MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili ve davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... 'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve miras payı oranında tescil isteğine ilişkindir.Davacı, mirasbırakan babası ...'in 451 parsel sayılı taşınmazını 24.05.1999 tarihinde satış göstermek suretiyle davalı oğluna devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, murisin mal satmaya ihtiyacının olmadığını, davalının da alım gücünün bulunmadığını belirterek, miras payı oranında iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir.Davalı, iddiaların doğru olmadığını, 1981-1985 yılları arasında yurtdışında çalıştığını ve Türkiye'ye dönüp hayvancılık yapmak isteyince murisin dava konusu yere besihane yapmasına izin verdiğini, sonra da oturduğu evi yaptığını, bunun üzerine murisin taşınmazı 1999 yılında kendisine sattığını, satış bedeli karşılığında da büyükbaş hayvan aldığını, bunları yapılan camiye vereceğini söylediğini, sonrada satıp parasını o dönem ev yaptıran davacının eşine verdiğini, muvazaa iddialarının doğru olmadığını, murisin evini de sözlü olarak kızlarına bıraktığını, hatta bu doğrultuda 04.05.2011 tarihinde taksim anlaşması yaptıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, çekişmeye konu taşınmazın davalıya temlikinin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu, ancak taşınmazın tarla vasfı ile devredildiği, keşif sırasında üzerinde bulunduğu tespit edilen ev ve muhdesatın tapu kaydında görülmediği, başka bir ifadeyle tapusuz olması nedeniyle ev ve muhdesatların mülkiyeti konusunda uyuşmazlık bulunması sebebi ile bu hususun ayrıca dava edilmesi gerektiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, davaya konu 451 nolu parselin davalı adına olan tapu kaydının davacının miras payı oranında iptali ile davacı adına tesciline, taşınmaz üzerinde bulunan ve teknik bilirkişi raporlarında gösterilen yapılı besihane, eski ev, iki katlı betonarme ev, ambar evi ve garaj aleyhine açılan davanın ise reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan ....'in tarla vasıflı 451 parsel sayılı taşınmazını 24.05.1999 tarihinde satış suretiyle davalı oğluna temlik ettiği, 1933 doğumlu olan murisin 15.03.2006 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı kızı, davalı oğlu ile dava dışı eşi ... ile kızı ...'in kaldıkları anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; ugulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; tanık anlatımlarından; mirasbırakanın ölünceye kadar davalı oğlu ile birlikte yaşadığı, yurtdışında birlikte çalıştıkları, Türkiye'de de birlikte hayvan alım satımı ile uğraştıkları, murisin taşınmazlarında yine davalının çalıştığı, elde edilen gelirlerin ise aile büyüğü olması sebebi ile mirasbırakan tarafından alındığı, dava konusu taşınmaz ile üzerindeki besihanenin de her ikisinin çalışması ve geliri ile edinildiği, murisin, davalı dışındaki çocukları ile de beşeri ilişkilerinin iyi olduğu, aralarında herhangi bir husumetin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan evrak arasına alınan tapu kayıtlarına göre murisin geride 6 parça taşınmazının bulunduğu, bu taşınmazları da mirasçıların kendi aralarında 04.05.2011 tarihinde haricen taksim ettikleri görülmektedir.O halde, yukarıda açıklanan ilkeler ve somut olgular birlikte değerlendirildiğinde dava konusu taşınmazın mirasbırakan tarafından davalıya temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu söylenemez.Hâl böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Kabul tarzı itibariyle de; yasal ayrıcalıkların dışında bütünleyici parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlı olduğu, bu husus 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 684. maddesinde açıkça hüküm altına alındığı halde, anılan düzenleme gözardı edilerek, dava konusu parselin iptal ve tesciline karar verildiği halde, parsel üzerinde bulunduğu belirlenen yapılar bakımından; ''... dava konusu taşınmaz üzerinde yapılı besihane, eski ev, iki katlı betonarme ev, ambar evi ve garaj aleyhine açılan davanın reddine'' şeklinde karar verilmiş olması isabetsizdir.Davacı vekili ile davalı vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,21.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.