Taraflar arasındaki “ipotek ve haciz şerhleri terkini” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa Asliye 2.Hukuk Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 08.03.2011 gün ve 2010/641 E-2011/101 K. sayılı kararın incelenmesi davalı Maliye Bakanlığı vekili, davalı T.. Bankası A.Ş, vekili, A.. A.. vekili; davalı G.. Varlık A.Ş vekili; davalı Y..A.Ş vekilinin temyizi üzerine tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesi’nin 29.11.2011 gün ve 2011/11543 E.-2011/14540 K. sayılı ilamı ile;(...Dava, 4163 ada 2 sayılı parsel üzerindeki binanın 5.kat 10 numaralı bağımsız bölümünün tapu kaydına işlenen ipotek ve ihtiyati haciz şerhlerinin terkini istemleriyle açılmıştır.Davalılardan A.. T.., davanın husumet yönünden reddi gerekeceğini bildirmiş, diğer davalılar davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davalı A.. T.. aleyhine açılan davanın husumet yönünden reddine, 4163 ada 2 sayılı parsel üzerindeki 10 numaralı bağımsız bölümün tapu kaydına işlenen ipotek ve haciz şerhlerinin kaldırılmasına karar verilmiştir.Hükmü, davalı A.. T.. dışındaki diğer davalılar temyiz etmiştir.Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden; 10 numaralı bağımsız bölümün tapuda Kamile Bağdaş adına kayıtlı olduğu, bu kişinin 14.11.2005 tarihinde taşınmazı A.. B..’a tapuda sattığı, davacıların muvazaa iddiasına dayalı olarak 25.07.2007 tarihinde son kayıt maliki A.. B..’ı hasım gösterip tapu iptali ve tescil isteminde bulunduğu, davasının kabul edildiği ve dosyanın Yargıtay denetiminden geçerek kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Davacılar, tapu iptali tescil davasını açtıkları 25.07.2007 tarihinde ihtiyati tedbir talebinde bulunmuş, bu istekleri de kabul edilerek ihtiyati tedbir şerhi 25.07.2007 tarihinde tapu kütüğüne işlenmiştir.Burada öncelikle ihtiyati tedbir kararının niteliği üzerinde durulması gerekecektir. Toplumsal yaşamın gereği olarak kişiler arasında meydana gelen çekişmelerin iradi biçimde bir çözüme ulaştırılamaması halinde, çözümün dava ve yargılama süreci içerisinde aranması gerekecektir. Fakat, dava ve yargılama az veya çok belli bir sürenin geçmesini gerektirir. Bu zaman içerisinde, hızlı bir şekilde karara bağlanmayı icap ettiren vakıaların olması olasıdır. Ayrıca, uyuşmazlık konusu ile ilgili olarak bir takım kayıplar da gündeme gelebilir. Bu nedenlerle, dava süreci başlamadan veya dava süreci bitinceye kadar mevcut risklerin ortadan kaldırılması amacıyla “geçici hukuki koruma” tedbirine başvurulabilir. 6100 sayılı HMK’nun 389 vd. maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbir de esas hakkındaki hükme kadar taraflar açısından davanın uzamasından kaynaklanan sakıncaları gidermek ve geçici hukuki koruma sağlamak, böylelikle davacının açmış olduğu davayı kazanması halinde dava konusu olan şeye kavuşmasını daha dava sırasında güvence altına almak amacıyla başvurulan geçici hukuki korumalardandır.Somut uyuşmazlıkta, davacılar kayıt maliki A.. B.. aleyhine 25.07.2007 tarihinde tapu iptali ve tescil davası açmış, ihtiyati tedbir aynı tarihte kayda işlenmiştir. Kayıtta bu tarihten önce davalılardan Yapı Kredi Bankası A.Ş. lehine 16.02.2007 tarihinde işlenen ipotek şerhi dışında tapu kütüğüne kaydedilmiş herhangi bir şerh yoktur. Bunun dışındaki kayda düşülen ihtiyati haciz şerhleri, ihtiyati tedbir kararından sonraki tarihleri taşınmaktadır.Taşınmazın kaydına, 25.07.2007 tarihinde işlenen ihtiyati tedbir kararı bu tarihten sonra üçüncü kişiler için de alenilik oluşturacağından, bu tarihten sonraki haciz şerhleri haciz alacaklıları için Türk Medeni Kanununun 1020.maddesindeki “tapu sicilinin açıklığı prensibi” gereğince hüküm ifade etmeyeceğinden, bu tarihten sonra kayda düşülen haciz şerhlerinin terkininde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre 18.10.2007, 06.11.2007, 08.01.2008, 01.02.2008, 07.03.2008, 07.07.2008, 06.03.2009 ve 26.05.2009 tarihli ihtiyati haciz şerhlerinin terkininde bir isabetsizlik bulunmadığından, hükmü temyiz eden davalılar Hazine, A.. A.