Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 648 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 538 - Esas Yıl 2011





(..Davacılar, murisleri Y ile davalıların murisleri S. arasında düzenlenen Bakırköy 7. Noterliği’nin 12.04.1993 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi düzenlediğini, muris Y.’nin 900.000.00 TL.bedel karşılığında davalıların murisi S’nin maliki olduğu 4 parsel sayılı taşınmazın 1.bodrum katta 38/1200 arsa payına isabet eden 4 nolu bağımsız bölümü satın aldığını, tapusunun da devredildiğini, ancak aynı taşınmazın satış vaadi sözleşmesi ile dava dışı kişilere satışının yapıldığı dava dışı 3. şahıslar tarafından açılan dava sonucunda, bu şahıslar adına tescile karar verildiğini ve kesinleştiğini, murislerinin satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığı ve bedelini ödediği daireyi teslim alamayıp mülkiyetinide iktisap edememiş olduğundan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 50.000.00 TL alacağın dava tarihinden itibaren davalılardan müştereken ve müteselsilen alınmasına karar verilmesini istemişlerdir.Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.Mahkemece, davanın görev yönünden reddi ile dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiş, hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.1- Mahkemece, dava konusu daire satışının davalının ticari veya mesleki faaliyetinden kaynaklanmadığı, bu kişinin Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un tarif ettiği satıcı tarifine uymadığının kabulü gerekçesiyle genel mahkemenin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiştir.Mahkemeninde kabulünde olduğu üzere bir uyuşmazlığın 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında kalması ve tüketici Mahkemesi’nin görevli olması için tarafların Yasa’nın 3.madde-sinde tanımı verilen tüketici ve satıcı sağlayıcı olması gerekir. Mahkemece, satışa konu dairenindavalının ticari veya mesleki faaliyetinden kaynaklanmadığı bu nedenle uyuşmazlığın 4077 Sayılı Yasa kapsamında kalmadığı kabul edilmiştir. Ne var ki davalıların murisine karşı dava dışı 3.şahıslar tarafından açılan ve kesinleşen Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2001/633 esas, 2002/268 karar sayılı ilamında, muris S.A ’nın yüklenici olduğu ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile inşaat yapıp sattığı belirlenmiştir. Satıcının yüklenici olması halinde uyuşmazlığın 4077 Sayılı Yasa kapsamında olduğu ve Tüketici Mah-kemesi’nin görevli olduğu kuşkusuzdur. Bu durumda mahkemece, davalıların murisi ile arsa sahipleri arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesi ibraz ettirilmeli, davacıların murisine satılan dairenin yükleniciye düşen daire olup olmadığı saptanmalı, şayet uyuşmazlık konusu daire davalıya düşen daire olup, yüklenici tarafından satılmış ise satıcının yüklenici olduğu ve uyuşmazlığın 4077 Sayılı Yasa kapsamında kaldığından bunun sonucu Tüketici Mahkemesi’nin görevli olduğu kabul edilmelidir.Mahkemece, bu konuda gerekli inceleme ve araştırma yapılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.2- Bozma nedenine göre davacıların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.)Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Davacılar vekiliHUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkindir.Davalılar vekili, davanın reddini talep etmiştir.Yerel mahkemece, davanın görev yönünden reddine, dosyanın yetkili ve görevli Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmesine dair verilen hüküm; davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçeyle bozulmuştur.Yerel mahkemece önceki kararda ısrar edilmiş; hükmü, davacı vekili temyize getirmiştir.Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davaya bakma görevinin hangi mahkemeye ait olduğu ile bozma ilamında belirtilen araştırmaların yerel mahkemece yapılmasının zorunlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Hukuk Genel Kurulu'nca öncelikle, Özel Daire bozma ilamında, görev hususunun tespiti için, mahkemece, davalıların murisi ile arsa sahipleri arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesinin ibraz ettirilmesi ve davacıların murisine satılan dairenin yükleniciye düşen daire olup olmadığının saptanmasının gerektiğinin belirtildiği, yerel mahkemece, “dava konusu taşınmazın, eser sözleşmesi kapsamında satılan yerlerden olup olmadığı konusunda ara kararı oluşturulmuş, davacı, bir eser sözleşmesinin varlığı konusunda bir belge ibraz etmemiştir.” Gerekçesiyle direnme kararı verildiği dikkate alındığında, bu kararın gerçekte yeni hüküm teşkil edip etmediği ön sorun olarak incelenmiş, yapılan görüşmeler sonunda, oybirliği ile yeni hüküm teşkil etmediği kabul edilerek işin esasının görüşülmesine geçilmiştir.