Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 4.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın kısmen kabul ve reddine dair verilen 06.12.2011 tarih, 2011/159 E-2011/593 K sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 23.05.2012 tarih, 2012/2820 esas, 2012/5972 karar sayılı ilamı ile;(…Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 1 nolu bağımsız bölümde davacıya ait ½ payın vekil tarafından ölünceye kadar bakma koşulu ile davalıya temlik edildiği anlaşılmaktadır.Davacı vasisi, vekaletname ve temlik tarihinde davacının hukuki ehliyetinin bulunmadığını, aynı zamanda davalının bakım borcunuda yerine getirmediğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.İddianın ileri sürülüş biçiminden ve dava dilekçesinin içeriğinden, davada ehliyetsizlik ve akde aykırılık hukuksal nedenlerine dayanıldığı anlaşılmaktadır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.4.1990 gün ve 1990/1-152-1990/236 sayılı kararında da vurgulandığı üzere davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur.Diğer taraftan hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek, önemine binaen öncelikle incelenmesi gerekmektedir.Bilindiği üzere davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir" biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin ( reşit ) olmayı kabul ederek "ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır." hükmünü getirmiştir. “Ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanununun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 11.6.1941 tarih 4/21)Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tesbitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar H.U.M.K.’nun 286 maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin “rey ve mutaalası” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli tıp kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanunun 409/2 maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.Somut olayda, mahkemece ehliyetsizlik iddiası üzerinde durulmamış, bu yönde bir inceleme ve araştırma yapılmadan ölünceye kadar bakma akdine aykırılık yönünden hüküm kurulmuştur.Hal böyle olunca; önemine binaen öncelikle hukuki ehliyetsizlik yönünden tarafların bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa davacıya ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kağıtları, reçeteler vs.istenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi, vekaletname ve akit tarihlerinde davacının ehliyetli olup olmadığı yönünde rapor alınması, ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde diğer iddialarının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.Tarafların temyiz itirazları yerindedir …)Gerekçesi ile bozulmasına karar verilerek dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Taraf vekilleriHUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.Davacı vasisi, 85 yaşında olan davacının, demans hastası olduğunu, felç geçirdiğini, ilk eşinin ölümü üzerine kimsesiz ve bakıma muhtaç hale gelmesi nedeniyle yardım istediği yeğeni davalının, maliki olduğu taşınmazı ölünceye kadar bakma akti ile kendisine devretmesi karşılığında bakabileceğini söylediğini, yıllardır demans hastası olan ve bu hususta raporları bulunan davacının davalının ağabeyi olan Bülent tarafından hastaneye götürülerek sağlık raporu aldırılıp akabinde Kadıköy 7.Noterliği tarafından düzenlenen 08/04/2008 tarih ve 9817 yevmiye nolu vekaletname ile hem ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapılması için hem de murisinden intikal edecek malların intikali için davacının ileri derecede fiziksel ve ruhsal hasta olmasından faydalanılarak yetki alındığını, ancak davalının bakım borcunu yerine getirmediğinden evlenmek zorunda kaldığını, bir süre sonra davalının, bu vekaletname kullanılarak dava konusu taşınmazdaki yarı payını ölünceye kadar bakma akti ile vekil olan Bülent tarafından yapılan temlikle devraldığını davalının evi satacağını kendisine bildirmesi üzerine öğrendiğini, davalının bakım borcunu hiç yerine getirmediğini ileri sürerek, temlike konu payın iptali ile davacı adına tescilini istemiştir.