MAHKEMESİ : Yargıtay 2.Hukuk Dairesi (İlk Derece)TARİHİ : 29/04/2011NUMARASI : 2011/1-2011/1Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 2. Hukuk Dairesince;“Davacı M.S., eşi aleyhinde 14.8.2009 tarihinde Manisa 2. Aile Mahkemesinde boşanma davası açtığını, babası olan diğer davacı H. S.’ın 5.11.2009 ve 24.5.2010 tarihli dilekçeleriyle boşanma davasına “müdahale” talebinde bulunduğunu, boşanma davasına müdahale isteğini içeren bu dilekçelerin işleme konulması ve bu konuda bir karar verilmesi gerekirken, davaya bakan hakim N. E. tarafından, bu dilekçelerin işleme konulmadığı, hakimin verilen dilekçeleri hukuki bir neden olmaksızın kabul etmemesi şeklindeki tutumunun Türk Ceza Kanununa göre suç olduğu; aynı hakimin boşanma davasının “davacısı” olan M.S.hakkında da “dava ehliyetinin bulunup bulunmadığının tespiti ve vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin belirlenmesi” bakımından Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 42. maddesi gereğince Sulh Hukuk mahkemesine ihbarda bulunduğu, bu yönde bir iddia ve talep bulunmadığı halde, dava ehliyetinin tespiti bakımından M. S. hakkında Sulh Mahkemesine ihbar yazısı yazılmasıyla bu davacının “kişilik haklarını zedelediği”, ileri sürülerek hakimin açıklanan işlemleri nedeniyle her iki davacının kişilik hakları zedelendiğinden davacıların her biri için 3000’er lira manevi tazminatın tahsili talep edilmiştir.Dava, 01.07.2010 tarihinde hakim N. E.aleyhine açılmıştır.Dava tarihinden sonra 14.02.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6110 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”la 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununa 93/A maddesi ilave edilmiş, aynı yasayla Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 573. maddesinin birinci fıkrası değiştirilmiştir. Yapılan bu değişiklikle, hakim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle, ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği, kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hakim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamayacağı kabul edilmiş, bu Yasanın Geçici 2. maddesinin (2.) fıkrasında da; Hakimler ve Savcılar Kanununa bu Kanunla eklenen 93/A maddesi ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun bu Kanunla değiştirilen 573. maddesi hükümlerinin, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte; görülmekte olan davalar bakımından da uygulanacağı ve davaya Devlet aleyhine devam olunacağı” hükme bağlanmıştır. Yapılan bu değişiklik ve sözü edilen Yasanın Geçici 2. maddesinin (2.) fıkrası gereğince davaya Devlet aleyhine devam olunmuştur.Dava, hakimin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat isteğine ilişkindir.(HUMK. m.573)Öncelikle yukarıda sözü edilen 6110 sayılı Yasayla yapılan değişiklik karşısında; işin esasına geçilmeden önce dava şartlarının mevcut olup olmadığına bakılmalıdır. 6110 sayılı Yasayla 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununa ilave edilen 93/A. maddesine göre; Devlet aleyhine açılacak tazminat davası ancak, davaya konu işlem, faaliyet veya karar, davayla ilgili ise dava sonucunda verilecek hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabilir. (6110 s. K. m.12) Düzenlemenin amacı, hakimin davayla ilgili yaptığı işlem ve yürüttüğü faaliyetlerin nihai hüküm verildikten sonra, kanun yolu denetimine başvurmak suretiyle düzeltilebilmesi imkanının var olmasıdır. O nedenle Yasa koyucu, hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı açılacak tazminat davalarının, dava sonunda verilen hükmün kesinleşmesinden itibaren açılmasını gerekli görmüştür.Davacılardan M.S.’ın dava ehliyetinin araştırılmasına ilişkin işlem, bu kişi tarafından eşi aleyhine açılmış olan boşanma davasının yargılaması sırasında tesis edilmiştir. Diğer davacı H. S.’