Normal
0
21
false
false
false
TR
X-NONE
X-NONE
MicrosoftInternetExplorer4
/* Style Definitions */
table.MsoNormalxTable
{mso-style-name:"Normal Tablo";
mso-tstyle-rowband-size:0;
mso-tstyle-colband-size:0;
mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;
mso-para-margin-top:0cm;
mso-para-margin-right:0cm;
mso-para-margin-bottom:10.0pt;
mso-para-margin-left:0cm;
line-height:115%;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:14px;font-sizex:11.0pt;
font-familyx:"Calibri","sans-serif";
mso-ascii-font-familyx:Calibri;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-hansi-font-familyx:Calibri;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;}
DAVA : Taraflar
arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; Alanya 1. Sulh Hukuk Mahkeme'since davanın kısmen kabulüne dair
verilen 31.03.2009 gün ve 2006/65 E., 2009/472 K. sayılı kararın incelenmesi
davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin
23.02.2011 gün ve 2010/7299 E., 2011/2339 K. sayılı ilamı ile;
( ... Davacı vekili,
müvekkilinin abonesi olan davalının abonelik üzerinden kullanılan suyun
bedelini ödememesi üzerine 11.584,06 TL alacağın tahsili için yapılan icra
takibinin davalının haksız itirazı nedeniyle durduğunu ileri sürerek, itirazın
iptaline, % 40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili,
müvekkilinin aboneliğin bulunduğu işyerini İcra Tetkik Mercii kararı ile 1999
yılında tahliye ettiğini, tahliye tarihinden sonraki su sarfiyatından sorumlu
tutulamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece benimsenen
30.11.2006 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda, davaya konu su
tüketimlerinin davalının aboneliği üzerinden yapıldığı, davalının işyerini
tahliye etmesine rağmen abonelik sözleşmesini iptal ettirmediği, bu nedenle
kullanılan su bedelinden sorumlu olduğu gerekçesiyle davalının icra takip
dosyasında yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, asıl alacağın 2.736,45 TL,
işlemiş faizin 8.777,44 TL olarak kabulü ile asıl alacağa takip tarihiden
itibaren işleyecek gecikme zammı ile takibin devamına, asıl alacağın % 40'ı
oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp, davacıya verilmesine karar
verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki
yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin
takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki
bendin kapsamı dışında kalan öteki temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-) Gecikme zammı
temerrüt tarihine kadar istenebilir. Temerrüt tarihinden sonra asıl alacağa
temerrüt faizi istenebilir. Mahkemece bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm
kurulması doğru görülmemiştir... ),
Gerekçesiyle
bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda,
mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel
Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği
anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü.
KARAR : Dava,
itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, takip
tarihinden itibaren gecikme zammı oranında faiz uygulanmak suretiyle itirazın
kısmen iptaline karar verilmiştir.
Davalı vekilinin
temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen
nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece,
önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davalı vekili getirmiştir.
Bozma ve direnme
kararlarının içerikleri itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık;
temerrüt tarihinden sonra asıl alacağa uygulanması gereken faizin gecikme zammı
oranında mı, yoksa temerrüt faizi oranında mı olması gerektiği noktasında
toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü
için öncelikle gecikme zammının hukuksal niteliği üzerinde durularak, gecikme
zammının temerrüt ( gecikme ) faiziyle ilişkisinin öğretideki görüşler de ele
alınarak irdelenmesi; temerrüt, muacceliyet, ihtar, faiz, tazminat, cezai şart
gibi konuyla ilgili terimlerin tanım ve yorumlarının yapılmasında yarar
bulunmaktadır.
Uygulama ve öğretide
baskın görüş olarak, ayni zamanda gecikme zammını da içerdiği kabul edilen
tanımlamasıyla temerrüt ( gecikme ) faizi; borçlunun para borcunu zamanında
ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye
başlayan ve temerrüdün devamı müddetinde varlığını sürdüren, alacaklının
zararın varlığını ve miktarını ve borçlunun kusurunu ispat zorunda kalmaksızın
borçlunun ödediği ve miktarı yasalarla belirlenmiş asgari, maktu bir
tazminattır. ( Bkz.Dr. Becker, İsviçre Medeni kanunu şerhi, Borçlar Kanunu,
Fasikül IV, sh.5 Dr.S.Ozkök Çevirisi, A.Von Tuhr, Cilt 1-2 sh.617, C.Edege
Çevirisi, Dr.Nami Barlas, Para Borçlarının ifasında Borçlunun Temerrüdü ve
Temerrüt açısından Düzenlenen Genel Sonuçlar İst. 1992 sh.127 vd, Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu'nun 11.6.1997 gün E.1997/11-278 K.529 ).
