Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 602 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 24291 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ : İstanbul 8. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 02/05/2012NUMARASI : 2010/611-2012/423Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :Alacaklı tarafından borçlu hakkında bonoya dayalı olarak başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibinde, borçlunun; faize ve borca itirazları yanında takibe konu bononun protokole dayalı olarak verilen teminat senedi olduğunu, ileri sürerek takibin iptali istemiyle süresi içinde icra mahkemesine başvurduğu, Mahkemece borçlunun faize yönelik itirazının kabulü ile sair itirazlarının reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.Taraflar arasında imzalanan ve imzası alacaklı tarafından da ikrar edilen, dosyaya sunulan protokol başlıklı sözleşme içeriğinde, "...altınlara karşılık... 60.000 DM senet teminat olarak verildi..." ibaresinin yer aldığı görülmüştür. Sözleşme içeriğindeki taraflar ve miktar takibe konu bono ile aynı olup, bahse konu senedin teminat senedi olduğunu gösterir niteliktedir. Alacaklı tarafın beyanları da sözleşmeyi teyit etmektedir.TTK.nun 688/2. maddesi hükmü gereği, bir senedin bono sayılabilmesi için kayıtsız şartsız muayyen bir bedeli ödeme vaadini içermesi gerekir. Takibe konu senedin ise taraflar arasındaki ilişkinin teminatı olarak verildiği, anılan maddede belirtildiği şekilde kayıtsız şartsız muayyen bir bedeli ödeme vaadini içermediği, protokol şartlarının yerine getirilip getirilmediğinin çekişme konusu olduğu anlaşılmaktadır.Bu durumda bononun taraflar arasındaki hukuki ilişkinin teminatı olarak verildiği, sözleşme şartlarının yerine getirilip getirilmediğinin tartışma konusu olduğu ve dolayısıyla alacağın varlığı ve miktarının yargılamayı gerektirdiği anlaşılmakla talebin kabulü ile borçlu hakkında takibin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.Öte yandan HMK'nun 297. maddesinin (1). fıkrasının (e) bendi gereği hükümde "gerekçeli kararın yazıldığı tarihin" yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/01/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.