ın müdahale isteğine ilişkin dilekçesi de boşanma davasına verilmiştir. Davacı H.S.’ın oğlunun açtığı boşanma davasına müdahale isteğinin hukuki sebebinin olup olmadığı ve bu isteğin karara bağlanmamış olmasının sonuca etkili olup olmayacağı, boşanma davası konusunda nihai hüküm tesis edilip, ona karşı kanun yoluna başvurulması halinde değerlendirilecektir. Diğer davacı M.S.’ın dava ehliyetiyle ilgili araştırmanın gerekli olup olmadığı da kanun yolunda incelenmesi olanağı bulunmaktadır. Boşanma davası devam ettiğine, henüz sonuca bağlanmadığına göre, hakimin boşanma davasıyla ilgili sözü edilen yargılama faaliyeti ve yaptığı işlemlere karşı dava açılmasına ilişkin şart gerçekleşmemiştir. Öyleyse, hakimin sorumluluğuyla ilgili 6110 sayılı Yasanın Geçici 2. maddesi uyarınca Devlet aleyhine devam olunan davanın “dava şartı”nın gerçekleşmemiş olması sebebiyle, ilgili hakim hakkındaki davanın ise, sözü edilen Kanunla “pasif dava ehliyeti” kalmadığından reddine karar verilmesi gerekir.H Ü K Ü M:1-Dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 6110 sayılı kanunun geçici 2. maddesinin 2.fıkrası karşısında tazminat talebinin dayanağı işlemi tesis eden hakim N.E.in taraf sıfatı kalmadığından onun yönünden “davanın pasif husumet yokluğu” nedeniyle REDDİNE,2-Devlet aleyhine devam olunan dava ile ilgili olarak da dava şartının gerçekleşmemiş olması sebebiyle davanın REDDİNE,3-6110 sayılı yasa ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 576. maddesi yürürlükten kaldırıldığından bu madde uyarınca para cezası ve tazminat konusunda karar verilmesine yer olmadığına,4-Alınması gereken 18.40 TL red harcı, peşin alınan 89.10 TL.’den mahsup edilerek artan 70.70 TL harcın istek halinde davacılara iadesine,5 -Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,6-Dava, dava şartının yokluğu nedeniyle reddedildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7.maddesinin (2) fıkrası uyarınca 720.00 TL. vekalet ücretinin davacılardan alınarak dayalı Hazine’ye verilmesine, dayalı Hazine’nin masrafı bulunmadığından bu hususta ‘karar verilmesine yer olmadığına” ilişkin davacılardan H. S. ile davalı Hazine vekilinin yüzlerine karşı diğer davacı M.S.ve ihbar edilen N..E.’in yokluklarında 15 gün içerisinde temyizi kabil olmak üzere oybirliği ile verilen 29.04.2011 gün ve 2011/1 E-2011/1 K. sayılı karar davacı H. S. tarafından temyiz edilmiştir.TEMYİZ EDEN : Davacı Hayrettin SenanHUKUK GENEL KURULU KARARIYargıtay 2. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği hükme yönelik temyiz dilekçesi ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:Dava, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 573. maddesine dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacılar H. S. ve M. S. tarafından hakimin hukuki sorumluluğuna dayanılarak açılan eldeki davada Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nce ilk derece mahkemesi sıfatıyla, “davanın, Hakim N. E.yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, Devlet aleyhine devam olunan dava ile ilgili olarak da dava şartının gerçekleşmemiş olması sebebiyle davanın reddine…” dair verilen 29.04.2011 tarihli karar, hükmü temyiz eden davacılardan H. S.ın yüzüne karşı aynı gün tefhim edilmiş; gerekçeli karar ise adı geçen davacıya 21.05.2011 tarihinde tebliğ edilmiştir.Davacı H. S., 29.04.2011 havale ve temyiz defterine kayıt tarihli ‘süre tutum dilekçesi’ ile kararı temyize getirmekte olup; gerekçeli kararın 21.05.2011 tarihinde tebliğinden sonra temyize dair herhangi bir dilekçe ibraz etmediği gibi, temyiz harç ve giderlerini de yatırmamış; Özel Daire’nin 23.06.2011 tarihli yazısıyla dosya, temyiz incelemesi için Hukuk Genel Kurulu’na gönderilmiştirBu durum karşısında işin esasına girilmeden önce; temyiz harç ve giderlerini yatırmayan