Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 59 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 20 - Esas Yıl 2011





İçtihat MetniCinsel istismar suçundan sanık T F.....P....’ın katılanlardan E....P ’a yönelik eylemi nedeniyle TCYnın 103/1-3. madde ve fıkraları uyarınca 6 yıl hapis, katılan SE...P....’a yönelik eylemi nedeniyle de TCYnın 103/1-3-4-6 ve 43. maddeleri uyarınca 28 yıl 1 ay 16 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen 19.03.2009 gün ve 42-83 sayılı kısmen re’sen temyize tabi olan hükmün, sanık müdafii ile katılanlar vekilleri tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 29.12.2009 gün ve 11956-15084 sayı ile;“5237 sayılı TCK.nun 103/6. maddesinde öngörülen cezanın miktarı da gözetilerek, suçun sonucunda mağdurelerin beden ve ruh sağlığında bozulma meydana gelip gelmediğinin Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Kurulundan görüş alınarak saptanması gerekirken, K.....Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalından alınan 31.07.2008 ve 29.12.2008 günlü raporlar ile yetinilerek yazılı şekillerde hükümler kurulması, Kabule göre de; 5237 sayılı TCK’nın 103/6. maddeleri uyarınca tayin edilen 18 yıl hapis cezasının 43. madde uyarınca 103/1, 103/3, 103/4. maddelerin uygulanmasıyla belirlenen ceza miktarı olan 13 yıl 6 ayın 3/4’ ü oranında artırımı sırasında ayların yıllara tahvili sonucu 27 yıl 13 ay 15 gün yerine 28 yıl 1 ay 15 gün hapis olarak fazla cezaya hükmolunması, 5237 sayılı TCK.nun 53/1-c maddesinde yer alan velayet hakkını kötüye kullanmak suretiyle yaşı küçük kızlarına karşı cinsel istismar suçlarını işlediğinin anlaşılmasına göre cezaların infazından sonra başlamak üzere aynı Yasanın 53/5. maddesi uyarınca hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin nazara alınmaması" isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.Yerel mahkeme ise 16.03.2010 gün ve 52-60 sayı ile;“Adli Tıp Kurumu’nun randevu günlerini beklemenin adil yargılanma ilkesine aykırı olduğu, kaldı ki mahkememizce K.. Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Bilimleri Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı’ndan alınan ve Yargıtay bozma ilamında belirtilen her iki bilirkişi raporunun da mahkememize yeterli ve teknik bilgiyi verir nitelikte bulunduğu, bu durum karşısında yasa gereği resmi bilirkişi sayılan Yükseköğretim Kurumu’nun bir uzmanlık kurulunu yetersiz görerek mutlaka Adli Tıp İlgili ihtisas kurulundan rapor alınmasını zorunlu kılan Yargıtay 5. Ceza Dairesinin bu yöndeki bozma ilamının usul ve yasaya uygun olmadığı" gerekçesiyle katılanların beden ve ruh sağlıklarının bozulması yönünden Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas dairesinden görüş alınmasına ilişkin bozma nedenine direnmiş, diğer bozma nedenlerine ise uymak suretiyle hüküm kurmuştur.Sanığın, katılan SE..P..’a yönelik eylemi nedeniyle re’sen temyize tabi olan hükmün sanık, sanık düdafii, Cumhuriyet savcısı ile katılanlar vekilleri t arafından da temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C.Başsavcılığı’nın 01.04.2011 gün ve 271997 sayılı “bozma" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığı’na gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulu’nca değerlendirilmiş ve açıklanan gerçeklerle karara bağlanmıştır.CEZA GENEL KURULU KARARIYargıtay Ceza Genel Kurulu’nca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; cinsel istismar suçu nedeniyle katılanların beden ve ruh sağlığında bozulma meydana gelip gelmediğinin belirlenmesi bakımından Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kurulundan görüş alınması gerekip gerekmediğine ilişkin ise de; öncelikle bozmaya eylemli olarak uyan yerel mahkemenin sonradan bu kararından dönerek önceki hüküm gibi karar verilmesinin olanaklı olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir.İncelenen dosyada;Yerel mahkemece bozma kararından sonra yapılan yargılamada, 05.02.2010 günlü duruşmaya hazırlık tutanağının 4 numaralı ara kararında, bozma kararının gereğini yerine getirmek üzere, “ATK (6) İhtisas Dairesi Başkanlığına faks çekilerek çocuk mağdureler E....P.... ve SE....P....’ın maruz kaldıkları iddia olunan cinsel istismar eylemleri nedeniyle, beden ve ruh sağlıklarının bozulup bozulmadıklarına ilişkin raporlar alınacağından, adı geçen mağdureler için ATK’dan muayene gününün istenmesine" şeklinde karar verildiği, ara karar gereği Adli Tıp Kurumu 6 İhtisas Kurulu Başkanlığına katılanların muayene gününün bildirilmesi için yazı yazıldığı, böylece Özel Daire kararına eylemli olarak uyulduğu, gelen cevabı yazıda muayene gününün 06.07.2011 olarak bildirildiği,16.03.2010 tarihli oturumda da bildirilen randevu gününün uzunluğunun makul sürede yargılanma hakkını ihlal edeceği gerekçesi ile ara karardan vazgeçilerek önceki gibi hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.Ceza Genel Kurulu’nun 17.04.2007 gün ve 325-100 sayılı kararı ile yerleşik uygulamasına göre, uyma kararı, ara kararı niteliğinde olmayıp, davanın esasını çözümleyen kararlardandır. Bozmaya uymakla, yerel mahkemenin bozma karanında gösterilen esaslara göre işlem yapıp karar verme ödevi doğmaktadır. Sonradan bu kararın kısmından veya tamamından açıkça ya da zımmen geri dönülerek ilk hükmün aynen veya yeniden kurulması, uyma kararının hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmaz.Bu itibarla, Özel Daire bozma ilamına eylemli olarak uyduktan sonra dönülmez nitelikteki bu karardan dönerek ilk hükümdeki gibi karar veren yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;1- Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 16.03.2010 gün ve 52-60 sayılı hükmünün BOZULMASINA2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay CumhuriyetBaşsavcılığı’na <KARAR>TEVDİİNE<KARAR>, 19.04.2011 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.