Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 657 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 1989 - Esas Yıl 2013





Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 14. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 18.09.2012 gün ve 2012/96 E., 2012/1373 K. sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 04.12.2012 gün ve 2012/36368 E., 2012/40670. sayılı ilamı ile;(...A) Davacı İsteminin Özeti:Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 19.03.2004-30.11.2005 tarihleri arasında davalı şirkete ait Kazakistan şantiyesinde yükleyici operatörü olarak çalıştığını, iş akdinin haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiğini davacı ile davalı işveren arasında imzalanan sözleşmenin 19.03.2004-31.10.2004 tarihleri arasında geçerli olacağı kararlaştırıldığını ancak projenin devam etmesi nedeniyle sözleşmenin 2 kez yenilendiğini, bu nedenle, işin niteliği gereği belirsiz süreli iş akdi kapsamında değerlendirileceğini aylık ücretlerinin sözleşmede düşük gösterildiğini 09.05.2007 tarihli ihtarname ile davalı şirketten işçilik alacaklarını talep ettiğini, ancak ödeme yapılmadığını iş akdi feshedilirken kıdem ihbar tazminatının ödenmediğini aylık net 1.100.USD tutarındaki ücretleri ile yılda 3 kez ödenmesi gereken ikramiyelerinin düzenli olarak ödenmediğini Cumartesi-Pazar ve UBGT günleri dahil günde 11 saat çalışmış olmasına rağmen fazla çalışma, hafta tatili ve UBGT günü çalışma ücretlerinin ödenmediğini, yıllık ücretli izinlerini kullanmadığını belirterek şimdilik, ücret alacağı, fazla çalışma ücreti, UBGT günü ücreti, hafta tatili ücreti, ikramiye alacağı, yıllık izin ücreti alacağı, ihbar tazminatı alacağı ve kıdem tazminatı alacağı olmak üzere her birinden 100 USD alacaklarının tahsil tarihindeki TC Merkez Bankasının efektif satış kuru üzerinden Türk Lirası karşılığının kıdem tazminatı için 30.11.2005 fesih tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizi, diğer alacaklar için ihtarnamenin tebliğ edildiği tarihi izleyen 7.günün sona erdiği 18.05.2007 tarihinden itibaren Devlet Bankalarının ABD Doları ile açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş ve 05/11/2008 havale tarihli ıslah dilekçesi ile de taleplerini ıslah etmiştir.B) Davalı Cevabının Özeti:Davalı vekili, davacının, davalıya ait muhtelif işyerlerinde çalışmakta iken, iş akdinin işyerini terk etmesi suretiyle son bulduğunu, bu nedenle kıdem-ihbar tazminatına hak kazanamayacağının pasaport ve vize kayıtları incelendiğinde, Türkiye'ye dönüş yaptığının ve tekrar işbaşı yapmak üzere Kazakistan'a dönüş yapmadığının görüleceğini davalı firmada 1998 yılından bu yana ikramiye uygulamasının bulunmadığını, davacının da imzasını taşıyan sözleşmede ücret miktarının açıkça belirtildiğini, bu nedenle, ücret miktarının farklı olduğu yönündeki iddiasının kabul edilemeyeceğini davalı firmanın asfalt kaplama işi yaptığını, bu nedenle işin niteliği gereği davacının çalışmalarının devamlı olmayıp mevsimlik olduğunu tüm çalışmalarının SSK'ya bildirildiğini yıllık izin ve bayram tatillerinin kullandırıldığını, faiz talebinin yasal dayanağının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.D) Temyiz:Kararı davacı temyiz etmiştir.E) Gerekçe:6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297 nci maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının;a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi, içermesi, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve Kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Hukuk Genel Kurulu - 2007/14-778 E, 2007/611 K, Dairemizin 01.04.2008 gün ve 2007/38353 Esas, 2008/7142 Karar sayılı ilamı).Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılması bu kısımların bağımsız bir şekilde onandığını göstermez, hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usulü kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır.Bozma kararı üzerine önceki hüküm tamamen ortadan kalkar. Bu nedenle bozma kararından sonrada Mahkemece HMUK.nun 388 vd. HMK.nun 297. maddelerinde belirtilen unsurları taşıyacak şekilde yeni bir karar verilmek zorundadır.Somut olayda;Mahkeme tarafından hükmüne uyulan bozma kararı doğrultusunda yapılan inceleme sonunda bozma kapsamı dışında kalan alacaklar hakkında da açıkça hüküm kurulması gerekirken “3)-Diğer talep edilen hususlar bozma dışında kalarak kesinleşmiş olmakla HÜKÜM KURULMASINA YER OLMADIĞINA” şeklinde karar verilmesi hatalı olup kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir... )gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, ücret alacağı, fazla mesai ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile hafta tatili ücreti alacağı isteğine ilişkindir.Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 19.03.2004-30.11.2005 tarihleri arasında davalı şirkete ait Kazakistan şantiyesinde yükleyici operatörü olarak çalıştığını, iş akdinin haksız ve bildirimsiz olarak 30.11.2005 tarihinde feshedildiğini aylık ücretlerinin sözleşmede düşük gösterildiğini 09.05.2007 tarihli ihtarname ile davalı şirketten işçilik alacaklarını talep ettiğini, ancak ödeme yapılmadığını belirterek bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili; davacının, davalıya ait muhtelif işyerlerinde çalışmakta iken, iş akdinin işyerini terk etmesi suretiyle son bulduğunu, bu nedenle kıdem-ihbar tazminatına hak kazanamayacağının pasaport ve vize kayıtları incelendiğinde, Türkiye'ye dönüş yaptığının ve tekrar işbaşı yapmak üzere Kazakistana dönüş yapmadığının görüleceğini davalı firmada 1998 yılından bu yana ikramiye uygulamasının bulunmadığını, davacının da imzasını taşıyan sözleşmede ücret miktarının açıkça belirtildiğini, bu nedenle, ücret miktarının farklı olduğu yönündeki iddiasının kabul edilemeyeceğini davalı firmanın asfalt kaplama işi yaptığını, bu nedenle işin niteliği gereği davacının çalışmalarının devamlı olmayıp mevsimlik olduğunu tüm çalışmalarının SSK'ya bildirildiğini yıllık izin ve bayram tatillerinin kullandırıldığını, faiz talebinin yasal dayanağının bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece; davacının hizmet akdinin yurtdışı çalışmanın bitimi nedeniyle davalı tarafça sona erdirildiğinin tespit edildiği bu nedenle kıdem ve İhbar tazminatı taleplerinin kabul edildiği, işyerinde ikramiye uygulaması bulunduğuna dair delil elde edilemediğinden bu talebin ret edildiği, işyerinde fazla çalışma, UBGT çalışması ve hafta tatili çalışması yapıldığı hususu davacı tarafça ispat edilmiş olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Dairece verilen karar: 1) Tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde olmadığı, 2)Fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil ücreti yönünden ise bir kısım tanıkların, işçilerin iklim koşulları sebebiyle çalışılmayan dönemlerde Türkiye'ye gönderildiğini belirtmiş olması nedeniyle ilgili emniyet birimlerinden davacının çalıştığı dönem içinde Türkiye'ye giriş çıkışları sorulup, Türkiye'ye giriş çıkışlar var ise bu sürelerde fazla çalışma,hafta tatili ve genel çalışma olmayacağı düşünülerek bu sürelerin dışlanması gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur.Yerel Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, bozma doğrultusunda, ek bilirkişi raporu alınarak; 1-Davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, 2)-5.580-USD fazla çalışma ücreti,397,83-USD UBGT ücreti ve 2.810,76-TL hafta tatili ücretinin, tahsil tarihindeki TL karşılıklarının 18/05/2007 tarihinden itibaren kamu bankalarının 1 yıllık USD mevduatına