Ş., T.. Bank A.Ş., G.. Varlık Yönetim A.Ş.’nin bütün temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.2-Davalı Y.. Bankası A.Ş.’nin temyiz itirazlarına gelince;Yukarıda sözü edildiği üzere davalı banka lehine taşınmazın tapu kütüğüne tescil edilen ipotek 16.02.2007 tarihlidir. Bu tarih, 25.07.2007 olan ihtiyati tedbir kararının tescili tarihinden öncesini taşımakta olduğundan, yine az önce sözü edilen Türk Medeni Kanununun 1020.maddesindeki “tapu sicilinin açıklığı prensibi” uyarınca davalı banka ile kayıt maliki A.. B.. arasında el ve işbirliğinin varlığı iddia edilip ispat edilmediği sürece davalı bankaya hak sağlar. Açıklanan bu nedenle davalı banka hakkındaki davanın reddi yerine istemin hüküm altına alınması doğru olmamıştır.Karar, açıklanan nedenle davalı Y.. Bankası A.Ş. yararına bozulmalıdır...)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, tapu kaydına işlenen ipotek ve ihtiyati haciz şerhlerinin terkini istemine ilişkindir.Mahkemece, davalı A..’a yönelik dava, alacağı G.. Varlık A.Ş’ne temlik ettiğinden husumet yönünden reddedilmiş; diğer davalılar İstanbul Kocamustafapaşa Vergi Dairesi Müdürlüğü, V..Finansal Kiralama A.Ş, A.. Bankası A.Ş, G.. Varlık Yönetim A.Ş. , T.. A.Ş. aleyhinde açılan dava ise kabul edilmiştir.Davalı Maliye Bakanlığı vekili, davalı T..Bankası A.Ş, vekili, A.. A.. vekili; davalı G.. Varlık A.Ş vekili; davalı Y.. A.Ş vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıya başlık bölümüne alınan gerekçe ile davalı Y.. A.Ş yararına bozulmuş; Yerel Mahkeme önceki gerekçe ile direnmiştir.Direnme kararını temyize davalı Y..A.Ş vekili getirmiştir.Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, dava konusu 4163 ada 2 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına davalı Y.. Bankası tarafından davalı A.. B..'ın borcu nedeniyle 16.02.2007 tarihinde konulmuş bulunan ipotek kaydının kaldırılması isteminin reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.Bursa Asliye 4.Hukuk Mahkemesi’nin 02.11.2009 Tarih , 2009 /188 Esas, 2009/478 Karar sayılı ilamına konu dosyasının incelenmesinde; Refika 'ya vesayeten davacılar İ.. Y..'in, A.. B..'ı hasım göstererek 25.07.2007 tarihinde muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak dava açtığı ve davada dava konusu 4163 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 10 nolu bağımsız bölümünün miras bırakanı Kamile adına kayıtlı iken, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla davalı A.. B..'a 14.11.2005 tarihli akitle muvazaalı olarak temlik ettiği, gerçekte ise yapılan işlemin satış olduğu iddiası ile tapu iptali ve tescil istediği, taşınmazın tapu kaydı üzerine 25.07.2007 tarihinde tedbir şerhi konulduğu, mahkemece muris muvazaasının kabulü ile her türlü takyidatlardan ari olarak davacı Refika adına tesciline karar verildiği; davaya katılma talep ederek Y..A.Ş vekili ve davalı A.. B.. vekilinin hükmü temyizi üzerine, 1.Hukuk Dairesi'nce 13.12.2007 tarihinde “...yapılan temlikin muvazaalı olduğunun belirlenmesinin isabetli olduğu ancak, taşınmazın sicil kaydının davalı üzerinde bulunduğu sırada davalının borcundan dolayı bir takım haciz şerhlerinin konulduğu Y.. Bankasından almış olduğu kredi sebebiylede ipotek tesis edildiğinin kayden sabit olduğu, oysa haciz koyduran lehtar ile ipotek tesis ettiren bankaya davada husumet tevcih edilmediği ve böylece usulü dairesinde şerh muhataplarının davada taraf sıfatı bulunmadığının dosya kapsamı ile sabit olduğu, buna karşın, haciz ve ipotek lehtarlarının davada taraf sıfatları bulunmadığı halde, mahkemece sicilde yer alan takyitlerin karar kapsamına alınması suretiyle aleyhlerinde hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı, buna