Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5664 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 1538 - Esas Yıl 2008





DAVA:Taraflar arasında görülen davada; Davacılar, miras bırakanları K.Ç.'nin dava dışı A.D.'a verdiği vekaletname ile 26 sayılı parseldeki 1/4 payının vekil tarafından davalıya satıldığını, ancak miras bırakanın satıştan önce ölmüş olması nedeniyle işlemin geçersiz bulunduğunu ileri sürerek tapu iptali-tescil istemişlerdir. Davalı, işlem tarihinden 27 yıl sonra açılan davanın dinlenemeyeceğini, taşınmazı iyiniyetle satın aldığını, ölümden haberi olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, işin niteliği gereği vekaletnamenin ölümünden sonrasını da kapsadığı, davalının iyiniyetli bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 06.05.2008 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vs. vekili Avukat G.Ç. ile temyiz edilen vekili Avukat R.Y. geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi M.A. tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 26 parsel sayılı taşınmazın 1/4 payının maliki olan davacıların miras bırakanı K.Ç.'nin dava dışı 1/4 pay maliki M.K. ile birlikte 09.11.1976 tarihinde A.D. isimli kişiye satış yetkisini de içerir biçimde vekaletname verdikleri, davacıların miras bırakanının 23.03.1997'de öldüğü, vekil M.'in ise gerek davacıların miras bırakanının ve gerekse dava dışı M.K.'m taşınmazdaki paylarını 05.12.1977 tarihli resmi akitle davalıya satış yoluyla devrettiği görülmektedir. Davacılar, ölümle vekalet görevinin sona erdiğini, bu nedenle davalıya yapılan temlikin geçersiz bulunduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır. Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre vekalet sözleşmesi tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Bunun doğal sonucu olarak vekalet sözleşmesinden doğan hak ve borçlar tarafların kişiliğine sıkı surette bağlı bulunmaktadır. Vekil eden, güvenini taşıyan bir kişi seçip işin görülme biçimi hakkında talimat vermektedir. Vekil edenin ölümü, iş görmenin yapılma biçimine egemen olan iradeyi ve yararı ortadan kaldıracağından, hatta görevin devamını imkansız hale getireceğinden vekalet sözleşmesini sona erdirir. Ancak, vekalet sözleşmesinin ölümden sonrada devam edeceği sözleşmede kararlaştırılmış veya işin niteliğinden anlaşılıyorsa, vekalet sözleşmesinin devam edeceği 07.12.1940 tarih 1938/20 Esas-1940/87 karar sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıkça vurgulanmıştır. Bilimsel görüşler de bu doğrultuda gelişmiştir. Nitekim, bu ilke BK'nın 35. maddesi ile eş anlamda hüküm getiren aynı yasanın 397/1 maddelerinde “hilafı mukaveleden veya işin mahiyetinden anlaşılmadıkça vekalet gerek vekilin gerek müvekkilinin ölümü ile.... nihayet bulur.” şeklinde açıklanmıştır. Buna karşın söz konusu yasanın 37 ve 398. maddelerinde belirtildiği üzere, vekilin vekaletin sona erdiğini öğrenmeden önce yaptığı sözleşmeler vekil edeni veya mirasçılarını bağlar. Ancak, vekil ile sözleşme yapan kişi, vekil edenin ölümünden haberdar olduğu takdirde değinilen yasa hükmü uygulanamaz. Yukarıda değinilen ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında, vekaletin ölümden sonra devam edeceği kararlaştırılmadığı gibi, işin niteliği itibariyle ölümden sonra devam edeceğini söyleyebilme olanağı da yoktur. Öte yandan; vekilin, vekil edenin ölümünü, başka bir deyişle vekalet yetkisinin sona erdiğini bilerek işlem yapmış olması durumunda, anılan işlemin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve ilk el konumundaki davalının TMK'nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı açıktır. Ne var ki mahkemece; vekilin, satış işleminden önce vekil eden davacıların miras bırakanının öldüğünü bilip bilmediği yönünden hükme yeterli bir soruşturma gerçekleştirilmemiştir. SONUÇ: Hal böyle olunca, vekil A.D.'m kendisine vekalet veren davacıların miras bırakanı K.Ç.'nin satış işleminden önce öldüğünü bilip bilmediği araştırılarak elde edilecek bulguların toplanmış ve toplanacak tüm delillerle birlikte değerlendirilmesi, ölümü bilmediğinin anlaşılması halinde ise, ondan sonra davalının ölümden haberdar olup olmadığının tartışılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilip yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davacıların temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 550.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edenden alınmasına 06.05.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.