Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5973 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 25429 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) MahkemesiDAVA TÜRÜ : Katılma Alacağı (Tapu İptali ve Tescil)... ile ... aralarındaki Katılma Alacağı ve (Tapu İptali ve Tescil) davasının kabulüne dair ... Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi'nden verilen ... sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı ... vekili, evlilik birliği içinde alınan taşınmazın davalı adına tescil edildiği, taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına 1/2 oranında müşterek malik olarak tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı ... vekili, taşinmazın davalının ailesinin katkısı ile alındığı, davacının katkısı bulunmadığını iddia ederek açılan davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, taşınmazın alınmasında her iki tarafın da katkısı bulunduğu gerekçesiyle taşınmazın tapu kaydının iptali ile 1/2'şer oranda davacı ve davalı adına tesciline karar verilmiştir. Hüküm, davalı vekili tarafından davanın esası yönünden temyiz edilmiştir.Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, mal rejiminin tasfiyesine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mal rejimi sona erdiğinde eşlerin ya da mirasçılarının tasfiye davası sonucunda katkı payı, değer artış payı ve artık değere katılma alacak hakları doğar. Kural olarak, eşlerden birine ait mal varlığında, diğer tarafın mülkiyet veya başka ayni hak talebi söz konusu olamaz. Mal rejiminin tasfiyesi isteğinde bulunan eşe ya da mirasçılarına tanınan hak ayni olmayıp, şahsi alacak hakkıdır (07.10.1953 gün 8/7 YİBK, 4721 sayılı TMK'nun m. 227/1, 231, 236/1). TMK'nun 239/1. fıkrasında; "katılma alacağı ve değer artış payı ayın veya para olarak ödenebilir…” denilmektedir. 226/3. madde de ise "Eşler karşılıklı borçları ile ilgili düzenleme yapabilirler" hükmüne yer verilmiştir. Anılan kanuni düzenlemelerden de anlaşılacağı gibi, borcun ayın olarak ödenmesi borçlu eşe tanınmış bir haktır. Başka bir anlatımla, tasfiye alacaklısı ayrık durumlar hariç ayni hak isteğinde bulunamaz, ancak borçlu eş isterse, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin dava sonuçlanıncaya kadar borcunu ayın olarak ödemeyi kabul edebilir..//..Açıklanan bu kuralın istisnaları 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 226/2. maddesinde (alacaklı eşin tasfiyeye konu paylı malda üstün yararını kanıtlaması) ve 240. maddesinde (aile konutu veya eşyanın söz konusu olması) tahdidi olarak belirtilmiştir. Temyize konu davadaki somut olayda açıklanan istisnai durumlar mevcut değildir.Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede;Mahkemece, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş ise de; 07.10.1953 tarih ve 1953/8, 1953/7 sayılı YİBK Hukuk Bölümü Kararı uyarınca; davacının mal rejiminin tasfiyesi sonucunda oluşan hakkı kişisel hak niteliğindeki bir alacak hakkı olup, ayın (mülkiyet) istenemeyeceğinden; davacı vekili tarafından katılma alacağına ilişkin bir talepte de bulunulmadığına göre, davanın bu gerekçeyle reddi gerekirken; yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve HUMK'nun 440/I maddeSi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 240,25 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 04.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.