Gecikmeden doğan
zarardan dolayı gecikme tazminatının istenebileceği açıktır. Borçlanılan edimin
gecikerek de olsa aynen ifası, bazı hallerde alacaklının gecikme yüzünden
uğradığı zararı karşılamaya yetmez. Bu nedenle alacaklı, borçludan aynen ifa
yanında gecikme dolayısıyla uğramış olduğu zararın tazminini isteyebilir.
Gecikmiş ifa ile birlikte gecikme tazminatının istenmesine engel yoktur. Burada
alacaklının gecikme dolayısıyla uğradığı zarara, gecikme zararı, bu zararın
giderilmesi için ödenecek tazminata ise gecikme tazminatı denir. ( Tekinay/Akman/Burcuoğlu/
Altop Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler 7.Baskı, 1993 sh.911-926, Prof. Dr.
Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler 5.Bası 1088-1092 ).
Yeri gelmişken
belirtmelidir ki, borçlu temerrüdü; borçlunun ifa etmekten kaçınamayacağı muaccel
edimi zamanında yerine getirmeyerek ifada gecikmesi ve borcun ifasının hala
mümkün bulunması durumunda belirli şartlara bağlı olarak gerçekleşen bir
sorumluluk nedenidir. Para borçlan için temerrüdün oluşum şartlan; borcun
muaccel hale gelmesi, alacaklı tarafından borçluya ihtarda bulunulmasıdır.
Muacceliyet en yalın anlatımıyla, ödeme zamanının gelmiş olmasıdır. Borcun
ifası için bir vade öngörülmüşse kural olarak bu vadenin gelmesiyle muacceliyet
oluşur. Muacceliyet tek başına temerrüdü sağlamaya yeterli değildir. Ayrıca
alacaklı tarafından borçluya bir ihtarda bulunulması da kural olarak gerekir (
BK.md.101/f.l ). İhtarın olağan gerçekleşme tarzı, alacaklının sırf ödeme
talebinden ibaret iradesini borçluya iletmesidir. Ayrık olarak sözleşme veya
kanunla getirilen düzenleme ile zamanında ödemede bulunulmadığı takdirde ihtara
gerek kalmaksızın temerrüt oluşur.
Para borçları
açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme
yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve
temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve
temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle,
zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. Temerrüt faizi
belirtilen temel amaca hizmet etmenin yanı sıra, pratik başka amaçlara da
yöneliktir. Alacaklının bir zarara uğrayıp uğramadığı veya zararın temerrüt
faiz oranından daha düşük olup olmadığı tartışmalarına meydan verilmeksizin,
borçlunun faiz ödemeye peşinen zorlanması yargı organlarını büyük bir yükten
kurtarmakta ayrıca, borçluyu zamanında ödemede bulunmaya sevk etmektedir.
Temerrüt faizi,
muhtemel zararların giderilmesi amacıyla doğrudan doğruya yasa koyucu
tarafından öngörülmüş bir karşılık olup, talep edilebilmesi için gerçekten bir
zarar görülmüş olması gerekli değildir. Bu konuda borçluya bir ispat hakkı da
tanınmış olmadığı gibi, borçlunun temerrüde düşmekte kusurlu olması da şart
değildir. Tanımlanan bu özellikleri ile öğretide de hâkim olan görüş temerrüt
faizinin, alacaklının aksi iddia olunmayan farazi zararının asgari oranda
giderilmesine yönelik maktu ve götürü bir tazminat niteliği taşıdığı
yönündedir. Temerrüt faizinin fonksiyonu ve bu faizi öngören yasal düzenlemenin
amacı göz önüne alındığında tazminat nitelemesine varılabilir ( Bkz.Dr.Nami
Barlas, age. ).
Bu bağlamda, son
olarak faiz kavramının ele alınması ve özelliklerinin irdelenmesi de yararlı
olacaktır. Faiz para borcunun fer'i niteliğindedir ( BK. Md.113/2 ve 131 ). Dolayısıyla,
faizin varlığı için ilk şart bir para borcunun varlığıdır. Asıl borca bağlı
olarak doğar ve asıl borcun her hangi bir nedenle sona ermesi halinde de asıl
alacak ile birlikte sona erer. Doğmuş faizin asıl alacakla birlikte sona
ermemesi için saklı tutulması yâda halin icabından saklı tutulduğunun
anlaşılması gerekir. Zamana bağlı olarak işler, yasa ya da taraflarca saptanmış
belirli bir oranın anaparaya uygulanması ile saptanır. Bu özellikleri
gözetilerek faiz; "alacaklının nakdinden bir süre için yoksun kalması
nedeni ile, nakdin kullanılması olanağını borçluya bırakması karşılığında elde
ettiği, miktarı kanun yada hukuki işlem ile belirlenmiş, para borçları
açısından özel olarak düzenlenen, tahsil için zararın ve kusurun varlığı şart
olmayan bir tür tazminat, bir medeni semere" olarak tanımlanmaktadır. Bu
tanım, faizin genel tanımı olup, faizin türlerine göre çeşitli eklemelerle
değişiklik gösterebilmektedir ( Mehmet Helvacı, Borçlar ve Ticaret Kanunu
Bakımından Para Borçlarında Faiz Kavramı ).