Öncelikle, tüketici ve satıcı kavramları üzerinde durulmasında fayda vardır:4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK)'nın 3/e maddesine göre tüketici, bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek veya tüzel kişidir. Bu tanımdan hareketle, her alıcının tüketici olmadığını söylemek mümkündür.Kişisel ihtiyaçları dışında, belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yeniden satış, ticari olarak kullanma vs. gibi amaçlarla da alıcı olunabilir. Bir mal veya hizmeti, bu amaçlarla satın alanlar, tüketici sayılmaz.Ticari veya mesleki amaç, alıcının amacına göre belirlenir. Amaç (saik), işlemin niteliğini belirleyen bir unsurdur.Tüketilmek üzere piyasaya sunulan ürün ve işleri, bedeli karşılığında, edinmek, kullanmak, bu ürün ve işlerden yararlanmak, bir tüketim işlemidir. Burada özellik objektiftir ve karine, tüketme işlemidir. Tüketici de, bu işlemi yapan kişidir. (İlhan, Cengiz, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun-Şerh, Ankara 2006, 1.Baskı, s.20)Tüketim amaçlı eser sözleşmeleri de bu kanun kapsamında kalmaktadır. Çünkü bu sözleşmelerde, taraflardan birisi belirli bir meslek veya sanatı icra eden kişi, diğeri ise tüketici olabilmektedir. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, hizmet tanımını çok geniş bir şekilde yapmıştır. Mal olmayan ve bir bedel karşılığı olan her şey hizmettir. Öte yandan, taraflardan birisinin tüketici olduğu her türlü hukuki işlem de kanun kapsamında görülmüştür. (Aslan, İ.Yılmaz, Prof. Dr., Tüketici Hukuku, Ankara 2006, 3.Baskı, s.16)4077 sayılı TKHK'nın 3/f maddesine göre satıcı, kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek ve tüzel kişilerdir. Sağlayıcı ise, kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye hizmet sunun gerçek ve tüzel kişilerdir. (TKHK.m.3/g) Bu tanımlamanın genişliği karşısında, sözleşmenin diğer tarafının tacir, esnaf veya serbest meslek sahibi olmasının bir önemi yoktur. 4077 Sayılı TKHK, genel olarak güçlüye karşı güçsüzün korunmasını amaçlar. Bu nedenle de, sözleşmenin diğer tarafının, tüketiciye sözleşme konusu mal ve hizmetleri sunmayı meslek edinmiş kişi olması gereklidir. (Aslan, İ.Yılmaz, Prof.Dr., Tüketici Hukuku, Ankara 2006, 3.Baskı, s.20; Erdoğan, İhsan, Satıcının TKHK Karşısında Tekeffül Borcu, Türk Hukuk Enstitüsü Dergisi, Yıl: 1, Sayı: 2, Ocak 1996, S.12)4077 Sayılı TKHK'de ifadesini bulan satıcı tanımında, “tüketiciye mal sunma” unsurunun bulunması doğaldır. Tüketiciye mal sunma, malın piyasaya sunulması anlamındadır,bu da bir olayda tüketim işleminden söz edebilmenin ön şartıdır. Bir kişinin satıcı olarak kabul edilebilmesi için, bu mal sunmanın, ayrıca onun “ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında” olması, yani, bunu iş edinmiş olması gerekir. (İlhan, Cengiz, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun-Şerh, Ankara 2006, 1.Baskı, s.16)Tüketici mahkemelerinin görev alanı belirlenirken, 4077 Sayılı TKHK'nın “amaç” başlığı taşıyan 1.maddesi “kapsam” başlığını taşıyan 2.maddesi ve özellikle, kapsamı belirleyen bu son maddenin anlamlan-dırılabilmesi bakımından da 3.maddede yer alan ve yukarıda açıklaması yapılan tanımların dikkate alınması gerekmektedir.4077 Sayılı TKHK'nın 23.maddesine göre; bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflarda tüketici mahkemelerinde bakılır.Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, 1.maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü hukuki işlemi kapsar. (TKHK.m.2) Bu durumda, taraflardan birinin tüketici olduğu her türlü hukuki işlem bu kanun kapsamı içindedir.Bu nedenle yapılması gereken öncelikle dava konusu işlemin taraflarından birisinin tüketici olup olmadığını tespit ile sözleşmenin diğer tarafının, tüketiciye sözleşme konusu mal ve hizmetleri sunmayı meslek edinmiş kişi olup olmadığını tespit etmektir.Açıklanan bu maddi hukuk kuralları, somut olay yönünden değerlendirildiğinde;Her ne kadar yerel mahkemece, satışa konu dairenin davalının ticari veya mesleki faaliyetinden kaynaklanmadığı, bu nedenle uyuşmazlığın 4077 Sayılı Yasa kapsamında kalmadığı kabul edilmiş ise de davalıların murisinin yüklenici olarak faaliyette bulunup bulunmadığı tam olarak belirlenmemiştir.Mahkemece, davalıların murisine karşı dava dışı üçüncü şahıslar tarafından açılan ve kesinleşen, muris S.A.'nın yüklenici olduğu ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile inşaat yapıp sattığının belirlendiği Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2001/633 Esas, 2002/268 Karar Sayılı dosyasının, murisin inşaat yapıp satmayı meslek edindiği yönündeki belirlemeyle ilgili olarak celbine karar verilmiş ise de, bu dosyanın ilgili mahkemesince gönderilmesi sağlanmadan ve bu dava dosyası ile karar gerekçesi incelenmeden sonuca varılmıştır. Anılan dosyada verilen karardaki belirleme, taraflar arasında kesin hüküm oluşturmaz ise de yapılan tespitin eldeki dava için kuvvetli delil oluşturacağı da gözden kaçırılmamalıdır.Görev kamu düzenine ilişkin olup, bu hususlardaki araştırma mahkemece re'sen yapılmalıdır.Bu nedenle yerel mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde araştırma yapılarak, bahsi geçen Bakırköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2001/633 Esas, 2002/268 Karar sayılı dava dosyasının celbi, gerektiğinde davalılar murisinin, inşaat işini mesleki anlamda yapıp yapmadığı hususunda ilgili Ticaret SİCİLİNDEN ve Vergi Dairesinden bu hususların araştırılarak tüm delillerin birlikte takdiri ile görev hususunun buna göre belirlenmesi gerekirken eksik incelemeyle karar verilmesi doğru olmamıştır.Sonuç itibariyle; mahkemece yukarıda ve bozma ilamında açıklanan hususlar göz ardı edilerek önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇDavacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanun'un 30.maddesi ile 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 19.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.