MAHKEMESİ : Nevşehir Aile MahkemesiTARİHİ : 01.03.2011NUMARASI : 2011/38 E-2011/112 K.Taraflar arasındaki “tapu iptal ve tescil ve tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Nevşehir Aile Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 30.04.2009 gün ve 2009/63 E-2009/347 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 24.05.2010 gün ve 2010/777 E -2695 K sayılı ilamı ile;(“...Davacı A.A.vekili, vekil edeninin davalı S. A.ile 1978 yılında evlendiğini, mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde eşinin kooperatife üye olduğunu, gayrimenkulün haczedileceği düşüncesi ile kooperatif üyeliğinin davalı adına yapıldığını, peşinatların ve aidatların vekil edeni tarafından ödendiğini, kooperatif üyeliğinden kaynaklanan tüm yükümlülüklerin vekil edeninin yerine getirdiğini, 357 ada 78 sayılı parselde kayıtlı 2/132 arsa paylı A Blok zemin kat 2 nolu bağımsız bölümün davalı adına bulunan tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline, bu olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere taşınmazın değeri olan 45.000 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, dava konusu taşınmazın tapu kaydından da anlaşıldığı üzere taşınmazın vekil edenine ait olduğunu, kooperatif üyeliğinden kaynaklanan tüm yükümlülüklerin vekil edeni tarafından yerine getirildiğini, muvazaa iddiasının yazılı delille kanıtlanması gerektiğini, tanık dinletilmesine de olur vermediklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, kooperatife aslında davacı adına üye olunduğunun, aidatların davacı tarafından ödendiğinin kabulü gerektiğini tanık beyanlarının bu olguyu doğruladığını gerekçe göstermek suretiyle tapu iptali ve tescil isteğinin reddine, tazminat isteğinin kısmen kabulü ile 41.105 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin isteğin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Mahkemece, tapu iptali ve tescil davasının reddine, tazminata ilişkin davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, tazminata ilişkin gerekçeye katılma olanağı bulunmamaktadır. Ancak tapu iptali ve tescil davasının reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemektedir. Davalı ev hanımı olup, 19.08.1992 tarihinde .... Konut Yapı Kooperatifine üye olmuştur. 01.06.2000 tarihinde kooperatifte edinilen daire tahsis yoluyla davalı S. A. adına tapuya bağlanmıştır. Üyelik ve bağımsız bölümün teslim alınma tarihleri 01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı TMK.nun yürürlükte olduğu ve mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiğinden (743 sayılı TMK.170) uyuşmazlığın Borçlar Kanununun genel hükümlerine göre çözümlenmesi gerekmektedir. Davacının iddiasına ve tanık beyanlarına göre; kooperatife davalı eşin davacı adına üye olduğu peşinat ve aidatların davacı tarafından ödendiği açıklanmış ise de, peşinat ve aidatların kooperatife üye olan eş adına ödenmesi ve davalı eşin kooperatife üye olması birlikte değerlendirildiğinde, peşinat ve aidatların davacı tarafından davalı eşe bağışlandığının kabulü gerekir. Davacı kendisi araba alım satımıyla uğraşan galerici olduğu dosyadaki bilgilerden anlaşılmaktadır. Borçlar Kanununun 244 ve devamı maddeleri gereğince bağıştan dönme ile ilgili yöntemine uygun bir biçimde açılmış herhangi bir dava ve istekte bulunmadığına, kooperatif peşinat ve aidatları ise davacı tarafından davalıya yapılan bağış olduğu kabul edilmesi gerektiğine göre tazminat isteğinin de reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle hüküm kurulmuş bulunması usul ve kanuna aykırıdır...")gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN : Davalı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, tapu iptali ve tescil; olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararı Özel Dairece bozulmuş, Mahkemece; önceki gerekçeler tekrar edilerek ayrıca davacı tarafından yapılan ödemelerin