1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları ile davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.2-Davacılar, sendikanın Eylül 2007 tarihinde toplanan genel kurulunda R.B.'nin Genel Başkanlığa seçildiğini, sendika tüzüğünde de değişiklik yapıldığını; R.B.'nin milletvekilliğinin sona ermesinden sonra tekrar işçi olarak herhangi bir işte fiilen çalışmadığı gibi davalı sendikaya da üye olmadığını, bunun yanında, halen R. Matbaacılık Sanayi ve Ticaret Ltd. Şirketinin ortağı ve imzaya yetkili müdürü olduğunu bu durumun sendikalar Kanunu'na açıkça aykırı olduğunu çünkü, işveren olan bir kişinin aynı zamanda işçi sendikalarında üye olamayacağını, R.B.'nin sendika genel başkanı seçilmesinin hukuka aykırı olduğunu, yapılan Tüzük değişikliği ile Sendikalının Genel Merkez Yönetim - Kurulu üyeliğine seçilenlerin aynı zamanda, seçilmeden önceki eski görevini de sürdürebileceğini, Anayasanın 51. maddesi ile 2821 sayılı Sendikalar Kanunu'nun 6. maddesi Sendika Tüzüklerinin Cumhuriyetin niteliklerine ve demokratik esaslara aykırı olamayacağı hükmünü içermekte olduğunu, yapılan değişiklikler ile, sendikanın alt ve üst organlarının aynı kişiler tarafından oluşturularak sendika içi demokrasiye, sendikalar hukukuna, aykırı olduğunu belirterek genel kurulunda yapılan Genel Başkan seçiminin ve anılan tüzük değişikliklerinin iptaline karar verilmesi gerektiğini iddia etmiştir.Davalı sendika vekili cevap dilekçesinde; davacıların bu davayı açmaları için sendika üyesi olmaları gerektiğini, davacılar E.G., A.T. ve R.T.'nin genel kurul tarihi itibari ile sendika üyeliklerinin olmadığını, bir yıldan fazla işsiz kalarak sendika üyeliklerinin düştüğünü, davacıların bu dava ile hukuki menfaatleri olmadığını, Genel Başkan R.B.'nin Milletvekilliğinin son bulduğu 2007 yılı ortalarından itibaren bir tekstil şirketinde danışman olarak çalışmaya başladığını Tekstil İşçileri Sendikası tarafından sendika üyeliğinin kabulüne karar verildiğini, Genel Başkanın işveren olması söz konusu olmadığını, başkan seçilmesi sonrası tüm hisselerini devrettiğini sendikan tüzüğünün 27. maddesinde yapılan değişikliklerin temel nedeninin sendikanın içinde bulunduğu ekonomik krizden kurtulmak için yönetici sayısını azaltmak olduğunu kanunlara aykırılık söz konusu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece; davacı E.G.'nin işvereni şirketçe iş akdinin feshinden sonra başka bir işte çalışmadığı ve çalışmama olgusu bir yıldan fazla devam ettiği için, dava tarihi itibari ile sendika üyeliği devam etmediğinden bu davayı açamayacağı, davacıların davayı üçü birlikte 09.09.2007 tarihli ortak dava dilekçeleri ile yasal süresi içerisinde açtıklarını, her bir davacının ayrı ayrı dava açma hak ve yetkisi bulunduğu aralarında mecburi dava arkadaşlığı olmadığı, bu nedenle her bir davacının davası ayrı bir dava olması sebebi ile her birinin ayrı ayrı kendi adına dava ve başvurma harcı ödemesi gerektiği, oysaki davacılardan sadece E.G.'nin 15.10.2007 tarihinde dava harçlarını ödediği, A.T. ve R.T'nin kanunen ödemesi gereken dava harçlarını ödemediğinden usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı gerekçesi ile; davacı E.G.'nin açtığı davanın reddine, A.T. ve R.T. açtığı dava hakkında harçları ödenerek usulüne uygun olarak açılmış bir dava olmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Hüküm süresi içerisinde davalı vekili tarafından birleştirilen dosyalar hakkında tefrik kararı verilmeyip bu dava ile karar verilmesi gerektiği, davacılar vekili tarafından ise dava