göre, takyitlerin kaldırılması bakımından kurulan hükmün yok niteliğinde olacağının açık olduğu, esasen böylesine kurulmuş olan bir hükmün infaz kabiliyetinin de olmayacağı, bir kimsenin davada taraf olmasa bile aleyhinde hüküm kurulması halinde hukuki yararı bulunması sebebiyle kararı temyiz etme hakkının var olduğu...” gerekçesi ile Y.. lehine hüküm bozulmuş; mahkemece bozma ilamına uyularak kurulan son hükümde; “...davanın kabulüne, 4163 ada 2 parsel üzerindeki apt.nin 25/360 arsa paylı 5.kat 10 nolu bağımsız bölüme ait tapu kaydının davalı A.. B.. adından iptali ile ½ şer miras payları itibari ile dahili davacılar (Refika 'nin 12.08.2009 da ölümü ile mirasçıları) İ.. Y.. ve F.. Y.. adlarına tapuya tesciline, tapu kaydı üzerindeki davalı tarafın tasarrufundan kaynaklanan takyidatlar hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına, feri müdahil hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına, taşınmazın mirasçıları adına tapuya tesciline kadar kayıt üzerindeki tedbirin devamına...” karar verilmiş, hüküm temyiz edilmeden 29.12.2009 tarihinde kesinleşmiştir.Dava konusu 4163 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 10 nolu bağımsız bölümüne ait çap kaydından; davalı İstanbul Kocamustafapaşa Vergi Dairesi'nin hacizlerinin 01/02/2008 ve 07/03/2008 tarihlerinde; davalı A.. A.. lehine konulan haciz 06/03/2009'da; davalı T..Bank haczi 06/11/2007; davalı V.. A.. haczi 07/07/2008; davalı G.. Varlık Yön. A.Ş. haczi de 26/05/2009 tarihinde şerh edilmiş; davalı Y..Bankası A.Ş. nin ipotek tesisi şerhi ise 16/02/2007 tarihinde tapu kaydına işlenmiştir.Davalı Y..A.Ş lehine konulan ipotek şerhi dışındaki diğer davalılar lehine konulan haciz şerhleri, davacı yan tarafından açılan muvazaa hukuksal nedenine dayalı dava ve dava sırasında verilen 25.07.2007 tarihli tedbir kararından sonra işlendiği uyuşmazlık konusu değildir.Davalı Y..A.Ş. lehine tapu kaydına işlenen ipotek şerhi ise 16.02.2007 tarihli olup, muris muvazaasına ilişkin olarak açılan davadan önce tesis edilmiştir.Konunun aydınlatılması yönünden, dava konusu taşınmazdaki mülkiyet değişikliğine neden olan muris muvazaası davasının niteliğinin açıklanmasında yarar bulunmaktadır:Muris muvazaası, niteliği itibariyle 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 18.(Yeni 6098 sayılı TBK'nun 19) maddesinde düzenlenen bir nispi( mevsuf-vasıflı) muvazaadır.Miras bırakan ile karşı taraf malın gerçekten temliki hususunda anlaşmışlardır. Görünüşteki ve gizlenen sözleşmelerin her ikisinde de samimi olarak temlik istenmektedir.Ne var ki, görünüşteki satış sözleşmesinin niteliği muvazaalı sözleşme ile değiştirilmekte, ayrıca gizli bir bağış sözleşmesi düzenlenmektedir.Görünüşteki sözleşmenin niteliği tamamen değiştirildiğinden, muris muvazaası aynı zamanda “tam muvazaa” özelliği de taşımaktadır.Dava açan mirasçı da sözleşmenin tarafı olmadığından, miras bırakanın halefi gibi hareket etmeyip miras hakkını korumaya çalıştığından üçüncü kişi durumundadır. Öte yandan muris muvazaasında gizli sözleşme daima bağış sözleşmesi şeklinde yapılmakta olup, miras bırakan ile bağış yaptığı kişinin gerçek iradelerine uygun olarak düzenlendiğinden kural olarak geçerlidir. Yeter ki kanunda öngörülen şekil koşuluna uyulmuş olsun.Görünüşteki sözleşme ile gizlenmesi onun geçersizliği sonucunu doğurmaz.Geçerli olan gizli sözleşmenin tarafları ve mirasçıları bağlayacağı kuşkusuzdur.Geçerli sözleşmeye karşı öteki mirasçıların başvuracakları yol, koşulları varsa tenkis veya mirasta iade davalarıdır.( E.