davacıya, bu harç ve giderlerin yatırılmasına yönelik muhtıra çıkarılması için, dosyanın bidayet mahkemesi sıfatıyla temyize konu kararı veren Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesinin gerekip gerekmediği hususu, ön sorun olarak görüşülmüş ve şu sonuca ulaşılmıştır:Bilindiği üzere, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 434. maddesinin 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki, 16.07.1981 tarih ve 2494 sayılı Kanunla düzenlenen 3. fıkrasında;“Temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin tamamı ödenir. Bunlar eksik ödenmiş olduğu sonradan anlaşılırsa; kararı veren hakim veya mahkeme başkanı tarafından verilecek yedi günlük kesin süre içinde tamamlanması, aksi halde temyizden vazgeçmiş sayılacağı hususu temyiz edene yazılı olarak bildirilir. Verilen süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme kararın temyiz edilmemiş sayılmasına karar verir.."Hükmü yer almaktadır.01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici Madde 3/2 maddesinde ise;“Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.”Hükmüne yer verilmiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici Madde 3/2 maddesinde öngörülen düzenleme karşısında; az yukarıda açıklanan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 434. maddesinin 16.07.1981 tarih ve 2494 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrasının halen yürürlükte bulunduğu her türlü duraksamadan uzaktır.Diğer taraftan, 25.01.1985 gün ve 5/1 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı’nda da ifade edildiği gibi; harca tabi davalarda temyiz harç ve giderlerinin eksik yatırılması halinde yapılacak işlemleri düzenleyen 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 2494 sayılı Kanunla değişik 434/3. fıkrasının, temyiz dilekçesi kaydedilmesine karşın hiç harç yatırılmaması durumunda da benzetme yoluyla uygulanacağı kuşkusuzdur.Somut olayda; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nce bidayet mahkemesi sıfatıyla 29.04.2011 günlü celsede davacılardan H. S.ile davalı Hazine vekilinin yüzlerine karşı diğer davacı M. S. ve ihbar edilen Hakim’in yokluklarında verilen kararı, davacı H.S. 29.04.2011 tarihli dilekçesiyle yasal sürede temyiz etmiş ve bu dilekçe 29.04.2011 tarihinde havale edilerek, aynı tarihte temyiz defterine kaydedilmiştir.Ne var ki, temyiz istemi harca tabi olmakla birlikte temyiz harcı ve gerekli giderler mahkemece hesaplanıp, davacıdan istenmemiş ve davacı tarafça da yatırılmamış; bu haliyle dilekçe temyiz defterine kaydedilmiştir.Dilekçe temyiz defterine kaydedildiğine göre Özel Daire’ce davacı H. S.’a usulüne uygun biçimde tebliğden itibaren 7 gün içinde temyiz harç ve giderlerinin yatırılması, aksi halde kararın temyiz edilmemiş sayılmasına karar verileceği meşruhatını içeren, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 434/3. maddesi uyarınca bir muhtıra düzenlenip, tebliğ edilmesi gerekirken bu husus yerine getirilmemiştir.Bu durumda; temyiz harç ve giderlerini yatırmayan davacı H. S.yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 434/3. maddesi uyarınca işlem yapılması için, dosyanın bidayet mahkemesi sıfatıyla temyize konu kararı veren Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’ne geri çevrilmesi gerekir.S O N U Ç: Yukarıda gösterilen nedenlerle, davacı H. S.yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 434/3. maddesi uyarınca işlem yapılması ve bu işlem sonucunda temyiz incelemesi yapılmasına engel bir husus kalıp kalmadığı da karara bağlanarak, sonucuna göre gereğinde temyiz incelemesi yapılmak üzere Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesi için, dosyanın Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’ne GERİ ÇEVRİLMESİNE, 12.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.