bağış niteliğinde olmadığı gerekçeleri ile direnme kararı verilmiştir.Hukuk Genel Kurulunca işin esasına girilmezden evvel, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı kararın gerçekte yeni hüküm olup olmadığı tartışılmıştır:Bilindiği üzere, direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için, mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 429. maddesi).Mahkemece, bozma ilamına cevap niteliğinde bağışa ilişkin değerlendirme yapılmış olması, yukarıda açıklanan ilkeler bağlamında gerekçenin değiştirilmesi değil, yasal sınırlarda genişletilmesi olduğundan, ortada yeni gerekçeyle verilmiş; yeni bir hükmün bulunmadığı; temyize konu kararın direnme niteliği taşıdığı oybirliği ile kabul edilerek, ön sorun reddedilmiş; işin esasının incelenmesine geçilmiştir.Maddi olgu, ilk karar , bozma ve direnme kararlarının kapsamı itibariyle; tapu iptali ve tescil davasının reddine ilişkin kararın davacı yanca temyiz edilmemekle kesinleştiği; davacının, taşınmaz bedeline ilişkin bir kısım ödemelerde bulunduğu gerek yerel mahkemenin, gerekse de Özel Dairenin kabulünde olup; bu hususlarda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı tarafından ödendiği uyuşmazlık konusu olmayan miktarların, davalıya yapılan bağış niteliğinde olup olmadığı ve davalıdan geri istenip istenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.Bilindiği üzere, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir.Bu tarihten önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi (TKM) yürürlükte iken, taraflar; evlenme mukavelesiyle kanunda muayyen diğer usullerden birini kabul etmediklerine göre, aralarında yasal rejim olan mal ayrılığı geçerlidir(TKM. m.170). Taşınmaz, taraflar arasında bu rejim geçerli iken edinilmiştir.Karı-koca olan taraflar arasında mal ayrılığı rejimi bulunmaktadır.Bu rejim, aralarında Borçlar Kanunu kapsamında akdi ilişki kurulmasına engel değildir.Davacı, evlilik birliği devam ederken dava konusu taşınmazı kendisinin ödediği aidatlarla edindiklerini, ancak bu yere ait tapunun davalı adına olduğunu ileri sürerek tazminat isteminde bulunmuştur. Her ne kadar, yukarıda aktarılan göreve ilişkin ilk bozma ilamında davanın mal rejimini tasfiyesi olduğu belirtilmiş ve bu bozmaya uyularak mahkemece de bu belirleme esas alınarak çözüme varılmış ise de, davacının dava dilekçesinde, çalışmalarının birikimini değerlendirmek gayesi ile kooperatife üye olmak istediğini, gayrimenkulün haczedileceği ve eşinin ısrarı üzerine peşinatları ve aidatları kendisi tarafından ödenmek üzere söz konusu kooperatif üyeliğine eşi adına başvurduğunu, kooperatif üyeliğinden kaynaklanan bütün yükümlülüklerin kendisi tarafından yerine getirildiğini ve tarafların gayrimenkulün kendisinin istediği bir tarihte, adına devri konusunda anlaştıklarını, ancak buna rağmen davalının devre yanaşmadığını, ileri sürmüş olması göz önüne alınarak, somut olayın muvazaa ve bağış hükümlerine göre değerlendirilmesi ve iddialarının bu çerçevede incelenmesi gerekir.Öncelikle,Türk Kanunu Medenisinin (mülga) 634.maddesinde “...Mülkiyeti nakleden akitler resmi şekilde yapılmadıkça muteber olmazlar....” hükmü düzenlenmiştir. Öte yandan, 7.10.1953 tarih, 8/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; aralarında mevcut olduğu iddia edilen akdi bir münasebete müsteniden tapuda malik sıfatıyla mukayyet bulunan bir şahıstan sicildeki kaydın namına tashihini isteyen kimsenin Medeni Kanunun 634.maddesine uygun şekilde davalı ile beyinlerinde inikat etmiş muteber bir akde istinat etmesi lazımdır. Böyle bir akdin inikat etmediği davacının beyanından anlaşıldıktan sonra kanunun mevcut olmadığını kabul ettiği bir halin ispatı da artık mahkemece düşünülemez. Bu gibi hallerde davanın hukuki sebepten mahrum bulunması bakımından, ayın isteği dinlenemez.Ancak, İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde gösterildiği gibi eşler, aralarında akdi bir münasebet bulunduğunu, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 293.maddesi uyarınca tanıkla ispat edebilirler. Bu akdi ilişkiye aykırı hareket edilmiş olmasından kaynaklanan tazminatın istenmesini önleyen bir kanun hükmü de yoktur.Somut olaya gelince; davacı, tapu iptali ve tescil, olmazsa; tazminat istekli dava açmış, tapu iptal ve tescil davası reddedilip, davacı yanca temyiz edilmemekle kesinleşmiştir. Gerek bu red kararının gerekçesine, gerekse taraflar arasında akdi bir ilişkinin kurulduğunun kanıtlanamamış olmasına göre; kanunda öngörülen şekil şartları bulunmadığından, buna bağlı olarak istenen tazminata da hükmedilemez.Ancak, gerek mahkemece gerekse bozma ilamında; taşınmaz edinilirken davacı tarafından bir kısım ödemeler yapıldığı kabul edilmiş olduğundan; bu ödemelerin davalıya yapılan bağış niteliğinde olup olmadığının da ayrıca değerlendirilmesinin gerekip gerekmediği hususu Hukuk Genel Kurulunda tartışılmıştır.Her ne kadar Özel Daire bozma ilamında Borçlar Kanununun 244 ve devamı maddeleri gereğince bağıştan dönme ile ilgili yöntemine uygun bir biçimde açılmış herhangi bir dava ve istekte bulunulmadığı, ödenen kooperatif peşinat ve aidatlarının ise davacı tarafından davalıya yapılan bağış niteliğinde olduğunun kabul edilmesi gerektiği belirtilmiş yerel mahkemece bu husus kabul görmüş ve ayrıca Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmelerde, davacı tarafından bir kısım ödemelerin yapıldığı benimsendiğine göre; davacının tazminat isteğinin de bulunması karşısında çoğun içinde az da vardır kuralı gereğince tazminat isteğinin bağışı da kapsayacağı sonucuna varılmıştır. Öyle ise, davacının ödediği miktarların bu irdelemeye göre davacıya iadesi gerekir.O halde, Mahkemece yapılması gereken iş; davacıya iadesi gereken bedelin yöntemine uygun olarak belirlenmesi, sonucuna göre karar verilmesi olmalıdır. Bu nedenle, direnme kararının yukarıda açıklanan değişik neden ve gerekçelerle bozulması gerekir.S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 05.10.2011 gününde oyçokluğu ile karar verildi. KARŞI OYDavacı vekili, 31.08.2005 tarihli dava dilekçesinde özetle; Tarafların 1978 yılında evlendiklerini, Nevşehir Aile Mahkemesinin 2005/141 esas ve 517 karar sayılı dosyasında verilen kararla boşandıklarını, TMK.nun 197/2.maddesi gereğince S..ve müşterek çocuklar adına dava konusu meskenin tahsisedildiğini, ancak, dava konusu taşınmazın kooperatif üyeliği yoluyla davalı adına 01.06.2000 tarihinde tahsisen tescil işleminin yapıldığını, davacının babasının komisyoncu olması nedeniyle uzun yıllar onun yanında çalışarak elde ettiği birikimleri değerlendirmek amacıyla Yapı Kooperatifine üye olmak istemiş ise de, mali durumunun bozulması halinde gayrimenkulün haczedileceği endişesi ve davalı eşinin ısrarları üzerine anılan kooperatifin üyelik için peşinatları ve tüm aidatları vekil edeni tarafından ödenmesine karşın üyelik işleminin ve ardından tescilin davalı adına yapıldığını, 9 ay kadar önce bu gayrimenkulün müvekkiline tapuda devir edilmesi istenildiğinde davalının buna yanaşmadığı gibi boşanma davası açtığını açıklayarak öncelikle davalı adına olan tapu kaydının iptali ve vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline, bunun mümkün olmaması halinde fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere şimdilik 45.000 TL’nin dava tarihinden başlayacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, dava konusu taşınmazın tapuda davalı adına kayıtlı olduğunu, kooperatifin aidatlarının davalı tarafından ödendiğini, davacının iddialarının doğru olmadığını ve davacı tarafın tüm iddialarını yazılı delille kanıtlaması gerektiğini, tanık dinlenmesine muvafakatlarının olmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.Dava, başlangıçta asliye hukuk mahkemesine açılmakla mahalli