MAHKEMESİ : Bakırköy 7.Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 24.09.2010NUMARASI : 2010/333 E-2010/294 K.Taraflar arasındaki “menfi tespit ve istirdat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy 7.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 17.06.2009 gün ve 2007/174 E., 2009/193 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 27.04.2010 gün ve 2009/6847 E., 2010/2570 K. sayılı ilamı ile;(“...Dava, haksız fiilden bir başka deyişle kaçak elektrik kullanımından kaynaklanıp tahsili istenen fatura bedeli kadar borçlu olmadığının tespiti ile ödenen bedelin istirdatı istemine ilişkindir.Mahkemece kaçak elektrik bedeline KDV eklenemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de varılan sonuç toplanan delillere ve yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir.Hukukumuzda gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız fiil nedeniyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlularından isteyebilir. Ne var ki zararın giderilmesi kanun ve yönetmelik hükümlerine göre çıkartılan ve yayımlanan tarifeler ile belirlenmesi halinde, bunu bilerek zarara sebebiyet veren kişilerin sorumlu tutulacağı bedelin tarife hükümlerine göre belirlenmesi gerekir. Bu halde gerçek zarar ilkesine bakılmaz. Öte yandan sözleşme ile elektrik abonesi olan müşteriler, elektrik bedeline ilaveten KDV de ödediklerine göre kaçak elektrik kullananların KDV ödememesi kaçak kullanımı teşvik edeceği gibi abone olanlara karşı da onları daha avantajlı duruma getirir. Somut olaya gelince; yargılama sırasında bilgisine başvurulan bilirkişi raporlarında davalı idarece kaçak elektrik bedeline KDV eklenmek sureti ile yapılan tahakkukun doğru olduğunun belirlendiği anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir...”)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN : Davalı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.Davacı vekili, müvekkili hakkında kaçak elektrik kullanımından dolayı tutulan tutanak sonucu düzenlenen fatura bedeli kadar borcu olmadığının tespitini ve ödenen 3.462,00 TL.nin istirdadını talep ve dava etmiş; yargılama sırasında bedelin tamamının tahsil edilmesi üzerine davasını ıslah ederek ödenen bedelin tamamının istirdadını istemiştir.Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, kaçak elektrik bedeline KDV eklenemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuştur.Mahkemece önceki kararda direnilmiş; hükmü davalı vekili temyize getirmiştir.Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; haksız eylem niteliğindeki kaçak elektrik kullanımına dayalı tazminat alacağına Katma Değer Vergisi (KDV) eklenip eklenmeyeceği noktasında toplanmaktadır.Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle ilgili yasal mevzuatın irdelenmesi zorunluluğu bulunmaktadır.3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu (KDVK) 'nun 1.maddesinin 1 ve 2. fıkralarında; “her türlü mal ve hizmet ithalatı” ile “diğer faaliyetlerden doğan teslim ve hizmetler”in katma değer vergisine tabi olduğu belirtildikten sonra; aynı Kanunun 2.maddesinin 3.bendinde; “su, elektrik, gaz, ısıtma, soğutma ve benzeri şekillerdeki dağıtımlar da” mal teslimi olarak kabul edilmiştir.Sözü edilen Kanunun 5.maddesinde yer alan “vergiye tabi bir hizmetten, işletme sahibinin, işletme personelinin veya diğer şahısların karşılıksız yararlandırılması hizmet sayılır.” hükmü ile “hizmet sayılan haller” düzenlenmiş; Kanunun 10.maddesinin (g) bendinde “su, elektrik, gaz, ısıtma, soğutma ve benzeri enerji dağıtım veya kullanımlarında bunların bedellerinin tahakkuk ettirilmesi” vergiyi doğuran olay olarak kabul edilmiştir.Verginin