dilekçesinde üç davacı adının ve imzasının olması ve maktu harca tabi olan dava itibariyle, davacıların hepsinden tek bir harç alınmasının Mahkeme Kaleminin bir tasarrufu olduğunu, Harçlar Kanunu'nun 44. maddesinin 4. fıkra hükmüne göre bu işlemin yasaya uygun olduğu, bir an için eksik harç aldığını varsayılsa bile, idare tarafından gerçekleştirilen bir işlemden dolayı vatandaşın sorumlu tutulmayacağı, Harçlar Kanunu'nun 28/3.fıkrası uyarınca davanın ayrı ayrı harçlandırılması için davacılara mehil vermek suretiyle harç eksikliğinin giderilmesi sonra davaya devam edilmesi gerektiği, HUMK'un 43. maddesi yönünden; davanın niteliği gereği, her biri sendika üyesi olan davacılar arasında bir hak ortaklığı olduğu gibi, ortak bir işlem olan sendikanın genel kurulundan dolayı davacıların hepsinin yararına dava açma bakımından ortak bir hak doğmuş bulunduğu, aynı maddenin 2. fıkrasına göre, “davanın her biri hakkında aynı sebepten doğması” halinde birlikte dava açabileceğinin öngörüldüğü, açılan davadaki birlikte dava arkadaşlığı bu fıkra hükmüne uygun olduğu, sendika üyeliğinin son bulduğu tespitinin hatalı olduğu belirtilerek temyiz edilmiştir.Taraflar arasında davacıların iş sözleşmelerinin feshi ve bu süre içinde bir işte çalışmamış olmaları dolayısı ile sendika üyeliklerinin durumu ve bu nedenle dava açma hakkına sahip olup olmadıkları ve davacıların tek bir dava dilekçesi ile yalnız bir harç yatırmak sureti ile dava açıp aça-mayacakları konularında uyuşmazlık vardır.Bir işçi işten ayrıldıktan sonra bir yıldan fazla bir süre aynı işkoluna giren bir işte çalışmamış ise sendika üyeliğinin son bulduğunun kabulü gerekir. Davacılardan R.T.'nin iş sözleşmesi 30.11.2006 tarihinde feshedilmiş olup, 28.12.2006 tarihinde Beyoğlu 2. İş Mahkemesi 2007/44 Esas sayılı dosyası ile feshin geçersizliği ve işe iadeye ilişkin açılan dava halen derdesttir. İş akdi 30.11.2006 tarihinde feshedilen R.T.'nin iş sözleşmesinin feshi ile 09.09.2007 dava tarihi arasında, bir yıllık süre dolmamıştır. O halde R.T. dava açıldığı tarihte sendika üyesidir ve dava açma hakkına sahiptir.Mahkemece davacı R.T.'nin açtığı dava yönünden harçları ödenerek usulüne uygun olarak açılmış bir dava olmadığı gerekçesi ile karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Davacılar hep birlikte imzaladıkları dava dilekçesi ve sadece davacılardan E.G'nin adına harç yatırmak sureti ile vekilleri olmaksızın dava açmışlar, sonradan davayı orta vekaletname verdikleri vekille takip etmişlerdir. 2822 Sayılı Kanun'un 2. maddesinde Sendikalar “İşçilerin veya işverenlerin çalışma ilişkilerinde, ortak ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için meydana getirdikleri tüzelkişiliğe sahip kuruluşlara denilir” şeklinde tanımlanmışlardır. Gerçekten sendikalar sosyal dengenin korunması gibi kamu düzenini ilgilendiren işlevleri görürler. O halde davanın sendikalar kanunundan kaynaklanmakta olması, kamu düzenine ilişkin yönü bulunması ve dava konusuna göre davacıların böyle bir dava açmakta müşterek menfaatleri olması karşısında, davacıların tek bir dava dilekçesi ile ayrı ayrı harç yatırmadan, yalnız bir davacının yatırdığı harç ile dava açabileceklerinin kabulü gerekir. Davacılardan R.T. dava açıldığı tarihte sendika üyesi olup dava açma hakkına sahip olması sebebi ile, davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.SONUÇTemyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA,-peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 09.03.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.