MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ, ECRİMİSİLTaraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi, ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı ve bir kısım davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Davacı, kayden maliki olduğu 1251 ada 21 parsel sayılı taşınmazdaki 24 ve 25 nolu bağımsız bölümlerin depolarını davalıların eşya bırakmak suretiyle haksız olarak kullandıklarını, 13.12.2007 tarihinde ihtar göndermesine rağmen müdahalenin devam ettiğini, .... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/73 Değişik iş sayılı dosyası ile müdahalenin tespit edildiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesine ve son 5 yıl için 5.000,00 TL ecrimisilin tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalılar, dava konusu bölümün davacıya ait dükkanların deposu olmayıp sığınak olduğunu, bina sakinlerince 20 yıldır kullanıldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece; “ iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden, davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu; böyle bir davada, 1086 sayılı HUMK'nın 413. ve 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 16. maddeleri uyarınca dava değerinin ve buna göre alınacak harcın, el atılan yerin değeri ile talep edilen ecrimisil toplamından ibaret olacağı kuşkusuzdur (4.3.1953 tarihli ve 10/2 sayılı İBK). Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davanın, hükmedilmesi istenen ecrimisil miktarı üzerinden harç ödenmek suretiyle açıldığı, el atmanın önlenmesi yönünden harç yatırılmadığı gibi, yargılama sırasında da bu yönden harç ikmali yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, 492 sayılı Harçlar Kanunu, harcın alınmasını veya tamamlanmasını tarafların isteklerine bırakmayıp, anılan hususun mahkemece kendiliğinden gözetileceğini düzenlemiş ve buyurucu nitelikteki 32. maddesinde yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağını öngörmüştür. Hal böyle olunca, öncelikle davada ileri sürülen isteklerden el atmanın önlenmesi isteği ile ilgili olarak keşfen saptanan ya da saptanacak dava değeri üzerinden peşin harcın alınması, bu zorunluluk yerine getirildiği takdirde davaya devam edilmesi gerekirken, anılan husus gözardı edilerek işin esası bakımından hüküm kurulmasının doğru olmadığı” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Kat mülkiyeti kurulu 1251 ada 21 parsel sayılı taşınmazdaki (B) Blok 24 ve 25 nolu depolu dükkanların kayden davacıya ait olduğu, davalıların ise aynı taşınmazdaki (A) Blokta bağımsız bölüm malikleri oldukları sabittir.Davacı, maliki olduğu 24 ve 25 nolu dükkanların deposunu davalıların eşya koymak suretiyle haksız olarak kullandıklarını iddia etmiş, davalılar ise, çekişmeli yerin binanın sığınağı olduğunu, yıllardır kiler olarak kullandıklarını savunmuşlar, mahkemece, mahallinde iki defa yapılan uygulama sonucu bilirkişi, dava konusu taşınmaz da mevcut binanın mimari projesi ile vaziyet planının uyumlu olduğunu, kat planlarının ise uyumsuz olduğunu, zeminde sadece (B) Blok olarak binanın yapıldığını, (A) Blok binanın ise inşa edilmediğini, binanın (A) ve (B) giriş olarak belirlenmesi yerine tapuda hatalı olarak “Blok” olarak yazıldığını, dava konusu yerlerin davacıya ait depolar olduğunu, tadilat projesine göre bu yerin sığınak olmadığını rapor etmiştir.Bilindiği gibi, elatma haksız eylem olup, elatmanın önlenmesine ilişkin davanın fiilen elatana karşı açılması gerektiğinde kuşku yoktur. Somut olayda, davacı Türk Medeni Kanununun 683. maddesinden kaynaklanan mülkiyet hakkına dayalı olarak maliki olduğu depoları davalıların haksız kullandıklarını iddia etmiştir.Ne varki, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olduğu söyleyebilme olanağı yoktur.Şöyle ki, davacıya ait (B) Blok 24 ve 25 nolu dükkanların deposunun mevcut olup olmadığı, çekişmeye ait yerin neresi olduğu açıklığa kavuşturulmuş değildir.Hemen belirtmek gerekir ki, Kat Mülkiyeti Kurulu taşınmazda çap iptale kadar geçerli olduğuna göre mevcut kayıtlar esas alınmak suretiyle sonuca gidilmesi gerektiğinde de kuşku yoktur.Hâl böyle olunca; mahkemece, yeniden konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyeti ile keşif yapılarak dava konusu edilen alanların kayden davacıya ait 24 ve 25 nolu bağımsız bölümlerin deposu olup olmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi, bilirkişiden uygulamayı gösterir denetime elverişli rapor alınması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Kabule göre de, yukarıda açıklandığı şekilde fiilen elatan kişilere karşı dava açıldığına göre, bilirkişi raporunda belirlenen ecrimisilin tamamına hükmedilmesi gerekirken davalıların arsa payı değeri üzerinden hesaplanan ecrimisile karar verilmiş olması da doğru değildir.Tarafların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.