Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.KARARDavacı vekili, davalının müvekkili aleyhine icra takibi yaptığını, takibe konu senette alacaklı olarak görünen Mehmet'in yapılan araştırmada09.10.2003 tarihinde vefat ettiğinin tespit edildiğini, senet tanzim tarihinin 15.03.2004 tarihi olup, ölen kişinin senedi ciro etmesinin mümkün olmadığını, senedi her nasılsa ele geçirerek işleme koyan davalının hak sahibi olmadığını iddia ederek müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile davalının tazminata mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevabında, dava konusu senetteki ciro zincirinde herhangi bir kopukluk olmadığını, ticaretle uğraşan müvekkilinin, günlük hayatta çeşitli borç ilişkilerine taraf olduğunu, müvekkilinin Mehmet isimli şahıs ile ticari münasebetinden doğan alacağına karşılık dava konusu senedin ciro edildiğini, senedi keşide eden davacının sorumlu olduğunu savunarak davanın reddini savunmuştur.Mahkemece dava konusu senedin emre yazılı senet olup, ciro silsilesinin kopuk olduğu, davalının selahiyetli hamil sayılamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.TTK'nın 690.maddesi yollaması ile bonolarda da uygulanması gereken aynı yasanın 589.maddesi uyarınca; poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kimselerin imzasını, sahte imzaları, mevhum şahısların imzalarını yahut imzalayan veya namlarına imzalanmış olan şahısları herhangi bir sebep dolayısıyla ilzam etmeyen imzaları taşırsa, diğer imzaların sıhhatine bu yüzden halel gelmez.İmzaların bağımsızlığı şeklinde tanımlanan bu ilke, poliçeye atılan her geçerli imzanın (keşidecinin, cirantanın, avalistin, kabul edilen muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzanın sahiplerini sorumlu kılmamalarına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eden geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar; geçersiz bir imza sahibini bağlamaz. Ancak, ciro zincirini de koparmaz. İmzaların bağımsızlığı ilkesi, ciro zincirinde bulunan imzalardan birinin veya bazılarının sahteliğine dayanılarak menfi tespit davası açılmasına olanak sağlamaz. Poliçeye imza koyan kişi, diğer imzaların geçersiz veya sahte ya da mevhum kişilere ait olmasının riskini de taşır. Buna göre her imza kendi sahibini, diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar. Poliçe üzerinde şekil bakımından tamam ve görünüşe göre sahibini bağlayan bir imzanın bulunması yeterlidir. Kanun yapıcı, TTK'nın 589.maddesinde senedin geçerliliğini, sorumluluktan tamamen bağımsız şekilde mevcut olabileceğini kabul etmiştir. Senetteki imzalar, bu imzalarda ismi geçen şahıslar yönünden herhangi bir sorumluluk yaratmasa bile, senet yine de geçerli kalır. Senedin geçerli kalmasının sonucu ise, diğer imzaların sahiplerinin sorumluluklarının devam etmesidir. (Bu açıklamalar için bkz, Prof. Dr. Reha Poray, Prof. Dr. Ünal Tekinalp, Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 17.Baskı, İstanbul 2006, Sayfa 141-142; Prof. Dr. Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku 2. Bası, Ankara 1997, sayfa 414 vd; Prof. Dr. Hüseyin Ül-gen, Doç. Dr. Mehmet Helvacı, Doç. Dr. Abuzer Kendigelen, Doç. Dr. Arslan Kaya, Kıymetli Evrak Hukuku, 5. Baskı, Ankara 1999, sayfa 122 vd.)Bu açıklamalar karşısında somut olayın değerlendirilmesine gelince;Dava konusu bonoda davacı keşideci durumunda olup, davalı senede ciro yolu ile hamil olmuştur. Ciro, senedin lehdarı durumundaki Mehmet Gökçen imzası ile yapılmıştır. Davacı keşideci, kendi imzasını inkar etmemektedir. Senet metnine göre ciro silsilesinde kopuklukta bulunmamaktadır. Her ne kadar cirantanın mevhum kişi olduğu iddia edilmiş ise de mahkemeye nüfus kayıtları üzerinde yaptırılan incelemeye göre aynı ismi taşıyan birden fazla kişinin bulunduğu saptanmıştır. Mahkemece, bu kişilerden hangisinin lehdar olduğunu açıklaması konusunda davalının zorlanması kambiyo hukukuilkelerine uygun düşmemektedir. Keşideci, cirantaya yönelik böyle bir iddia ile kendisini borç altına sokan bonodan dolayı sorumluluktan kurtulamaz. İmzaların istiklali ilkesi buna olanak tanımamaktadır. Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme ve somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.SONUÇYukarıda açıklanan nedenlerle kararın davalı yararınaBOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 13.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.