Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6560 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8786 - Esas Yıl 2012





İstemin Özeti : İstanbul 8. İdare Mahkemesince verilen 24/02/2012 tarihli ve E:2011/1379, K:2012/425 sayılı kararın dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır. Danıştay Tetkik Hâkimi : Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile, mahkeme kararının sonucu ititbarıyla onanması gerektiği düşünülmektedir.TÜRK MİLLETİ ADINAHüküm veren Danıştay Onikinci Dairesince işin gereği düşünüldü:Dava; ambulans şöförü olarak görev yapan davacının işe geç geldiğinden bahisle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/A-(b) maddesi uyarınca uyarma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin 09.05.2011 tarihli ve 147220 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.İdare Mahkemesince, disiplin cezasına konu olaya tanıklık eden kişilerin ifadesine başvurulmadığı bu nedenle de eksik incelemeye dayalı olarak tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.Davalı idare tarafından, mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülmekte ve kararın temyizen incelerek bozulması istenilmektedir.Dosyanın incelenmesinden, acil yardım istasyonlarında görev yapan personelden merkezi olarak yapılan telsiz çevrimlerine yanıt vermediği tespit edilenlerin geç kalan personel listesi adı altında listelenerek İstanbul İl Sağlık Müdürlüğüne üst yazı ekinde gönderildiği, söz konusu listede adı bulunan ve İl Sağlık Müdürlüğü tarafından savunması istenen davacının dava konusu işlemle uyarma cezasıyla cezalandırılması üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 130. maddesinde, "Devlet memuru hakkında savunması alınmadan disiplin cezası verilemez. Soruşturmayı yapanın veya yetkili disiplin kurulunun 7 günden az olmamak üzere verdiği süre içinde veya belirtilen tarihte savunmasını yapmayan memur savunma hakkından vazgeçmiş sayılır." düzenlemesi yer almıştır.Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmeliğin 19. maddesinin 1.fıkrasında, disiplin amirlerinin yükümlülükleri belirtildikten sonra, 2.fıkrasında, memurların uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve memurluktan çıkarma cezalarından biriyle cezalandırılması gereken disipline aykırı davranışlarını öğrendikleri tarihten itibaren kanunen belli süreler içinde disiplin soruşturmasını başlatarak; gerekli cezayı uygulayarak disiplin cezası verme yetkisinin zamanaşımına uğramasını önlemek, uyarma ve kınama cezalarına karşı yapılan itirazı; cezalara ilişkin karar ve eklerinin kendilerine intikalinden itibaren 30 gün içinde inceleyerek sonuçlandırmak zorunda oldukları vurgulanmıştır.Disiplin cezaları, kamu hizmetinin gereği gibi yürütülebilmesi bakımından kamu görevlilerinin mevzuat uyarınca yerine getirmek zorunda oldukları ödev ve sorumlulukları ifa etmemeleri veya mevzuatta yasaklanan fiillerde bulunmaları durumunda uygulanan yaptırımlar olup, memurların özlük hakları üzerinde doğrudan ve önemli sonuç doğurmaları sebebiyle subjektif ve bireysel etkileri bulunduğu gibi kamu görevinin gereği gibi sürdürülmesi ve kamu düzeninin sağlanması bakımından objektif ve kamusal öneme sahiptirler.Bu bakımdan disiplin soruşturmalarının yapılmasında izlenecek yöntem, ceza verilecek fiiller ve ceza vermeye yetkili makam ve kurullar pozitif olarak mevzuatla belirlenmekte, doktrin ve yargısal içtihatlarla da konu ile ilgili disiplin hukuku ilkeleri oluşturulmaktadır.Yukarıda yer alan hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, ilgililer hakkında disiplin cezası verilmeden önce, bir disiplin soruşturması açılması, objektif bir soruşturma yapılabilmesi için de soruşturmacı olarak görevlendirilen kişinin cezayı takdir edecek olan disiplin amirinin dışında bir kişi olması, olayla bir ilgisinin bulunmaması, müştekinin ifadesi, varsa tanık beyanları ve ilgilinin de savunması alınmak suretiyle yetkili disiplin amirleri ve kurullarınca fiile uygun ceza verilmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır. Bu itibarla, bakılan olayda da davacının göreve gelmediğine ilişkin hukuken geçerli somut bir tespit bulunması halinde usulüne uygun biçimde disiplin soruşturması yürütülmesi, hazırlanan soruşturma raporu incelenmek suretiyle ve ancak bundan sonra davacı hakkında bir karar verilmesi gerekmektedir. İdare mahkemesince, davacı hakkında usulüne uygun bir soruşturma bulunmadığı halde, davacıya isnat edilen fiilin tanık ifadeleri alınmak suretiyle açık biçimde ortaya konulmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmiş ise de bu durum, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir. İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmeleri, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür. İdare mahkemesince verilen karar, hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından temyiz isteminin reddi ile anılan kararın yukarıda belirtilen gerekçe ile onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere 07/12/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.