Davacı F.. U.. tarafından, davalı D.. K.. aleyhine 25/04/2011 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 22/03/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.Dava, haksız şikâyet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.Davacı, kendisine ait olan araziden bir adet gürgen ağacı kestiğini, bunun üzerine davalının ağacın kendisine ait olduğunu iddia ederek hırsızlık suçundan hakkında şikayetçi olduğunu, yapılan soruşturma kapsamında ağacın kendisine ait arazi üzerinde yer aldığının belirlendiğini ve hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini belirterek manevi zararının ödetilmesini istemiştir.Davalı, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.Mahkeme, mahallinde keşif yaparak kesilen ağacın davacıya ait arazi içinde olduğunun tespit edilmesi üzerine şikâyetin haksız olduğu gerekçesi ile istemin kısmen kabulüne karar vermiştir.Şikâyet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. TMK'nun 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK’nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikâyet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikâyeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikâyet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikâyetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.Dosya kapsamından; tarafların sınır komşusu olduğu, davacının iki taşınmazın sınırında bulunan gürgen ağacını kestiği, davalının ise gürgen ağacının kendi taşınmazının sınırlarında kaldığını, davacının kendisinin rızasını almaksızın ağacı kestiğini, davacının eşine bunu söylediğinde, ağacı bizim diye kestik şeklinde cevap verdiğini, davacının amcasına da durumu söyleyip ağacını istediğini, ayrıca sınırı da fen memuru getirip tespit ettirmeyi teklif ettiğini, ancak ağacın geri getirilmediğini belirterek davacı hakkında hırsızlık amacı ile tapulu araziden ağaç kesmekten şikâyetçi olduğu, Savcılık tarafından fen bilirkişilerine yerinde ölçüm yaptırıldığı ve kesilen ağacın davacının taşınmazında kaldığının tespit edildiği, bu nedenle davacı hakkında hırsızlık suçundan kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ve Orman Kanunu uyarınca da idare tarafından tapulu taşınmazdan orman ağacı kesmek nedeniyle davacı hakkında idari para cezası verildiği anlaşılmaktadır.Yukarıda belirtilen durumlar karşısında, mahkemece, davalının, davacı hakkında şikâyetçi olmasında bir takım kuşkulardan doğan emare bulunduğu anlaşılmakla, şikâyetin olağan kuşku üzerine somut emarelere dayandırılarak yapıldığı gerekçesi ile istemin tümden reddi gerekirken, şikâyetin haksız olduğundan bahisle istemin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir.SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 17/04/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.