uyguladıkları en yüksek faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin ayrı ayrı reddine, 3)-Diğer talep edilen hususlar bozma dışında kalarak kesinleşmiş olmakla hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.Yerel Mahkemenin bu kararı da Özel Dairece; yukarıda başlık bölümünde belirtilen gerekçelerle bozulmuş Mahkemece; ilk temyiz incelemesi sonucunda verilen, karar tarihi itibariyle bozma dışında kalarak kısmen kesinleşen alacaklar yönünden yargılamanın ilk Yargıtay kararı tarihinde sona erdiği, sona eren yargılama sebebiyle bozma dışında kalan alacakların bu tarih itibariyle İcra İflas Kanunu hükümlerine göre icra takibine konu ilam niteliğine haiz olduğunun kabulü zorunluluğu bulunduğunu, bu nedenle artık bu alacak kalemleri yönünden yürütülen bir yargılamadan, hatta bir niza ve ihtilaftan bahsetmenin imkanı bulunmadığını, davacı taraf lehine oluşan, usuli müktesep hak nedeniyle yeniden yargılamaya konu olamayacak ve ilk kısmi onama, kısmi bozma ilamı tarihi itibariyle kesinleşen ve ilamlı icra yoluyla tahsili mümkün hale gelen ilamda yazılı alacakların sonraki kararda yazılmamasının bir eksiklik, bir yasaya aykırılık hali oluşturmayacağı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.Direnme kararını temyize davacı vekili getirmiştir.İşin esasına geçilmesinden önce, direnme kararı verilmesini talep eden davacı vekilinin direnme kararını temyiz etmekte hukuki yararı bulunup bulunmadığı ön sorun olarak tartışılmış olup, hükmün usulüne uygun kurulup kurulmadığının re'sen incelenmesi gereken husus olması nedeniyle temyiz incelemesinin yapılabileceği oybirliğiyle kabul edilerek ön sorun aşılmıştır.Bozma ve direnme kararlarının içerikleri itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; bozma kararı ile bozma kapsamı dışında kalan hususlar da dahil ilk hükmün tamamen ortadan kalkıp kalkmadığı, varılacak sonuca göre direnme kararında bozma kapsamı dışında kalan konularda da karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297.maddesine göre; “(1) Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”şeklinde düzenlenmiştir.“Hükmün Yazılması” başlıklı 298.maddesi ise:“(1) Hüküm, hükmü veren hâkim, toplu mahkemelerde başkan veya hükme katılmış olan hâkimlerden başkanın seçeceği bir üye tarafından yazılır.(2) Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.(3) Hükümde gerekçesi ile birlikte karşı oya da yer verilir.(4) Hüküm, hükmü veren hâkim veya hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır.”hükmü yer almaktadır.Açıklanan hükümlerin ortaya koyduğu bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denilebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.Yerel mahkeme kararı, bozma kararı ile birlikte ortadan kalkıp hukuki geçerliliğini yitirmekte olup, bozulan karar sonraki kararın eki niteliğinde değildir. Bu nedenle bozma kararına uyulduktan sonra kurulacak yeni hüküm HMK'nun 297 maddesine uygun olarak oluşturulmalıdır.Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 05.10.2011 gün ve 2011/20-607 E.-604 K.; 10.10.2012 gün 2012/9-851 E., 2012/705 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler vurgulanmıştır.Bu nedenle, mahkemenin, direnme kararı verilmesi sırasında, kararın hüküm fıkrasında yer alan ve bozmaya konu yapılmayan kısım yönüyle de ilk hükümdeki gibi karar verilmesi gerekmektedir.Bu durumda mahkemenin HMK'nun 297.maddesi gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı görüldüğünden direnme kararının bu nedenle bozulması gerekmiştir.S O N U Ç :Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen usuli nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8/3. fıkrası uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 14.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.