Davacı Y.İ. tarafından verilen 06.05.2005 tarihli dilekçeyle, vefat eden oğlu M.İ'den olma 02.03.2001 doğumlu torunu H.İ.'ye kendisinin baktığını belirterek, torununa vasi olarak atanmasına karar verilmesini istediği, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır.Dosyada bulunan nüfus kayıt örneğinin incelenmesinden, küçük H.İ.'nin M. ve F. I.'nın resmi evliliklerinden dünyaya geldiği, babasının 08.02.2003 tarihinde vefat ettiği, annesinin sağ olduğu ve 01.08.2004 tarihinde yeniden evlendiği görülmüştür.4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 336. maddesinde;“Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar.Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse hakim, velayeti eşlerden birine verebilir.Velayet, ana ve babadan birinin ölümü halinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir.” Hükmü mevcuttur.İncelenen dosya içeriğine göre, küçük H'nin babasının ölümüyle sağ kalan annesine ait olan velayet hakkının kaldırıldığına ilişkin herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır.Diğer taraftan, Türk Medeni Kanunu'nun 349. maddesine göre, velayete sahip ana veya babaının yeniden evlenmesi, velayetin kaldırılmasını gerektirmemektedir.Mahkemece, küçük H.'nin kanunen annesinde olan velayet hakkının kaldırıldığına ilişkin herhangi bir karar bulunmaksızın babaannesinin vasi tayinine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.SONUÇYargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanu-nu'nun 427/6.maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin açıklanan sebeple kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzereBOZULMASINA,oybirliğiyle karar verildi.