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece; davanın ölünceye kadar bakma aktinin, bakım borcunun yerine getirilmediği iddiasına dayalı tapu iptali ve tescile ilişkin olduğu, davalının bakmama iradesinin olmadığı, ancak fiilen bir arada yaşama ve davacıya bakma imkanının kalmadığı ve davalıya atfedilecek bir kusurun da ispatlanmadığı gerekçesi ile tapu iptali ve tescil isteminin reddine; davacıya irat bağlanmasına dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine, Özel Dairece metni yukarıya aynen alınan ilamla bozulmuş; yerel mahkeme önceki kararda direnmiştir.Direnme kararını taraf vekilleri temyiz etmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı Zeki tarafından, dava dışı Bülent’e 08.04.2008 tarihinde vekaletname verildiği, vekil Bülent tarafından bu vekaletnameye dayanılarak davacının ½ payla maliki olduğu 86 parsel nolu taşınmazın 1 nolu bağımsız bölümünün davalı Doğan’a ölünceye kadar bakma akti ile 14.10.2008 tarihinde temlik edildiği; davacının ikinci eşi ile 28.10.2008 tarihinde evlendiği, 24.02.2010 tarihinde açılan dava ile Kadıköy 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 23.11.2010 tarih, 2010/298 esas, 2010/1677 karar sayılı ilamı ile Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 24.03.2010 tarihli raporunda, “organik mental bozukluk+ demans ve fiziksel düşkünlük hastalığı ile malullüğü” nedeniyle sürekli yardım ve bakıma muhtaç olduğunun tespit edildiği gerekçesi ile Türk Medeni Kanunu’nun 405. maddesi gereğince davacının vesayet altına alınmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davada ehliyetsizlik iddiasının bulunup bulunmadığı; buna göre davacı Zeki'nin vekaletname ve akit tarihinde ehliyetli olup olmadığının öncelikle araştırılması gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33.maddesi (mülga 1086 sayılı HUMK’nun 76.maddesi) uyarınca; davanın esası olan maddi olayların ileri sürülmesi taraflara ait ise de, dava dilekçesini bir bütün olarak değerlendirerek, davayı nitelendirmek ve uygulanacak kanun maddesini belirlemek hakime aittir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.10.2013 gün, 2013/5-603 esas, 2013/1503 karar sayılı ilamı.)Davada dayanılan maddi olaylar bakımından birkaç hukuki nedenin bir arada gösterilmesinde ilke olarak usul ve yasaya aykırı bir yön yoktur. Ne var ki, ehliyetsizlik iddiası kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gerekeceğinden, öncelikle bu iddia yönünden bir araştırma yapılmasında zorunluluk vardır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.4.1990 Gün ve E.1990/1-152, K. 236; 15.05.2013 Gün ve E. 2012/1-1808, K. 2013/699).Ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur. Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz (4721 sayılı TMK m 14, 15).Somut olayda dava dilekçesi bir bütün olarak incelendiğinde; davada ehliyetsizlik ve bakım borcunun yerine getirilmediği iddialarının birlikte ileri sürülerek, tapu iptali ve tescil istenildiği görülmektedir.Bir davada ehliyetsizlikle beraber başka bir hukuki nedene de dayanılmışsa, ehliyetsizlik kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkemece re’sen ve öncelikle araştırılması; davacının ehliyetli olduğunun saptanması halinde diğer dava nedeninin değerlendirilmesi gereklidir.Davacı Zeki’nin vesayet dosyasında 24.03.2010 tarihinde alınan raporla ehliyetsizliği belirlenerek, vesayet altına alınmasına karar verilmişse de, mahkemece temlikin dayanağı olan vekaletnamenin düzenlendiği 08.04.2008 tarihi ve aktin yapıldığı 14.10.2008 tarihi itibariyle temyiz kudretini haiz olup olmadığı araştırılmamıştır. Davacının ehliyetsizliğinin saptanması halinde, başkaca araştırmaya gerek kalmaksızın yapılan işlemlerin iptaline karar verilecektir.Hukuk Genel Kurulu görüşmeleri sırasında bir kısım üyelerce, davacının ehliyetsizlik iddiasına dayanmadığını bildirdiği, bu nedenle ehliyetsizlik iddiasının araştırılmasına gerek olmadığını ileri sürmüşlerse de, yukarda açıklanan gerekçelerle bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından kabul edilmemiştir.O halde, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.S O N U Ç: Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı kanunun 440.maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 07.05.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
icra müdürünün tebligat yapılan kişilerin varlığını araştırma yükümlülüğünün bulunmadığı -hatalı tebligat - bakanlığa açılan dava -görev
Davacı M.. S.. vekili Avukat S.. B.. tarafından, davalılar T.C. Posta Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü vdl. aleyhine 19/12/2006 gününde verilen dilekçe ile maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 05/06/2012 günlü kararın Yargıtay’ca
İcra mahkemesi kararlarından istinaf yolu açık olan kararlar
Taraflar arasındaki “şikayet” isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 5. İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin kısmen kabulüne dair verilen 14.02.2012 gün ve 2011/1530 E. - 2012/366 K. sayılı kararın incelenmesi şikayetçi borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dai
Avukatın hakime 'dosyayı incelemeden çıkarsanız böyle olur, burda babanızın uşağı yok' demesi ağır eleştiridir
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan i
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?