Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5951 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 14718 - Esas Yıl 2009





1. Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,2. Dava 04.11.1993 tarihinde meydana gelen iş kazasında sağ el 1. Parmağının ampute olması ile % 21,00 oranında sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Mahkemece davacının maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş ve bu karar süresinde davalı tarafça temyiz edilmiştir.Davacının 04.11.1993 günü iş kazası geçirdiği 03.01.1994 tarihine kadar tedavi gördüğü ve 04.01.1994 tarihinden itibaren çalışabileceğine karar verildiği, iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik nedeniyle gelir bağlanması için yargılama sırasında davacı tarafından yapılan başvuru üzerine 19.01.2004 tarihinden itibaren sürekli iş göremezlik geliri bağlandığı, davacının 16.01.2009 tarihli dilekçe ile maddi tazminat istemini ıslah yoluyla artırması üzerine davalı tarafça süresinde zaman aşımı def’i inde bulunulduğu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık bu tür davalarda BK’nin 125. Maddesi gereğince uygulanmakta olan 10 yıllık zaman aşımı süresinin hangi tarihte başlatılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.Uygulama ve öğretide kabul edildiği, üzere, zaman aşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır. Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, maliyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması demektir. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zarar, ancak bakım ve tedavi sonucunda düzenlenen hekim raporuyla belirli bir açıklığa kavuşur. Bedensel zararın gelişim, gösterdiği durumlarda zaman aşımına başlangıç olarak hastalık seyrinin yani gelişimin tamamlandığı tarihin esas alınması gerekir. Somut olayda sağ el 1. Parmağı kesilen davacı bakımından değişen ve gelişen bir durumun olmadığı 04.01.1994 tarihinden itibaren çalışabileceğine ilişkin raporla birlikte zararın öğrenildiği ortadadır.Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasası’nın 87. Maddesinde yer alan “Müddei ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edemez.biçimindeki düzenlemenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesinden sonra eldeki davada davacı ıslah dilekçesi olarak nitelendirdiği istem dilekçesi ile asıl dava dilekçesindeki talep sonucunu artırmıştır. Davacının ıslah dilekçesinde ileri sürdüğü, istemin sonucunun artırılması şeklinde olsa da, yeni bir dava niteliğindedir. O halde ıslah dilekçesiyle artırılan talep için yeni bir dava da ileri sürülmesi gereken tüm itiraz ve defiilerin ileri sürülmesi mümkündür. Hal böyle olunca, davacı tarafından 16.01.2009 tarihinde maddi tazminattın ıslahen artırılması üzerine, süresi içerisinde davalı tarafından ileri sürülen zaman aşımı def’i nin kabul edilerek ıslahen artırılan miktara ilişkin maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, ıslahen artırılan miktarı da kapsar biçimde maddi tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerleBOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 750,00 TL duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 25./5.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.