Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 575 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 250 - Esas Yıl 2014





Normal 0 21 false false false TR X-NONE X-NONE MicrosoftInternetExplorer4 /* Style Definitions */ table.MsoNormalxTable {mso-style-name:"Normal Tablo"; mso-tstyle-rowband-size:0; mso-tstyle-colband-size:0; mso-style-noshow:yes; mso-style-priority:99; mso-style-qformat:yes; mso-style-parent:""; mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-para-margin-top:0cm; mso-para-margin-right:0cm; mso-para-margin-bottom:10.0pt; mso-para-margin-left:0cm; line-height:115%; mso-pagination:widow-orphan; font-size:14px;font-sizex:11.0pt; font-familyx:"Calibri","sans-serif"; mso-ascii-font-familyx:Calibri; mso-ascii-theme-font:minor-latin; mso-hansi-font-familyx:Calibri; mso-hansi-theme-font:minor-latin;} DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy 5. İş Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 6.7.2012 gün ve 2008/753 E.-2012/473 K sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerinin temyizi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 26.3.2013 gün ve 2012/17986 E.-2013/5672 K. sayılı ilamı ile; ( ... 1-) Dosyadaki yazılara toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal gerektirici nedenlere göre davacının tüm davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine, 2-) Davacı Ş. Ç.'ın 23.5.2008 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu %39 oranın da iş göremezliğe uğradığı olayda davacının %30,davalı işverenliğin %70 oranında kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. 818 Sayılı B.K'nun 47. maddesinde hakimin bedensel bütünlüğün bozulması halinde olayın özelliklerini göz önünde tutularak zarar görene adalete uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar vereceği öngörülmüştür. Bedensel bütünlük eş deyişle vücut bütünlüğü kavramının fizik bütünlük yanında ruhsal bütünlüğü ve sağlığı da kapsadığı tartışmasızdır. Olayın özelliklerinin neler olduğu 22.6.1966, 7/7 Sayılı İçtihadı Birleştirme kararında açıklanmıştır. Bunlar her olayda değişebilir. Bu sebeple hakiminin kararında bu özellikleri objektif ölçülere göre göstermesi gerekir. Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hakimin takdirine bırakılmış ise de hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları tarafların sosyal ve ekonomik durumları paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu olayın ağırlığı davacının sürekli iş göremezlik oranı, işçinin yaşı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince alınmamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. ( HGK.nun 23.6.2004, 2004/-13/291 E. 370 K. ) Bu ilkeler gözetildiğinde davacı yararına hükmedilen 90.000.00-TL manevi tazminatın çok fazla takdir edildiği ortadadır. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmektedir. O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. H.G.K.'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve 6217 Sayılı Kanunun 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici 3. madde" atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı H.U.M.K.nun 2494 Sayılı Yasayla değişik 438/II. fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü. KARAR : Dava, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili, müvekkili davacının İstanbul Büyükşehir Belediyesi metro yapım işlerini taşeron olarak üstlenen G... - D... Adi Ortaklığında çalışırken 23.5.2008 tarihinde, asıl işi kaynakçı olmasına rağmen hiç bilmediği bir iş olan karbonla kesim işinde çalıştırıldığını bu sırada, işi bilmeyen başka bir işçiyle birlikte makinenin etrafındaki dişleri, karbonla kesip kesilen parçayı balyozla düşürmeye çalıştıklarında 7 mm lik bir çelik parçanın fırlayarak sol gözüne saplanması sonucu gözünün görme yetisini %100 olarak kaybettiğini davalı işverenin kendisine yüklenen sorumluluk ve görevlerini yerine getirmediğini, 29 yaşında olan müvekkilinin işverenin ağır kusuru sonucu iş kazası geçirerek genç yaşta sol gözünü kaybettiğini belirterek ıslah talebiyle birlikte toplam olarak 170.873,53 TL maddi ve 200.000 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili, davacının diğer davalının elemanı olduğunu belirterek davanın husumet sebebiyle reddini talep etmiş, kazaya sebep olan makinanın diğer davalıya ait olduğunu,iş güvenliği ve işçi sağlığı tedbirlerini bu davalının alması gerektiğini, davacının da hiç bilmediği bir işte çalışmayı kabul ederek olayda kusuru olduğunu, talep edilen tazminat miktarının yüksek olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Davalı G... - D... Adi Ortaklığı vekili; davalının tüzel kişiliği olmadığını, taraf ehliyeti bulunmadığını belirterek davanın husumet sebebiyle reddini, davalının davacıya işe başladıktan itibaren işçi