Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 560 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 3577 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.-K A R A R-Davacı vekili, davalı ....'nin, bedeli paylaşıma konu taşınmazın sahibi takip borçlusu ...'ın ortağı olduğu şirketten alacaklı olmasına rağmen, şirketin malvarlığından alacağını tahsil etme yoluna gitmeden doğrudan şirket ortağı hakkında takip başlatttığını ve ayrıca şirket ortağının şirket borçlarından dolayı sadece payı oranında sorumlu bulunduğunu, davalı ... ....'nün haciz tarihinin de satış tarihinden sonra olduğunu, düzenlenen sıra cetvelinde bu hususlara dikkat edilmeden davalılara garameten pay ayrıldığını ileri sürerek, sıra cetvelinin iptalini istemiştir.Davalılar, davaya cevap vermemişlerdir.Mahkemece, iddia ve dosya kapsamına göre, davalı kurumların 6183 Sayılı Yasanın 21. maddesi uyarınca, davacı tarafından konulan ilk hacze iştirak ettirildikleri, bu itibarla sıra cetvelinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1) Davalı ... Müdürlüğü'ne yönelik temyiz istemi yönünden;5219 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu HUMK’nın 427. maddesinde öngörülen kesinlik sınırı, 5236 sayılı Kanunun 19. maddesiyle HUMK’na eklenen Ek-Madde 4’te öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında 2014 yılı için 1.890,00 TL dir.Dava dilekçesinde, satış bedelinin dağıtımı için düzenlenen sıra cetvelinde, davalı ... Müdürlüğü'ne hacze iştirak hakkı bulunmadığı halde 634,18 TL pay ayrıldığı ileri sürülmüş olup, mahkemece, davanın reddine dair verilen karar, yukarıda anılan madde hükmüne göre temyiz sınırının altında kaldığı cihetle kesin niteliktedir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 1989/3 Esas, 1990/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da verilebileceğinden, davacı vekilinin, anıla davalıya yönelik temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.2-Davalı ....'ne yönelik temyiz itirazları yönünden;Dava, haciz sıra cetveline itiraza ilişkindir.Borçluya ait mahcuz satış bedelinin bütün alacaklıların alacağını karşılamaması halinde düzenlenecek sıra cetveline itiraz, alacağın esas ve miktarına yönelikse dava yoluyla genel mahkemede (İİK’nın mad.142/1), itiraz sadece sıraya yönelikse şikayet yoluyla icra mahkemesinde (İİK’nın mad. 142/son) ileri sürülmelidir. Somut olayda, limited şirket ortağı olduğu iddia edilen borçlunun, şirketin anılan davalıya olan sigorta pirim borcundan dolayı şahsi malvarlığı ile sorumlu tutulmasına ilişkin koşullar gerçekleşmeden, diğer anlatımla önce şirket hakkında takip yapılıp tahsil etme yolu tüketilmeden, anılan davalı tarafından, pirim alacağı nedeniyle ortağın taşınmazına haciz konulmasının ve bu davalıya davacı ile birlikte garemeten pay ayrılmasının doğru olmadığı ileri sürülmüştür. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 88. maddesinin 16. fıkrasında "Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise tüzel kişiliği haiz işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı tüzel kişi işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur." hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre; davalı ... Merkezi'nin tüzel kişi işveren şirket hakkında takibat yapmadan, doğrudan yönetici hakkında 6183 sayılı Yasa uyarınca önce takibe girişme ve bunun üzerine haciz koydurma yetkisi bulunmaktadır. Öte yandan, limited şirketlerde şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilemeyen veya edilemeyeceği anlaşılan kamu alacakları için 6183 Sayılı Yasanın 35. maddesine göre ortaklara ve 213 sayılı V.U.K’nun 10. maddesi ile 6183 Sayılı Yasanın mükerrer 35. maddesine göre de kanuni temsilcilere sorumluluk getirilmiştir. Limit şirket ortaklarının ve kanuni temsilcilerinin şirketin kamu borçlarından kaynaklanan sorumlulukları fer'i niteliktedir. Kamu alacaklısı idarenin, borçlu şirketin ortağının ya da temsilcisinin sorumluluğuna gidebilmesi için, şirket hakkında takip yapmış olması, şirketin aciz halinde olması ve alacağın şirket malvarlığından tahsilinin mümkün olmadığının belirlenmesi ve bundan sonra, şirket ortağı ya da temsilcisi hakkında 6183 sayılı Yasa'nın 54. maddesi uyarınca takip yapılarak, ortağın malvarlığına haciz uygulaması gerekir. Somut olayda, sıra cetvelinin 13. sırasında .....'ne yer verilmiş olup, borçlu olarak ..... gösterilmiştir. Davalı .... tarafından icra dosyasına gönderilen 23.07.2013 tarihli yazıda, şirket müdürü ...'ın şirket borçlarından müteselsil olarak sorumlu olması nedeni ile kendisine ödeme emri ve 02.02.2010 tarih 1754745 sayılı yazı ile de haciz bildirisi gönderildiği ve haczin devam ettiği bildirilmiş ise de bedeli paylaşımı konu taşınmaz üzerindeki takyidatları gösterir tapu kaydı örneğinden davalı kurum alacağı için uygulanan haczin 13.04.2012 tarih ve 7134713/232 sayılı yazıya dayalı olduğu görülmüş olup, söz konusu bu haczin, kamu alacaklısı kurum tarafından borçlu ... hakkında başlatılan bir takibe dayalı olup olmadığı anlaşılamadığından, öncelikle bu hususun belirlenmesi gerekir. Zira, az yukarıda açıklandığı üzere, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun pirim alacaklarından dolayı kanuni temsilcilerin sorumluluğu fer’i bir sorumluluk olmayıp birinci derecede ve doğrudan bir sorumluluk olup, kurumun temsilcinin malı üzerinde haciz işlemi uygulatabilmesi için öncesinde 6183 sayılı Yasa uyarınca bir takip başlatması gerekir. Davalı .... alacağının esası ve miktarı uyuşmazlık konusu olmayıp, 6183 sayılı Yasa'nın 35. madde hükmüne uyulmadığı, diğer anlatımla anılan davalı tarafından borçlu hakkında usulüne uygun takip yapılmadığı iddiasına dayanılmakta, temyiz dilekçesinde ise bunun yanında davalı kurumun garameye dahil edilmesinin Yasanın mükerrer 35. maddesine de aykırı olduğu dile getirilmektedir. Borçlunun şirketin ortağı ya da temsilcisi olup olmadığına ve buna bağlı olarak anılan yasa hükümlerine ilişkin takip hukuku kurallarına uyulup uyulmadığına ilişkin inceleme görevi, İİK'nın 142/son maddesi uyarınca icra mahkemesinindir.Bu durumda mahkemece, anılan madde hükümlerine ilişkin koşulların tartışılıp, değerlendirilmesine ilişkin incelemenin alacağın esasına ve miktarına değil, sıraya ilişkin olduğu gözetilerek, İİK'nın 142/son maddesi uyarınca İcra Mahkemesi'nin görevli olduğu gerekçesiyle karar tarihinde yürürlükte olan HMK'nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı sebebiyle, davalı ... yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde uyuşmazlığın esasının incelenmesi doğru olmamıştır3-Bozma nedenine göre, davacı vekilinin, davalı .... 'ne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ : Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin, davalı ... Müdürlüğü'ne yönelik temyiz isteminin mahkeme hükmünün kesin olması nedeniyle reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin, davalı .... 'ne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.