mahkeme özetle; taraflar arasındaki ilişkinin vekalet akti niteliğinde olduğu, bu ilişkinin tarafların karı-koca olmaları nedeniyle tanık ile ispat edilebileceği, davalı tanıkları tarafından davalının bir kısım mal varlığı olduğu açıklanmış ise de, tanıkların davalı tarafın akrabaları olması nedeniyle o beyanlara itibar edilmediği, kooperatife aslında davacı adına üye olunduğu ve aidatların davacı tarafından ödendiğinin kabulü gerektiği, ancak, taraflar arasındaki temlik taahhüdünün kanunun aradığı şekil şartını taşımadığı, bu durumda davacının sadece tazminat talep edebileceği düşüncesiyle ayni hakka yönelik talebin reddine, keşif sonucu dava tarihi itibariyle belirlenen taşınmaz değeri yönünden davanın kabulü ile 41.105 TL’nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Bu kararı davalı vekili özellikle 07.10.1953 tarih 7/8 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ve 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı kapsamlarına aykırı olduğu açıklanarak bozma istemli olarak temyiz etmiştir.Yargıtay 2.HD.since “…dava, TMK.nun 225-241.maddeleri uyarınca mal rejiminin tasfiyesine yöneliktir. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine ilişkin Kanunun 5133 sayılı Kanunla değişik 4/1.maddesi gereğince Aile Mahkemesi görevli olduğundan mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesinin doğru olmadığı…” gerekçesiyle 24.09.2008 tarihinde bozulmuştur.Bozma kararı, davanın taraflarına yöntemine uygun olarak tebliğ edilmiştir. Dosya bozmadan sonra mahalli Asliye Hukuk Mahkemesinin ilk oturumunda: Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin görevle ilgili bozma kararı usul ve yasaya uygun bulunmakla uyulmasına karar verilerek görevsizlik kararı verilmiştir. Görevsizlik kararı 22.01.2009 tarihinde kesinleşmiştir. Dosya o yer Aile Mahkemesine gönderilmiştir. Aile Mahkemesi ikinci oturumda davanın kısmen kabulüne, davacı tarafından açılan tapu iptali ve tescil talebinin reddine 41.105 TL tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faizle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Bu karar davalı vekili tarafından yukarıda değinilen Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararlarına atıfta bulunularak bozma istekli olarak temyiz edilmiştir.Aile Mahkemesinin bu kararı Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 24.05.2010 tarih 2010/777-2695 esas ve karar sayılı bozma ilamında değinildiği üzere “…peşinat ve aidatların davacı tarafından ödenmesi, davalı eşe bağışlandığının kabulü gerektiğinden ve BK.nun 244 ve devamı maddeleri gereğince bağıştan rücu ile ilgili olarak yöntemine uygun bir biçimde herhangi bir davada açılmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmasının doğru olmadığı gerekçeleriyle...” bozulmuştur.Bozmadan sonra davacı vekili direnme talep etmiş, davalı vekili bozma ilamına uyulmasını istemiştir. Mahalli mahkemece bozmadan önceki kararda direnilmiş, direnme kararında Dairenin bozma gerekçeleri tartışılmış ise de, bu durumun yeni bir hüküm olmadığı anlaşılmıştır.Hemen belirtmek gerekir ki, eşler arasındaki mal rejiminden kaynaklanan davalarda 07.10.1953 tarih ve 7/8 sayılı İnançları Birleştirme kararına göre “…evlilik birliği içerisinde edinilen mala yapılan katkı payının parasal olarak istenebileceği, ayın olarak istenemeyeceği…” kuralı gereğince mahalli mahkemece tapu iptali ve tescil talebinin reddi doğrudur. Ne var ki, yerel mahkeme gerek görev bozmasından önceki kararında, gerekse görev bozmasından sonraki Dairenin bozmasına esas olan kararında; taraflar arasındaki ilişkinin vekâlet akti olduğu kuralından hüküm kurulmuş ise de, evlilik müessesi devam ederken eşler yasaların izin verdiği ölçüde bir birlerini temsil edebilirler. Ancak, bu temsil ilişkisinin vekalet akti ilişkisi olarak yorumlanması hukuken vahim sonuçlar doğuracağı kuşkusuzdur. Vekâlet ilişkisinin