Özkaya İnançlı İşlem ve Muvazaa Davaları, 4.güncellenmiş baskı, syf. 371, 379) Muvazaalı temliklerde mirasçılar miras payları oranında tapu iptal ve tescil isteyebilecekleri gibi, taşınmazın terekeye döndürülmesini de isteyebilirler. Pay oranında iptal tescil istenilmesi halinde dava açan mirasçıların payları yönünden dava kabul edilecek, bundan dava açmayanlar yararlanamayacaktır. Eğer tüm mirasçılar muris muvazaası davasını açmazlarsa, dava açmayanlar için kayıt muvazaalı olarak taşınmazın temlik edildiği kişi üzerinde kalmaya devam edecektir.Somut olayda, davacı yan muris muvazaası nedenine dayalı davasını 25.07.2007 tarihinde açmış olup, 3.kişiler yönünden aleniyetin sağlanması amacını güden tedbirin de, aynı gün tapu kaydına konulduğu görülmüştür. İpotek tesisi, muvazaa davasından ve tedbir kararından önce tapu kaydına işlenmiştir.4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1020. maddesi uyarınca “ tapu sicilinin açıklığı prensibi” , davalı banka ile kayıt maliki Ali arasında el ve işbirliği iddia edilmiş ve kanıtlanmış olmadığından davalı banka lehine hak sağlar.Öyle ise, davalı Y..Bankası A.Ş.'ne yönelik açılan davanın reddi gerekir.Açıklanan nedenlerle, Özel Daire bozma ilamında belirtilen gerekçelerle, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen bozma ilamına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.S O N U Ç : Davalı Y.. A.Ş vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı kanunun 440.maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 24.04.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi. KARŞI OY YAZISI :Yerel mahkeme ile Yargıtay Özel Dairesi arasındaki uyuşmazlık, muris muvazaası nedeniyle iptal edilen tapu kaydına güvenerek, muvazaalı işlemin tarafı olan kişinin borcunun teminatı için tesis edilen ipotek kaydının kaldırılmasının gerekip gerekmediği noktasındadır.Dava konusu taşınmaz ilkin muris Kamile 'ye ait iken, ipotek borçlusu A.. B..'a muvazaalı olarak 14/11/2005 tarihinde devredilmiştir. Sonra muris Kamile 05/07/2006 tarihinde ölmüş, 16/02/2007 tarihinde de uyuşmazlık konusu olan ipotek, A.. B..'ın borcu nedeniyle konulmuştur. Murisin tek mirasçısı Refika tarafından 25/07/2007 tarihinde açılan muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescili davası kabulle sonuçlanmıştır. Verilen hüküm 29/12/2009 tarihinde kesinleşerek, davacılar adına tapuya tescil edilmiştir.Davacılar, ipotek borçlusu A.. B..'a yapılan temlikin muvazaa nedeniyle mahkemece iptal edildiğinden, murisin ölüm tarihi olan 05/07/2006 tarihinde TMK.'nun 599.maddesi gereğince külli halefiyet gereği taşınmaz mülkiyetini edindiklerini, bu tarihte taşınmaz üzerinde ipotek kaydının bulunmadığını, ipotek alacaklısının davacılardan herhangi bir alacağının bulunmadığını, davacıların mülkiyet hakkının, alacaklının şahsi hakkına karşı üstün bir hak olduğunu ileri sürmektedirler.İpotek alacaklısı olan davalı banka ise, ipoteğin tesis edildiği tarihte, tapu kaydının ipotek borçlusu A.. B.. adına kayıtlı olduğundan, iyi niyetle sicil kaydına dayanılarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin kazanımının korunacağını savunmaktadır.Öncelikle belirtmek gerekir ki, eldeki davada, davacıların 4721 sayılı TMK.'nun 599. maddesi gereğince mirastan kaynaklanan hakkı ile davalının ipotek tesisinden kaynaklanan hakkının çatıştığı görülmektedir.Bilindiği üzere, TMK.'nun 599.maddesine göre, miras bırakanın ölümü ile mirasçılar mirası bir bütün olarak kanun gereğince kazanırlar. Aynı Kanunun 705.maddesine göre de, miras yoluyla mülkiyet tescilden önce kazanılır. Bu durumda murisin 05/07/2006 tarihinde ölümüyle, aynı tarihte taşınmazın mülkiyetinin davacılara geçtiğinin kabulü gerekir.