MAHKEMESİ : Ceyhan Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 22/06/2010NUMARASI : 2010/696-2010/918Taraflar arasındaki “Geçit hakkı kurulması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ceyhan Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 17.11.2009 gün ve 2009/378 E., 2009/1323 K. sayılı kararın incelenmesi davalılardan A..B.. ve Ş.. B..... vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 06.04.2010 gün ve 2944-3800 sayılı ilamı ile;(“...Davacılar, 446 parsel sayılı taşınmazları yararına davalılara ait 444 parsel sayılı taşınmazdan geçit hakkı kurulmasını istemişlerdir.Davalılar vekili, 442, 445 ve 447 parsel sayılı taşınmazların geçit için daha elverişli olduğunu savunmuş ve davanın reddini istemiştir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmü, 444 parsel sayılı taşınmazın paydaşlarından davalı A... ve Ş... B...vekili temyiz etmiştir.Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira, geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakarlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazların kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi olanaklı değil ise bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.Somut olayda; mahkemece beş adet alternatif güzergah incelenmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, alternatif güzergahlar değerlendirilirken fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi esas alınmamış, davacının en yararına olan geçit güzergahı tercih edilmiştir. Bu nedenle, mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile yeniden keşif yapılmalı ve özellikle 444 ve 445 parsel sayılı taşınmazların müşterek sınırı değerlendirilmeli, müşterek sınırdan kurulacak geçit irtifakı fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesine daha uygun olacağından geçit ihtiyacı buradan karşılanmalıdır. Bu güzergahtan geçit kurulmasının olanaklı olmadığının saptanması halinde, şimdi olduğu gibi 444 parsel sayılı taşınmazdan geçit kurulmasına karar verilmelidir.Karar açıklanan bu nedenlerle bozulmalıdır.Kabule göre de; Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte ( emsallerine göre 2,5- 3 m. ) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekirken gerekçesi gösterilmeden 3,5 metre genişliğinde geçit hakkı tesis edilmesi de doğru görülmemiştir...”)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.TEMYİZ EDEN: Davalılardan A.B.. ve Ş.B.. vekili HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir.Mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçe ile bozulmuştur.Yerel mahkeme, ilk kararın fiilen ve hukuken yerinde olduğundan bahisle kararında direnmiş; bir kısım davalılar vekili kararı temyiz etmiştir.I- Ön sorunların incelenmesi:Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, işin esasına girilmezden evvel, kısa karar ile gerekçeli kararın birbirinden farklı olup olmadığı ve ayrıca mahkemece direnme kararı verilip verilemeyeceği hususları ön sorun olarak ele alınıp, tartışılmıştır.A) Kısa karar-gerekçeli karar arasındaki uyumsuzluk:Her ne kadar mahkemece verilen direnmeye ilişkin kısa kararda “…444 sayılı taşınmaza yönelik güney sınırında…” ifadesine yer verilmiş, gerekçeli kararda ise “…445 parsel sayılı taşınmaza yönelik güney sınırında…” denilmiş ise de bu farklılığın maddi hatadan kaynaklandığı bu nedenle bozma nedeni olarak kabul edilemeyeceği sonucuna varılarak birinci ön sorun oybirliği ile aşılmıştır.B) Mahkemece direnme kararı verilip verilemeyeceği:1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi hükmüne göre, Yargıtay’ın bozma kararı üzerine hakim tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra bozma ilamına uyulup uyulmayacağına karar verir. Görülüyor ki, hakim bozma ilamına uyma zorunda olmayıp, eski kararında direnebilir.Eş anlatımla, hakim kural olarak Yargıtay bozma kararına uymak ya da bu karara karşı direnme kararı vermek konusunda tarafların istekleri ile bağlı olmayıp, takdir yetkisine sahiptir.Ancak, bozma nedenlerinin kamu düzenine ilişkin ve dolayısıyla hakimin kendiliğinden (re’sen) göz önünde bulundurması gereken sebeplerden olmaması halinde, taraflar veya vekilleri