matrahını düzenleyen “teslim ve hizmet işlemlerinde matrah” başlıklı 20.maddesinde de “belli bir tarifeye göre fiyatı tespit edilen işler ile bedelin biletle tahsil edildiği hallerde tarife ve bilet bedeli Katma Değer Vergisi dahil edilerek tespit olunur ve vergi müşteriye ayrıca intikal ettirilmez.” hükmüne yer verilmiştir.Elektrik faturalarından alınması gereken katma değer vergisinin (KDV) düzenlendiği Elektrik Tarifeleri Yönetmeliği'nin 9.maddesinde; tarife tespitinde yer almayan ve elektrik enerjisi tüketiminin kWh`ı başına tahsil edilmesi gereken ve Kanunlarla belirlenmiş olan vergi (Belediye Tüketim Vergisi, Katma Değer Vergisi ve bunun gibi) resim ve harcın, teşekkül veya şirket tarafından ayrıca faturalara ilave edilerek tahsil edileceği, düzenlenmiştir. Diğer taraftan, davalı kurum sözleşme yapmak ve böylece karşı edim borçlanmak şartıyla kamuya hizmet sunmuş bulunmaktadır. Davacı taraf ise, sözü edilen hizmetten sözleşme vasıtasıyla yararlanacağı yerde böyle bir sözleşme yapmaksızın (ve belki de bunu istemeksizin) karşılıksız ve kaçak olarak elektrik enerjisinden yararlanmış bulunmaktadır.O halde, taraflar arasında dürüstlük ilkesine uygun olarak “sözleşme benzeri” bir borç ilişkisinin kurulduğu kabul edilmeli ve davalı idarenin bu gibi durumlara ilişkin olarak belirlediği kurallara uygun bedelin davacı tarafından ödenmesi gerekir. Bu sonuç için sunulan edimden davacının sadece yararlanmış olması gerekli ve yeterli görülmelidir. Öte yandan davalı idarenin sunduğu elektrik hizmetinden yararlanan kişi (davacı); nedensiz zenginleşme, haksız eylem veya vekaletsiz iş görme koşullarının gerçekleştiğinin ispatı gerekmeksizin idarenin “yönetmelik veya tarife” hükümlerine uygun olarak istediği bedeli ödemek zorundadır. O kadar ki; borçlunun (davacının), zenginleşmesinin istenilen bedelden daha az olması veya alacaklının (davalının) savunulduğu kadar fakirleşmemiş bulunması istenilen bedelin miktarını etkilemeyecektir (YHGK.nun 20.12.2000 gün ve 2000/3-1803-1813 E., K.; 13.02.2002 gün ve 2002/3-100-68 E., K. sayılı ilamları).Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:Davacı kaçak elektrik kullanımı sonucu düzenlenen fatura miktarına itiraz ederek, fatura bedeline KDV eklenmemesi gerektiğini ileri sürmektedir.Yukarıda da izah edildiği üzere, konuya ilişkin yasal mevzuat uyarınca kaçak kullanım bedeline KDV eklenmesi yasal bir zorunluluk olduğuna ve taraflar arasında sözleşme benzeri bir ilişki kurulduğuna göre, davacının kaçak kullanımından da bu çerçevede sorumlu olduğu açıktır. Kaçak kullanıma ilişkin düzenlenen faturanın miktarının yüksek olması ise, hesaplama metodu ve tarifeden kaynaklanmakta olup; sözleşme yapılan hallerden farklı bir metodun benimsenmiş olması da doğaldır.Aksine bir yaklaşımla, kaçak elektrik kullanımında KDV alınmayacağının kabulü halinde, sözleşme yaparak dürüst davranan ve normal tüketime ilişkin tarifeye göre ödeme yapan kişilerin aleyhine, kaçak elektrik kullanan kişiler lehine bir sonuca yol açılarak, kaçak kullananlar korunmuş ve kaçak kullanım teşvik edilmiş olur ki, bunun kabulü mümkün değildir.Sonuç itibariyle; davalı idarece, davacıdan kaçak kullanım bedeli istenirken KDV’nin de bu miktara dahil edilmiş olmasında hukuka aykırı bir yön bulunmadığından, davacının kaçak kullanım bedeline (KDV) miktarının dahil bir edilmemesi yönündeki olumsuz tespit isteminin reddi gerekir.Hal böyle olunca; Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak ve davanın reddine karar vermek gerekirken, davanın kabulüne ilişkin önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 12.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.