Öte yandan ipoteğe dayalı hak sahibi olan ipotek alacaklısının bu hakkının temelinin kredi sözleşmesinden kaynaklanan kişisel hak olduğu da kuşkusuzdur.Bu durumda, çatışan söz konusu haklardır. Öncelikli ve düzgün sebebe dayalı olana değer verilmesi gerektiğinden, TMK.'nun 599.maddesinden doğan miras hakkının öncelikli olduğu dikkate alınarak sonuca gidilmelidir. Nitekim, Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin 13/06/2005 tarih ve 2005/6378-7099 sayılı içtihadı anlam örgüsü yönünden aynı mahiyettedir.Bundan sonra ipotek alacaklısının, sicil kaydına güvenerek, iyi niyetle ipoteğin tesis edildiği savunması üzerinde durulmalıdır. Kural olarak taşınmaz mülkiyetinin kazanılması tescille olur. (TMK.'nun 705/1.maddesi) Ayni Haklar, kütüğe tescil ile doğar. (TMK.'nun 1022/1.maddesi)Bilindiği üzere, mülkiyetin nakli ya da sınırlı ayni hakların tescili sebepli işlemlerdir. Bu işlemler, kanunda öngörülen ve hukuka uygun olarak gerçekleştirilen işlemlerdir. Geçerli olmayan işlemlerle ayni hak kazanılamaz. Örneğin sahte vekaletname ile tapuda gerçekleştirilen satış işlemi, geçerli bir satış işlemi değildir. Baştan beri sakat bir işlemdir. Bu nedenle de işlemin karşı tarafını oluşturan kişinin ve bu kişiden iyi niyetle ayni hak iktisap eden kişilerin iktisabı hukuk düzenince korunmaz.Ancak, çifte tapuda olduğu gibi, ya da bir taşınmazın cebri ihale ile satışında, tapuya tescili sağlanmadan, ikinci kez ihale ile satılarak ihale alacaklısı adına tapuya bağlanması durumunda olduğu gibi, mülkiyetin nakli geçerli bir nedene dayandığından, bu şekilde oluşan sicile güvenerek iyi niyetle ayni hak iktisab eden kişilerin, iktisabı korunur.Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, davacıların dava konusu kayıt maliki olan muris Kamile'nin 05/07/2006 tarihinde ölmesi üzerine, külli halefiyet ilkesi gereğince TMK.'nun 599.maddesine göre, dava konusu taşınmazı 05/07/2006 tarihinde edindikleri ve ipoteğin bu tarihten sonra 16/02/2007 tarihinde, o tarihte kayden malik gözüken A.. B.. tarafından kredi borcuna karşılık olarak konulduğu sabittir. Davacılar tarafından A.. B.. aleyhine, muris muvazaasına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescili davasının kabulle sonuçlandığı ve taşınmazın davacılar adına tescil edildiği de sabittir.Muvazaalı işlem, aynen sahte işlemde olduğu gibi, mutlak butlanla batıl olup, işlemi baştan beri geçersiz kıldığından, ipotek borçlusu A.. B..'ın taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkının varlığından sözedilemez. Böylesi bir durumda tesis edilen ipoteğin sicile güven ilkesinden yararlanmasından da sözedilemez.Aksinin kabulü durumunda, muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescili davasını sonuçsuz bırakmak isteyen kişilere kapı aralanmış olur. Çünkü bu halde muvazaalı işlemin tarafı olan kişi, taşınmaza ipotek koymak ya da başka sınırlı ayni hakla yükümlü kılmak suretiyle açılan davayı sonuçsuz bırakabilir. Bu şekilde muvazaa yoluyla miras hakkı elinden alınan mirasçı davayı kazandığı halde, müddeabihi (dava konusu) kaybetmiş olur.Bu nedenlerle, yerel mahkemenin direnme kararı somut olayın özelliğine uygun düştüğünden, onanması gerekirken, bozulmasına dair sayın çoğunluğun değerli görüşüne katılamıyorum..
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
TESPİT DAVALARINDA GÖREVLİ MAHKEME
Taraflar arasındaki "oda kaydının silinmesine dair işlemin iptali, üyelik kaydının devam ettiğinin ve davacının taksi durağında hak sahibi olduğunun tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bandırma 1.Asliye Hukuk Mahkemesince mahkemenin görevsizliğine dair verilen 06.09.2012 gün ve E:2
Tapuya güven ilkesi - Kötüniyet iddiasının itiraz niteliğinde olduğu
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL, TAZMİNAT (TERDİTLİ)Taraflar arasında birleştirilek görülen tapu iptali ve tescil, tazminat (terditli) davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı ... vekili, davalı ... vekili ve davalı ... v
4. kişinin 3. kişi lehine istihkak iddiası ileri sürebilmesi için....yetki - temsil
Taraflar arasındaki istihkak iddiasının reddi davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı üçüncü kişi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacı alacaklı vekili, Beyoğlu Birinci İ
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?