Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 641 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 596 - Esas Yıl 2010





(....Davacı vekili, davalılardan S.Dnin müvekkiline olan borcu nedeniyle hakkında icra takibi yaptıklarını, ancak, borçlunun alacaklılardan mal kaçırma amacı ile kendilerine cebri icra yetkisi tanınmasını talep etmiştir.Davalılardan Ş, R, S. ve S.F.İ. davanın reddini savunmuşlar, diğer davalı S. D cevap vermemiştir.Mahkemece koşulları oluşmayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkilinin davalılardan S. Dden olan alacağı için hakkında icra takibi başlattıklarını, alacağın bir kısmını tahsil ettiklerini, alacaklarının büyük bir kısmını ise tahsil edemediklerini, borçlu davalının aciz halde olduğunu, ancak, borçlunun annesinden kalan mirası, alacaklılardan mal kaçırma amacı ile reddettiğini öne sürerek İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesi nin 2008/831-891 sayılı dosyası üzerinden yapılan mirasın reddine dair tasarrufun iptalini ve kendilerine cebri icra yapma yetkisi verilmesini talep etmiştir. Mahkemece iptale tabi bir tasarrufun bulunmaması, ayrıca mirasın reddinin iptaline dair bir davanın da açılmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Dava dilekçesi içeriğinden davacının talebinin ne olduğu ve hangi yasa maddesi uyarınca iptal istediği yeterince açık olmadığı görülmektedir. Talep sonucu açık değilse, HUMKun 75/2 maddesi uyarınca mahkemenin davacı tarafa talep sonucunu açıklattırması gerekir. Bu madde hükmünde, “hakim müphem ve mütenakız gördüğü iddia ve sebepler hakkında izahat isteyebilir” denilmekte ise de bunu sadece hakime tanınan bir yetki şeklinde değil, aynı zamanda hakime verilen bir görev olarak anlamak gerekir. Somut olayda mahkemece davacının isteğinin ne olduğunun açık ve net bir şekilde belirlenmesi için açıklama yapılmasına izin verilmeden davanın reddine karar verilmiştir. Bu durumda mahkemece davacı tarafa HUMKun 7512 maddesi uyarınca davacı tarafın isteğinin ne olduğu, davayı İİKin 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali davası mı yoksa Medeni Kanun un 617. maddesine dayalı mirasın reddinin iptali davası olarak mı açtıklarının açık ve net bir şekilde açıklattırılması, ondan sonra taraf delillerinin toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmiş olması doğru bulunmadığı gibi kabule göre de Medeni Yasa nın öngördüğü koşullar oluşmadan mirasın reddine dair işlemin tenekenin açılmasıyla borçlunun aktifine geçecek olan mal, para vs. değerlerin karşılıksız olarak diğer mirasçılara geçişini sağlayacak oluşundan, koşullarının varlığı halinde İİKin 277 ve devamı maddeleri uyarınca iptale konu olabilecek tasarruflardan olduğu halde mirasın reddi işleminin iptale tabi bir tasarruf olarak kabul edilmemesi de doğru bulunmamıştır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Davacı vekiliHUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇDavacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire Bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'un 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 08.12.2010 gününde, oybirliğiyle karar verildi.