(....Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu hakkında kira alacağı nedeniyle tahliye istekli olarak başlatılan icra takibi gereğince düzenlenen ödeme emrine borçlu tarafından itiraz edilmesi üzerine, davacı alacaklı icra mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılması isteminde bulunmuştur. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.Davada dayanılan 01.01.2008 başlangıç tarihli kira sözleşmesi hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kira sözleşmesinde kiralayan Z. olup vekaleten kira sözleşmesini G. imzalamıştır. Takip talebinde takip alacaklısı ve dava dilekçesinde davacı olarak G. ismi yazılmış, bu nedenle mahkemece kiralayana vekaleten kira sözleşmesini imzalayan davacı G. nin takip ve dava açma yetkisi bulunmadığı gerekçesiyle husumetten davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, icra dosyasında ve icra mahkemesindeki davada takip alacaklısı ve davacı olarak her ne kadar G. ismi yazılmış ise de takibi ve davalıyı davacı taraf adına yürüten avukat F.'ye vekaletname G. tarafından vekili olduğu (ekte vekaletname örneği bulunan) Z. adına verilmiştir, icra ve dava dosyalarında davacı adına hareket eden vekil G. vekili değil, Z.vekili-dir. Bu durumda takibin ve davanın kiralayan Z. tarafından açıldığının ve taraf teşkilinde bir eksiklik bulunmadığının, takip talebine ve dava dilekçesine davacı olarak G. isminin maddi hata sonucu yazıldığının kabulü gerekir. Mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Davacı vekiliHUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, kira alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe itirazın kaldırılması istemine ilişkindir.Mahkemece, kira sözleşmesinin Z.'ye vekaleten vekili G. tarafından imzalandığı, dava dilekçesinde davacı tarafın vekil olan G. olarak gösterildiği, vekilin kendi adına dava açma hakkı bulunmadığı gerekçesiyle davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.Hüküm davacı vekilinin temyizi üzerine özel dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dosya kapsamına göre, takip talebinde alacaklı ve dava dilekçesinde davacı isminin Z. yerine vekili G. yazılmasının maddi hata olarak kabul edilip edilemeyeceği, noktasında toplanmaktadır.Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “maddi hata” kavramının irde-lenmesinde yarar vardır:Hemen belirtilmelidir ki, maddi hata (hukuki yanılma), maddi veya hukuki bir olayın olup olmadığında veya koşul veya niteliklerinde yanılmayı ifade eder (Dr.Ejder Yılmaz, Hukuk Sözlüğü, Doruk Yayınlan, Birinci Baskı 1976, sayfa: 208)Burada belirtilen maddi yanılgı kavramından amaç: hukuksal değerlendirme ve denetim dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta yanılgı olduğu açık ve belirgin olup, her nasıla inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin kamu düzeni ve vicdanı yönden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık yanılgılardır.Bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun “Maddi hataların düzeltilmesi” başlıklı 183. maddesinde “(1) Tarafların veya mahkemenin dava dosyasında bulunan belgelerdeki açık yazı ve hesap hataları, karar verilinceye kadar düzeltilebilir. Taraflardan birinin yazı veya hesap hatasını düzeltmesi sonucu yargılama uzamışsa, yargılama giderlerinin belirlenmesinde bu durum da dikkate alınır.” Hükmüne yer verilmiştir.Aynı kanunun “Hükmün Tashihi” başlıklı 304. maddesindeki “(1)Hü-kümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece re'sen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir. Hüküm tebliğ edilmişse hakim, tarafları dinlemeden hatayı düzeltemez. Davet üzerine taraflar gelmezse, dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilebilir.(1) Tashih kararı verildiği takdirde, düzeltilen hususlarla ilgili karar, mahkemede bulunan nüshalar ile verilmiş olan suretlerin altına veya bunlara eklenecek aynı bir kağıda yazılır, imzalanır ve mühürlenir.”Şeklindeki hükümle de hükümdeki yazı ve hesap hatalarının düzeltilebileceği düzenlenmiştir.Yine aynı kanunun “Tarafta İradi Değişiklik” başlıklı 124. maddesindeki “(1) Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür.(2) Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır.(3) Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilir.(4) Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hakim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” Şeklindeki düzenleme ile taraf değişikliğinin şartları düzenlenmiştir.Açıklanan bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere;İki tarafın veya hakimin, zahir ve açık olan yazı hesap hataları HMK'nın 183/1. maddesine göre karar verilinceye kadar düzeltilebilir. Her ne kadar HMK'nın 183/1. maddesine karar verilinceye kadar yazı ve hesap hatalarının düzeltilebileceği ifade edilmekte ise de, HMK m. 304/1 maddesinde yargılamanın bitmesinden sonra maddi hataların düzeltilmesine de imkan vermiştir. Mahkemece karar verilmiş ve karar taraflara tebliğ edilmiş ise, bu halde mahkemenin karardaki açık hatayı düzeltebilmesi için tarafları dinlemesi gerekmektedir. Yapılan davet üzerine taraflar gelmedikleri takdirde düzeltme dosya üzerinden yapılacaktır.Taraflardan birinin yazı veya hesap hatasını düzeltmesi sonucu yargılama uzamışsa, yargılama giderlerinin belirlenmesinde bu durum da dikkate alınacaktır. (HMK.m.183/2)Maddi hatanın düzeltilmesi davanın tarafının değişmesine yol açacaksa bu yola başvurulamaz. Çünkü bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkün olup (HMK.m.124/1) karşı tarafın açık rızası olmaksızın görülmekte olan davanın tarafının değiştirilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi söz konusu ise, bu halde karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından bu düzeltme yapılacaktır. (HMK m.124/3) Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, bu halde de hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilecek ve gerekli değişikliği yapabilecektir (HMK.m.124/4).Bu açık hükümler gözetilerek somut olay ele alındığında;Dosyadaki mevcut belge ve delillere göre; Z. tarafından G'ye 27.08.1999 tarihinde kendisine ait taşınmazlarını kiraya vermesi ve vekil tutması için vekaletname düzenlendiği, itirazın kaldırılması istemine konu takibin dayanağı 01.01.2008 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin Z.'ye vekaleten G. tarafından imzalandığı, G'nin almış olduğu vekalete istinaden Z. adına Av. F.I.'yı vekil tayin ettiği, dolayısıyla davacı vekili Av. F.I.'nın G. vekili olmayıp Z. vekili olduğu anlaşılmaktadır.Nitekim davacı vekili 01.10.2010 tarihli duruşmadaki beyanı ile davanın Z. adına açıldığını, maddi hata sonucu dava dilekçesine vekil G'nin adının yazıldığını beyan etmiştir.Tüm bu belgeler, takip talebine alacaklı ve dava dilekçesinde davacı isminin Z. yerine vekili G. yazılmasının maddi hatadan kaynaklandığını göstermektedir.Hal böyle olunca; yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen ve aynı hususlara işaret eden özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.SONUÇDavacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme karaltının yukarıda ve özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanun'un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'na 5311 Sayılı Kanun'un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. madde atfıyla aynı Kanun'un 366. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 19.09.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.