Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5883 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 15553 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :İcra Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : İstihkakYukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:K A R A RDavacı 3. kişi vekili, müvekkiline ait işyerinde haciz yapıldığını, müvekkilinin borçlu şirketle ilgisinin olmadığını, müvekkili şirket ile borçlu şirketin, ticari ilişkisinin bulunduğunu, müvekkiline ait iş yerinde, borçlu şirkete ait bir kısım sipariş fişlerinin bulunmasının, müvekkili ile borçlunun çalışmasından kaynaklandığını, müvekkili şirkette bulunduğu iddia edilen, diğer iki adet evrakın şirket yetkilileri tarafından ilk defa görüldüğünü, bu evrakların incelemesinde imzaların müvekkiline ait olmadığının anlaşıldığını, iddia ederek davanın kabulüyle haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı alacaklı vekili, haciz mahallinde borçlu şirkete ait bir çok evrakın bulunduğunu borçlu ile 3. kişi şirket arasında organik bağın mevcut olduğunu, alacaklıları zarara uğratarak kendilerine menfaat sağlamak ve temin etmek amacıyla farklı unvanlarda şirketler kurulup faaliyetlerine bu şekilde devam ettiklerini, borçlu şirket ile istihkak iddiasında bulunan şirketlerin, aynı alanda faaliyet gösterdiğini, menkullerin mülkiyetine yarar hiçbir evrak sunulmadığını, borçluların mal kaçırmak gayesi ile muvazaalı işlemler yaptığını savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; haciz adresi ile ödeme emrinin tebliğ edildiği adresin aynı olmaması nedeniyle, mülkiyet karinesinin aksinin davalı alacaklı tarafından ispatlanması gerektiği, gelen ticaret sicili belgeleri ve nüfus kayıtlarına göre de borçlu şirket ile üçüncü kişi şirket arasında organik veya ticari ilişkinin kanıtlanamadığı, muvazalı devir konusunun da soyut nitelikte kaldığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir..//..Dava, 3. kişinin İİK'nun 96 vd. maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davasıdır.Kural olarak, istihkak davasında borçlunun davalı gösterilmesi için 3. kişinin istihkak iddiasına karşı çıkmış olması gerekir. Borçlunun İİK’nun 96/1. maddesi uyarınca davayı açan 3. kişi yararına istihkak iddiasında bulunması veya haciz sırasında hazır bulunmasına karşın 3. kişinin istihkak iddiasına karşı çıkmaması ya da İİK’nun 96/2. maddesi gereği yokluğunda yapılan 3. kişinin istihkak iddiası kendisine bildirilmesine rağmen, verilen 3 günlük süre içinde itiraz etmemesi durumunda istihkak davasında davalı gösterilmesine gerek yoktur. Çünkü bu durumda borçlu istihkak iddiasını kabul etmiş sayılır. Haciz sırasında hazır bulunmayan ve dava konusu menkullerin haczine ilişkin tutanağın İİK’nun 103. maddesi uyarınca tebliğ işlemi de kendisine yapılmayan borçlunun, istihkak iddiasına karşı çıkıp çıkmadığı anlaşılamaz.Somut olayda, haciz sırasında hazır bulunan ... borçlu şirketin temsilcisi olmadığı gibi, İİK’nun 103. maddesi gereğince borçluya bir davetiyenin de çıkarılmadığı görülmektedir. Öte yandan, yargılama dosyasında; dava dilekçesinde borçlu taraf olarak gösterilmemiştir. Mahkemece, ... tarihli tensip zaptının 9 nolu ara kararı uyarınca, davacıya borçlunun davaya dahil edilmesi için 2 haftalık kesin süre verilmiş, davacı vekili ise ... havale tarihli beyan dilekçesi ile borçluya dava dilekçesinin gönderildiğini bildirmiştir. Ancak böyle bir işlemin yapılmadığı görülerek, ... tarihli ... nolu celsede, davacı vekili tarafından borçluyu davaya dahil etmek üzere süre istenmiş olup, Mahkemece tesis edilen 4 nolu ara karar ile, davacı vekiline borçluyu davaya dahil etmek ve varsa eksik harcı tamamlamak üzere 2 haftalık kesin süre verilmiştir. Bu kez de verilen ara kararın gereği yerine getirilmemiş ve ... tarihli 2 nolu celsede davacı yeniden bu hususta süre talebinde bulunmuş, Mahkemece davacı vekiline borçluyu davaya dahil etmesi için son kez 2 haftalık kesin süre verilmiştir. Ancak bu tarihten sonraki yargılama sürecinde, bu kararın gereğinin yerine getirilmediği ve borçlunun davada taraf olarak yer almadığı görülmektedir. Bu bilgilere göre, her ne kadar verilen 2. süre kendiliğinden kesin ise de, sonuç doğurabilmesi için kanundan kaynaklanan bu kesin süreye riayet edilmemesinin hukuki sonucunun ilgili tarafa hatırlatılıp usulunce ihtar edilmesi de gerekir. Somut olayda ise borçlunun davaya dahil edilmesine ilişkin kesin süre verilmiş olmasına rağmen, davaya dahil edilmemesinin hukuki sonuçları davacı vekiline hatırlatılmamış ve ihtar da yapılmamıştır. Bu nedenle, usulune uygun biçimde davacı tarafa borçlunun davaya dahil edilmesi hususunda kesin süre verilmeli, bu süre sonunda kesin süreye konu işlemin yerine getirilmemesinin hukuki neticesi anlatılmalı ve ihtar edilmeli, bundan sonra dava konusu talep hakkında karar verilmelidir.2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı alacaklı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenle davalı alacaklı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek olmadığına, taraflarca İİK'nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 741,00 TL peşin harcın temyiz edene iadesine,31.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.