bozma kararına uyulmasını istemişlerse artık mahkemece önceki kararda direnilemez; bozma kararına uyulması gerekir. Yargıtay’ın yerleşmiş ve kurallaşmış uygulaması bu doğrultudadır. (Hukuk Genel Kurulu’nun 17.9.2008 gün 2008/9-519 E.,2008/541 K.sayılı ilamı.)Açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olay irdelendiğinde; davanın tarafları duruşmaya katılanlardan ibaret değildir. Çağrıldığı halde duruşmaya gelmeyen taraflar ne mahkeme nezdinde, ne de dilekçe ile kendilerini ya da mahkemeyi bağlayıcı herhangi bir beyanda bulunmamışlardır.Taraflardan duruşmaya katılanların uyma kararı verilmesini istemiş olmaları ise, sadece onlar yönünden kendilerini ve mahkemeyi bağlar. Duruşmaya katılmamış ve beyanda bulunmamış olanlar açısından ise hukuken mahkemeyi bağlayıcı bir olgu gerçeklemediğinden mahkemece direnme kararı verilmesinde yasal bir engel bulunmamaktadır.Açıklanan nedenlerle mahkemece direnme kararı verilmesinin usulen olanaklı olduğuna oyçokluğu ile karar verilerek; bu ön sorun da aşılmıştır.II- İşin esasının incelenmesi;A) Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere “ve özellikle davaya konu taşınmazlara komşu taşınmazlar yönünden yeniden değerlendirme yapılarak tüm alternatif güzergahların değerlendirilmesi, bu alternatif güzergahlar arasında, kendisinden yer alınması daha ekonomik olan başka parseller varsa bu parsellerin kayıt ve krokileri getirilip, kayıt maliklerinin de davaya dahil edilmesi, mahallinde yapılacak keşifte bozmada da işaret olunan şekilde tereddüde yer vermeyecek şekilde inceleme yapılması ve alınacak ayrıntılı rapor da değerlendirilerek sonucuna göre açıklanan usul ve esaslara uygun bir karar verilmesi gerekmesine göre” Hukuk Genel Kurulu’nca da bu ilave gerekçelerle benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.B) Özel Daire bozma ilamının son paragrafında yer alan ve “kabule göre” başlığı altında gösterilen gerekçeye gelince: Bozma ilamlarında “ kabule göre de” veya “kaldı ki” gibi söz dizinleriyle başlayan, bozma sebebine göre inceleme sırası gelmemekle birlikte sadece mahkemenin hükmündeki hatanın varlığına işaret eden, hükmü o yönden eleştiren, mahkemenin aynı hataya düşmemesi için ona bir tavsiye ve yol gösterme amacına yönelik bulunan ifade ve açıklamalar; usul hukuku anlamında “bozma” niteliği taşımamaktadır.Dolayısıyla, yerel mahkemelerin, bozma ilamında yer alan bu tür ifade ve açıklamalara ilişkin direnme ya da uyma kararı veremeyecekleri belirgindir.Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulaması da bu yöndedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.04.2011 gün 2011/17-50 E., 2011/231 K. sayılı kararları ).Mahkemece, bozma ilamının son fıkrasında yer alan ve “kabule göre” açıklamasıyla başlayan, tavsiye niteliğinde bulunan açıklamalar, bozma nedeni gibi kabul edilerek direnilmişse de, usuli anlamda bozma niteliği taşımayan bu hususlara karşı direnilmesi mümkün olmadığından, buna ilişkin kararın Hukuk Genel Kurulu'nca da incelenmesi olanaklı değildir.Diğer taraftan, içerikçe bozma gerekçesine dahil olmayan bu hususların bozma metninde yer alması doğru bulunmadığından; “Kabule göre de; Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte ( emsallerine göre 2,5- 3 m. ) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekirken gerekçesi gösterilmeden 3,5 metre genişliğinde geçit hakkı tesis edilmesi de doğru görülmemiştir.” Şeklindeki bölümün bozma metninden çıkarılması gerekir.S O N U Ç : 1-Yukarıda (II).maddenin (A) bendinde açıklanan nedenlerle davalılardan Ali Balkan ve Şefik Balkan vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen ilave nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine,2-Yukarıda (II).maddenin (B) bendinde açıklanan nedenlerle, bozma ilamının son paragrafında yer alan “Kabule göre de; Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsallerine göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekirken gerekçesi gösterilmeden 3,5 metre genişliğinde geçit hakkı tesis edilmesi de doğru görülmemiştir.” şeklindeki bölümün bozma metninden çıkarılmasına,28.09.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.