Görüldüğü üzere, para
borçlarında borçlunun borcunu vadesinde ödememesi halinde yasal faizden ayrık
olarak uygulanan ve borçlu tarafından ödemek zorunda bırakılan ilave paranın
aslında bir faiz olduğunda kuşku yoktur.
Tüm bu açıklamalar
ışığında, davamıza konu gecikme zammı da bir faiz olup, faize ilişkin
düzenlemelerin somut uyuşmazlığa tatbiki gerekir. Nitekim HGK'nun 16.06.2004
gün ve 2004/19-357 E, 2004/360 K. sayılı ilamında da aynı ilkeler
benimsenmiştir.
Belirtilen durum
karşısında, mahkemenin bu yöne ilişkin direnme kararı yerinde ise de;
uyuşmazlığın Hukuk Genel Kurulu'na geldiği aşamada, 6098 sayılı Türk Borçlar
Kanunu yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama
Şekli Hakkında Kanunu'nun ( 6101 SY ) 7. maddesinde aynen " Türk Borçlar
Kanununun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere
ilişkin 76., faize ilişkin 88., temerrüt faizine ilişkin 120. ve aşırı ifa
güçlüğüne ilişkin 138. maddesi, görülmekte olan davalarda da uygulanır."
hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk
Borçlar Kanunu'nun 88. maddesindeki "Faiz ödeme borcunda uygulanacak
yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu
tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile
kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık
faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz." hükmünü içermesinin yanı sıra,
temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; "Uygulanacak yıllık
temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu
tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile
kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca
belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla
birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz
oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi
oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur." düzenlemesine yer
verilmiştir.
Tüm bunların yanı
sıra, yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 9. maddesi de
"Ticari işlerde; kanuni, anapara ile temerrüt faizi hakkında, ilgili
mevzuat hükümleri uygulanır." hükmünü getirmesini karşısında, somut
uyuşmazlığın çözümünde karar tarihinden sonra yürürlüğe girmiş bulunan ve halen
devam eden davalarda da uygulanması gereken hükümler içeren mevzuat
hükümlerinin somut olay bakımından da yerel mahkemece değerlendirilmesi
gerekmektedir.
O halde, mahkemece
yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, uygulanacak gecikme zammı oranı
bakımından bir değerlendirme ve araştırma yapılmak üzere direnme kararının
değişik bu gerekçeyle bozulması gerekir.
SONUÇ : Davalı
vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının, yukarıda
gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla
uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. Maddesi
gereğince bozulmasına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri
verilmesine, aynı kanunun 440. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı
olmak üzere, 12.09.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar
Muhatabın bilinen adresine çıkarılan tebligatın bilâ tebliğ iadesi halinde, 21/2. maddesine göre tebligat çıkartılabilir.
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi E. Ö. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunu
Sahte fatura kullanımı - tarafları arasında oluşan maddi ve hukuki ilişkinin gerçek mahiyetinin araştırılması gerektiği - vergi cezası
DAVA VE KARAR:
Davacı
hakkında bir kısım alışlarını sahte faturalarla belgelendirdiği yolunda
düzenlenen vergi inceleme raporuna istinaden 2002/Ocak-Mart dönemlerine
ilişkin olarak re’sen tarh edilen üç kat vergi ziyaı cezalı katma değer
vergisi ile kesilen özel usulsüzlük
Sosyal medya ortamından elde edilen veriler boşanma davasında tek başına delil olarak kabul edilemez
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davalı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:Mahkemece; davacı tarafından dosyaya sunulan elektronik ortamdan elde edilen resimler ve elektro
Yargıtay
Yargıtay Karar Arama
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ?
Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama
Yargıtay Kanunu
Yargıtay İş Bölümü
Yargıtay Haberleri
Karar Arama
Yargıtay Kararları
Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları
Yargıtay Ceza Dairesi Kararları
BAM Kararları
Danıştay Kararları
Anayasa Mahkemesi Kararları
Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları
Karar Arama Nasıl Yapılır?
Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir?
Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır?
BAM Karar Arama Nasıl Yapılır?
Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır?
Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?