olabilmesi için yanların BK.nun 386. ve devamı maddeleri gereğince noter huzurunda bir birlerini genel yada özel yetkili olarak vekil olarak atamaları gerekir. Yada vekâletsiz iş görme işleminin diğer tarafça kabul edilmesi gerekir. Somut olayda taraflar arasında açıklandığı biçimde vekâlet akti yada vekâletsiz iş görme işlemi (diğer tarafın onayı olmadığı için) gerçekleşmemiştir. Dolayısıyla yerel mahkemenin hukuki nitelemesi dosya kapsamına, delillere ve tarafların iradelerine uygun değildir. Bu nedenle yerel mahkemece yapılan niteleme HUMK.nun 74 ve 76. maddelerine uygun olmamıştır. Hal böyle olunca taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için hukuki nitelemenin HUMK.nun 74 ve 76.maddeleri gereğince Dairemizce yapılması gereği hasıl olmuştur. Somut olay ise bağış olarak nitelendirilmiştir.Bundan ayrı, yanlar 1978 yılında evlenmişlerdir. Nevşehir Aile Mahkemesinin 22.06.2006 tarihinde kesinleşen kararı ile boşanmışlardır. Eşler arasında başka mal rejimi seçilmediğinden 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TMK.nun 170. m.) bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar (4721 sayılı TMK.nun 225/2.m.) yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. (4721 sayılı TMK.nun 202.m.) TMK.nun 179.maddesine göre mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümlerin uygulanacağı kuşkusuzdur. Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, kooperatif üyeliği davalı eş adınadır. Yapı Kooperatifi ferdi mülkiyete geçerek 01.06.2000 tarihinde tahsisen davalı adına kayıt oluşturulmuştur. Uyuşmazlık, 01.01.2002 tarihinden önce davalı eş adına olan kooperatif üyeliği ve sonucunda mülkiyet kazanımına ilişkin vakıada peşinat ve aidatların davacı tarafından ödendiği iddiasıyla tazminat hükmedilip hükmedilemeyeceğinde toplanmaktadır. Dairemizin kararlılık kazanmış içtihatlarına göre; bir eş, evlilik müessesi içerisinde, diğer bir eşe, bedelini tamamen kendisi ödeyerek üçüncü bir kişiden, diğer eş adına, tapu memuru huzurunda satın alınan gayrimenkullerle ilgili olarak evlilik müessesi sona erdikten sonra açmış olduğu tapu iptali tescil yada tazminat davasının dinlenme olanağının bulunmadığı ve bu nitelikli davaların reddedilmesi yönündedir. Bir başka anlatımla, bu işlemin bağış olduğu, davacının ise yöntemine uygun olarak bağıştan rücu davası açmamış olduğundan eldeki işbu davanın açıklanan tüm bu nedenle reddedilmesi gerektiği yolundadır. Aynı durum, eşlerden birinin evlilik müessesi devam ederken diğer eşe bedelini kendisi ödeyerek vermiş olduğu menkul mallar içinde geçerlidir.Hal böyle olunca, mahalli mahkemenin direnme kararının Dairemizin bozma kararına aykırı olduğu, Dairenin bozma kararının usul, yasa ve nitelemeye uygun olduğu gerekçesiyle Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun nam’ı müstear olarak nitelemesine ve bu nitelemesine göre yapmış olduğu bozma kararına ve gerekçelerine katılamıyoruz. Dairemizin bozma kararının tüm bu nedenlerle doğu olduğu inancındayız.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
HAGB'ye itiraz üzerine hem şekil hem de esastan incelenir
Hakkı olmayan yere tecavüz suçundan sanık S.nin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 154/1, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 5 ay hapis ve 80,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına da
ÖLEN KİŞİNİN TÜKETİCİ KREDİSİ BORCUNDAN SİGORTA ŞİRKETİNİN SORUMLULUĞU-SİGORTALININ HASTALIĞININ BİLDİRMEMESİ
Normal
0
21
false
false
false
TR
X-NONE
X-NONE
MicrosoftInternetExplorer4
İŞ KAZASI • BAKİYE ÖMÜR • MADDİ TAZMİNAT İLK PEŞİN DEĞER • MANEVİ TAZMİNAT
KARAR1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davalı A. Elektropanc Elektromekanik San. Müh. Taah. Ve Tic.A.Ş.'nin tüm; davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,2- Dava, geçird
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?