MAHKEMESİ : Giresun 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (İcra Hukuk)TARİHİ : 12/06/2012NUMARASI : 2012/41-2012/61Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :Alacaklı Hasan Yılmaz tarafından 31.03.2010 tarihli takip talebi ile 15.10.2009, 20.10.2009, 15.11.2009 keşide tarihli üç adet çeke dayalı olarak, borçlu İçişleri Bakanlığı (Gi..un İl ..a Ko.. A. Ga.o Müd. I.n) hakkında kambiyo takibi yapıldığı ve adı geçen borçluya örnek 10 nolu ödeme emrinin 08.06.2010 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekilinin Cumhuriyet Savcılığı tarafından takibe konu çekler üzerine tedbir konularak bankada muhafaza edildiğini, çek asıllarının icra dairesine verilmeden takip yapıldığını, savcılığın çeklere el koyması ve tedbir kararı vermesi nedeniyle soruşturma sonuçlanıncaya kadar takibin durması gerektiğini, çek karşılığında herhangi bir mal veya hizmet alımı olmadığını ileri sürerek takibin iptali istemiyle icra mahkemesine başvurduğu görülmüştür. Mahkemece, İçişleri Bakanlığı'nın takipte taraf sıfatı olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen kararının, Dairemizin 12/05/2011 tarih ve 2010/27953 E.-2011/9437 K. sayılı ilamı ile, "İçişleri Bakanlığı'nın taraf sıfatı bulunduğundan mahkemece uyuşmazlığın esasına girilerek bir karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle bozulduğu, mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verildiği, anılan kararın da Dairemizin 10/04/2012 tarih ve 2011/26466 E.-2012/11857 K. sayılı ilamı ile, "Mahkemece, İçişleri Bakanlığı'nın taraf sıfatı bulunduğuna yönelik bozma kararına uyulmasına karşılık Dairemizin bozma ilamında da işaret edildiği üzere itirazın esası hakkında inceleme yapılıp olumlu yada olumsuz bir karar verilmeden, şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir." gerekçesiyle bozulduğu anlaşılmaktadır.Mahkemece, 10/04/2012 tarihli bozma ilamına uyulduğu halde bozma gereği yerine getirilmediği gibi, şikayet dilekçesinde belirtilen iddiaların tamamı incelenmeyip, buna karşılık şikayet dilekçesinde yer almayan ödeme iddiasının değerlendirildiği görülmüştür.Bir mahkeme kararının gerekçesi, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyar; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterir. Tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay'ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün bulunması zorunludur. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa'nın 141/3 . maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 Sayılı HMK'nun 27 ve 297. maddeleri işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.Öte yandan, bir mahkeme kararının, başka bir dava yönünden kesin hüküm veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi konularda yapılacak hukuksal değerlendirmelerin sağlıklı olabilmesi de, o kararın yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür (Hukuk Genel Kurulu'nun 18.10.2006 tarih ve 2006/11620 E. - 2006/659 K. sayılı kararı).6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27. maddesinde "Hukuki dinlenilme hakkı" düzenlenmiştir. Buna göre davanın taraflarının, yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere bu hak, Anayasanın 36 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddelerinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 28.04.2010 gün ve 2010/11-195 E. - 238 K. sayılı usulden bozmayı kapsayan ilamının gerekçesinde aynen; "Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının, açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir" ifadelerine yer verilmiştir.Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan "Gerekçenin, ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği, yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir" şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.Anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile yargıcın, gerek mahkeme kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile bağdaşmaz.Mahkemece yukarıda belirtilen anayasal ve yasal düzenlemeler doğrultusunda, borçlu tarafından ileri sürülen itiraz sebeplerinin her biri tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.01.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.