Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6519 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 3761 - Esas Yıl 2014





Davacı K.. G.. vekili Avukat Y.M. G.tarafından, davalı R.. E.. aleyhine 03/05/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davalının kınanmasına dair verilen 05/11/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı ve davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece davalının kınanmasına karar verilmiş; karar, taraflarca temyiz edilmiştir.Davacı, davalının 30/04/2013 tarihinde TBMM'de yaptığı grup toplantısında kendisine hakaret ettiğini, bu toplantıda davalının yaptığı konuşmanın bütün televizyon kanallarında yayınlandığını, kamuoyu önünde küçük düştüğünü belirterek davalının manevi tazminatla sorumlu tutulmasını istemiştir.Davalı, davacının siyasi bir kişilik olarak eleştirilere katlanması gerektiğini, kaldı ki davacının açıklamaları ile bu tartışmayı başlattığını, davacının kendisinin kusurlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Yerel mahkemece, tarafların sıfatı, sarfedilen sözlerin niteliği, söylendiği ortam, hedef alınan kitle ve potansiyel etkisi dikkate alınarak davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu kabul edilmiş, ancak tazminat yerine kınama kararı verilmiştir.Davaya konu uyuşmazlığın taraflarından davacının, muhalefet partisi milletvekili, davalının iktidar partisi genel başkanı ve başbakan olduğu, davaya konu sözlerin davalı tarafından TBMM'de haftalık yapılan grup toplantısında , davacının yine TBMM'de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı F. Ş.'in cinsiyeti üzerinden yaptığı konuşma sonrasında başlayan tartışma ortamı içerisinde söylediği anlaşılmaktadır.Siyasetçilere yönelik eleştirilerin izin verilen sınırlarının özel kişilere nazaran daha geniş olduğu tüm hukuk sistemlerinde yerleşmiş bir ilkedir. Bu ilkenin gerekçesi, siyasetçilerin, özel kişilerden farklı olarak olarak, diğer siyasetçilerin, gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açık olan, kamuoyuna mal olmuş kişiler haline gelmeyi bilerek tercih etmeleridir.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; siyasetçilere hakaret alanında temel kriterlerini belirlediği davaların başında gelen Lingens Avusturya kararında; Şansölye'nin siyasi uygulamalarının eleştirilmesi sırasında kullanılan "ahlakdıdışı, şerefsiz" şeklindeki ifadelerin ifade özgürlüğü içinde değerlendirilmesi gerektiğini belirterek başvuran lehine karar vermiştir. Yine Oberschlick davasında bir gazeteci, Avusturya Özgürlük Partisi lideri Jörg Haider'i "geri zekalı" olarak tanımladığı için hakaret suçundan mahkum olmuş, ancak gazetecinin başvurusu üzerine AİHM siyasetçilere yönelik kabul edilebilir eleştiri sınırlarının daha geniş olduğunu vurgulamış ve nihai kararda da bir bütün olarak ifadenin kullanıldığı bağlamın ve ortamın önemli olduğunu tespit etmiştir.Somut olayda tarafların ülkenin bilinen siyasi kişilikleri olduğu ortadadır. Davacı ve davalının kamuyu ilgilendiren bir konuda açıklama yaptıkları, birbirlerini ağır bir şekilde eleştirdikleri, eleştiri sırasında davalının davacı hakkında kullandığı "edepsiz, müsvedde, şenayet, aklını izanını kaybetmiş" şeklindeki ifadelerin kamusal tartışmanın bütünü içerisinde ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekir.Ayrıca davaya konu sözler davalının bir bakanın cinsiyeti üzerinden söylediği sözler üzerine söylenmiştir. Davacı siyasi bir kişilik olarak bu açıklamaları yaparken kendisini tartışma ortamına çekmiştir. Bu tartışma üzerinden yapılan eleştirilere de katlanma yükümlülüğü vardır.Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle, davalının kınanmasına karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 17/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.