıyla 106. maddesi uyarınca da cezalandırılmaları gerektiğinden, bu
yöndeki Özel Daire bozma kararı isabetlidir.
Bu itibarla, haklı
nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar
verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan
nedenlerle;
1- Yargıtay C.
Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın,
mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.02.2013 günü
yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.