sağlığı ve güvenliği eğitimi ve kişisel koruyucu malzemeleri verdiğini, davacının bildiği iş olan karbon elektrotuyla kesim ve elektrik kaynağıyla kaynatma işinde görevlendirildiğini, davacının kaynak pisliklerini temizlemek için kaynak yapılan kısma çekiçle vurması ile kaynak pisliğinden fırlayan çapağın davacının gözüne saplandığını, davacının verilen gözlüğü kullanmayarak ağır ihmal ve kusuruyla kazaya sebep olduğunu, davalının davacıya tıbbi müdahale yapılmasını sağladığını, davalının davacının zararının artmasına yol açacak herhangi bir fiili olmadığını, davacıya kıdem ve ihbar tazminatı ödemesi yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, 35.889,93 TL, maddi, 90.000 TL manevi zararın kaza tarihi olan 23.5.2008 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan ortaklaşa ve dayanışmalı olarak alınıp davacıya verilmesine,fazlaya dair talebin reddine, dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine, Özel Daire'ce yukarda açıklanan gerekçelerle bozulmuş; Mahkemece, önceki kararda takdir edilen manevi tazminat miktarı yönünden direnilmiş ve davalı G... - D... Adi Ortaklığı vekilinin talebi üzerine direnme kararının başlık bölümünde yer alan, davalı G... - D... Adi Ortaklığının, G... - D... Adi Ortaklığı'nı oluşturan 1 ) G... Ağır San. İnş. ve Taah. A.Ş. 2 ) D... İnş. ve Tic. A.Ş. olarak düzeltilmesine karar verilmiştir. Direnme hükmünü, davalılar vekilleri temyize getirmiştir. H.G.K.ndaki görüşme sırasında, işin esasına girilmezden evvel, tavzih kararının davacı vekiliyle davalılardan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekiline tebliğ edilmesi gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak ele alınıp, tartışılmıştır yerel mahkemece karar başlığında davalıyla ilgili yapılan düzeltmenin, maddi hatanın düzeltilmesi niteliğinde olduğu tavzih niteliğinde olmadığından tebliğ gerekmediği sonucuna varılarak ön sorun oybirliğiyle aşılmıştır. İşin esasının incelenmesi; Direnme yoluyla H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık; yerel mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarının somut olayın gerçekleşme biçimine, hak ve nesafet kurallarına göre uygun olup olmadığı noktasın da toplan maktadır. Manevi tazminat isteminin temelinde, davalıların haksız eylemi yatmaktadır. Bilindiği üzere, haksız eylemin unsurları; zarar, fiil zarar arasında illiyet bağı, fiilin hukuka aykırı olmasından ibarettir. Öte yandan, mülga 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 47. ( 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 56. ) maddesinde düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak takdirde etkili olabileceği, 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bu kararın gerekçesinde, taktir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda taktir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Yine 818 Sayılı B.K. 47 ( T.B.K.56 ). maddesi hükmüne göre; hakimin özel halleri göz önünde tutarak, manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği tutar adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna dair zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi, kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmayı, aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden, tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Manevi tazminat, beden gücü kaybı sebebiyle bozulan ruh huzurunun, duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabın kısmen ve imkan nisbetinde iadesini amaçladığından hakim, M.K.nun 4. maddesi gereğince hak ve nesafete göre takdir hakkını kullanarak, manevi tazminat miktarını tespit etmelidir. Hakim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, maluliyet oranını, beden gücü kaybı sebebiyle duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir ( H.G.K.nun 28.5.2003 gün 2003/21-368-355 ve H.G.K.nun23.6.2004 gün 2004/13-291-370 Sayılı kararları ). Somut olayın incelenmesinde, 23.5.2008 tarihinde meydana gelen iş kazası nedeniyle, davacının iş göremezlik derecesinin %39 olarak belirlendiği, olayın meydana gelmesinde davacının %30 oranında, davalıların ise %70 oranında kusurlu olduğu hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle iş kazası sonucunda davacıda meydana gelen iş göremezlik derecesi, olayın meydana geldiği tarihteki paranın alım gücü dikkate alındığında, hükmedilen manevi tazminat miktarının çok fazla olduğunun anlaşılmasına göre, H.G.K.'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ : Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici Madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince bozulmasına, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 8/3. fıkrası uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 30.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.