Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6535 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 9693 - Esas Yıl 2015





Mahkemesi :Ağır Ceza MahkemesiDava : 466 sayılı Kanun gereğince tazminatHüküm : Davanın kısmen kabulü ile 1.309,19 TL maddi, 5.000 TL manevi tazminatın davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesineDavacının tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı ve davacı vekilleri tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;1-Tazminat talebinin dayanağı olan Bor Asliye Ceza Mahkemesinin 24/10/2008 tarih, 2005/104 esas, 2008/364 sayılı kararında davacı (sanık) hakkında Hizmet Nedeniyle Emniyeti Suistimal suçundan verilen beraat hükmünün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 06.06.2012 tarih ve 2011/22080 esas, 2012/38637 karar sayılı ilamı ile 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 102/4. maddesine göre hesaplanan beş yıllık dava zamanaşımının gerçekleştiği gerekçesi ile sanık (davacı) hakkındaki kamu davasının 5271 sayılı CMK'nın 223/8. maddesi gereğince düşmesine karar verilmiş olduğu ve tutuklama işleminin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanunun 1. maddesinin 6. fıkrasında hangi hallerde tazminat istenebileceğinin tahdidi şekilde sıralandığı ve anılan Kanunun 1. maddesi kapsamında belirtilen tazminat isteme koşullarının davacı yönünden oluşmadığı gözetilmeden davanın reddi yerine yazılı gerekçe ile davacı lehine tazminata hükmedilmesi,2-Kabule göre de;a)-1Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5320 sayılı CMK'nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 18. maddesi ile 07.05.1964 gün ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki Kanun yürürlükten kaldırılmış ve 5271 sayılı CMK'nın Yedinci Bölümünde, Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat ana başlığı altında, 141 ilâ 144. maddelerinde, tazminat isteme koşulları ve sonuçları yeniden kapsamlı bir şekilde düzenlenmiş ise de; 5320 sayılı Kanunun 6/2. maddesindeki Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ilâ 144. madde hükümlerinin 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yapılan işlemler hakkında uygulanacağı bu tarihten önceki işlemler hakkında ise, 07.05.1964 tarihli ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağının belirtilmiş olması karşısında, yapılan işlemden kasıt davacının tutuklandığı tarih olup bu tarih itibariyle de tazminat istemi hakkında 466 sayılı Kanun hükümleri esas alınarak karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, tutuklama işleminin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olmayan 5271 sayılı CMK’nın 141 ve devamı maddeleri gereğince değerlendirme ve uygulama yapılması,b)-Dava dilekçesinde ve inceleme aşamasında faiz talebinde bulunulmamasına rağmen, hükmedilen maddi ve manevi tazminatlar için karar tarihinden itibaren faize hükmedilmesi,c)-Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141/3 ve HMK’nın 297. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının, karşı oy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun açıklamasıdır. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, yasa koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime olanak sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır. Hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi ise hukuka kesin aykırılık halini oluşturacaktır. Bu kapsamda mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde açık ve gerekçeli olması ve Yargıtay'ın bu işlevini yerine getirmesi için gerekçede istemlerin kabul veya reddine dair dayanakların gösterilmesi, mevcut delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi ve ulaşılan kanaat, sabit görülen olgular ve bunların nitelendirilerek belirtilmesi, delillerle sonuç arasında bağ kurulması zorunlu kılınmıştır. Bu bağlamda hakimin veya mahkeme heyetinin yaptıkları yargısal faaliyetlerde teknoloji araçlarından faydalanması mümkün ise de, bu durumun esas incelemenin önüne geçecek şekilde kes kopyala yapıştır yönteminin kullanılması suretiyle, dosya ile ilgisiz gerekçe, maddi hata ve hatalı uygulamalara sebebiyet verme olasılığının dikkate alınması gerektiği yönündeki özeni ortadan kaldırmayacak şekilde kullanılmasını gerekli kıldığı ve somut olayda temyiz incelemesi yapılan dosyanın, gerekçe bölümünde, dosya ile ilgisi bulunmayan başka dosyaya ait gerekçenin bilgisayar sistemi üzerinden kes kopyala yapıştır yöntemi kullanılarak hüküm gerekçesi olarak eklendiği izlenimi oluşturduğunun anlaşılması ve bu kapsamda davacının tazminat talebinin dayanağı olan ceza dava dosyası, davacının şahsi durumu ve dosya kapsamı ile tamamen ilgisiz başka dosya ve kişilere ilişkin bilgi ve saptamalara yer verilmesi suretiyle çelişkiye ve karışıklığa neden olunarak, Anayasa ve HMK'nın amir hükümlerine aykırı davranılması,Kanuna aykırı olup, davalı vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca isteme uygun olarak BOZULMASINA, 18.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.