8.HUKUK DAİRESİ
DAVA: Yukarıda tarih
ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı
tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye
gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor
dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin
gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR: Borçlu vekili,
müvekkili aleyhine ilama dayalı olarak başlatılan takibe karşı İcra
Mahkemesi'ne yaptığı başvurusunda; alacaklı vekili tarafından aynı ilama
dayanılarak lehe hükmedilen asıl alacak ve vekalet ücretinin ayrı ayrı
takiplere konu edildiğini, bunun hakkın kötüye kullanılması anlamına geldiğini
ileri sürerek icra emrinin iptalini istemiştir.
Mahkemece, aynı
ilamda hüküm altına alınan alacak kalemleri için tek ve aynı dosya ile ilamlı
icra takibinde bulunulmasını zorunlu kılan türden yasal düzenlemenin mevcut
olmadığı, borçlunun yalnızca takip dosyalarının birleştirilmesini talep
edebileceği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiş, hüküm borçlu vekili
tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK'nun
Hükmün Kapsamı başlıklı 297. maddesinde; hükmün sonuç kısmında yargılama
giderleri konusunda, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara
yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında gösterilmesi gerektiği
belirtilmiştir. Yargılama Giderlerinin Kapsamı başlıklı 323. maddesinin (ğ) bendinde
vekille takip edilen davalarda vekalet ücretini yargılama giderleri içinde
saymıştır. Yargılama Giderlerinden Sorumluluk başlıklı 326. maddesinin 1.
fıkrasında yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına
karar verileceği belirtilmiştir. Tüm bu düzenlemeler birlikte
değerlendirildiğinde ilam taraflara yüklenen borçlar, tanınan haklar, yargılama
giderleri olmak üzere bir bütündür. Vekille temsil edilen davalarda hüküm
altına alınan avukatlık ücreti de yargılama giderleri kapsamındadır.
6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu'nun Dürüst Davranma ve Doğru Söyleme Yükümlülüğü başlıklı
29. maddesinde Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar.
Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun
bir biçimde yapmakla yükümlüdürler. Dürüstlük Kuralına Aykırılık Sebebiyle
Yargılama Giderlerinden Sorumluluk başlıklı 327. maddesinin 1. fıkrasında
Gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olan
taraf, davada lehine karar verilmiş olsa bile, karar ve ilam harcı dışında
kalan yargılama giderlerinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkum edilebilir
denilmiştir.
4721 sayılı TMK'nun
Hukukun Uygulanması ve Kaynakları başlıklı 1. maddesinde Kanun, sözüyle ve
özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm
yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu
olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Hakim, karar
verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır. Dürüst
Davranma başlıklı 2. maddesinde Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını
yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça
kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Hakimin Takdir Yetkisi Başlıklı 4.
maddesinde Kanun'un takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da
haklı sebepleri gözönünde tutmayı emrettiği konularda hakim, hukuka ve
hakkaniyete göre karar verir." Hukukun Uygulanması başlıklı 33. maddesinde
ise; Hakim, Türk hukukunu resen uygular denilmiştir.
2709 sayılı 1982
Anayasası'nın Hak Arama Hürriyeti başlıklı 36. maddesinde Herkes, meşru vasıta
ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı
olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir denilmiştir.
818 sayılı Borçlar
Kanunu'nun 61. maddesini sadeleştiren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun
Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri başlıklı 77. maddesinde Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının
mal varlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle
yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya
gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur.
denilmiştir.
Somut olayda,
alacaklı vekili tarafından borçlu hakkında ...3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin
2005/1245 Esas ve 2013/77 Karar sayılı ilamına dayanılarak asıl alacak ve
işlemiş faiz açısından ...3. İcra Müdürlüğü' nün 2013/3366 sayılı dosyası ile;
vekalet ücreti ve yargılama gideri açısından ...3. İcra Müdürlüğü'nün 2013/3362
sayılı dosyası ile iki ayrı takip başlatıldığı ve her takip dosyasında takip
vekalet ücreti talep edilmiş olduğu görülmüştür.
Mahkemece, aynı
ilamda hüküm altına alınan alacak kalemleri için tek ve aynı dosya ile ilamlı
icra takibinde bulunulmasını zorunlu kılan türden yasal düzenlemenin mevcut
olmadığı gerekçesine dayanılmıştır. Ancak, yasalarda bir ilamla hüküm altına
alınan haklarla ilgili olarak ayrı ayrı takip yapılabileceğine ilişkin hiçbir
düzenleme de mevcut değildir. Bu durumda TMK'nun 1, 2, 4. ve 33. maddelerinin,
Anayasa'nın 36. maddesinin, Borçlar Kanunu'nun 61 ve Yeni Türk Borçlar
Kanunu'nun 77. maddesinin, HMK'nun 29. maddesinin gözönüne alınarak
uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekir.
Genel olarak icra
hukukuna ilişkin itiraz ve şikayetlerde TMK'nun 2. maddesinin uygulanma
kabiliyeti yoktur. Ancak, yukarıda belirtilen diğer yasa maddeleri gözönüne
alındığında bu tip olaylarla sınırlı kalmak üzere objektif iyi niyet
kurallarının gözardı edilmemesi gerekir.
Hakkın kötüye kullanılmasını;
hukuken var olan bir hakkın sınırlarını aşarak ya da o hakkı gerekçe göstererek
hukuka aykırı eylemler yapma durumu olarak veya bir hakkın yasaların tanıdığı
yetkilerin sınırları içinde olmakla birlikte, amacından saptırarak kullanılması
olarak da açıklayabiliriz. Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesine göre herkes,
haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına
uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.
Yani bir hak sahibi hakkını kullanırken ve borçlu borcunu öderken objektif iyi
niyet kurallarına uymak, hak sahibi başkasına zarar vermek amacını taşımasa
bile hareketi açıkça iyi niyet kurallarına aykırı ise ve başkasını zarara
uğratıyorsa veya hak sahibine sağladığı yarar ile başkasına verdiği zarar
arasında aşırı dengesizlik varsa bu durumu hakkın kötüye kullanılması olarak
değerlendirebiliriz. Anayasa başta olmak üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk
Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hak sahibinin hakkını kullanırken objektif
iyi niyet kuralları içinde hareket etmesini emretmiş aksi davranışın hukuk
düzeni tarafından korunamayacağını belirtmiştir.
Kötü niyetli olmasa
da alacaklı tarafından yasadaki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar
için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde
fazladan avukatlık ücreti talep edilmesi hakkın kötüye kullanılmasıdır. Bu
durum hukuk düzeni tarafından korunamaz. Hakim yukarıda belirtilen yasa
maddeleri gereğince yasadaki boşluğu objektif iyi niyet kuralları içinde
doldurmak zorundadır. İlam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden
olmaksızın alacaklının 2 ayrı takip başlatmak suretiyle yasalarda belirtilen
dürüstlük kuralına uymadığı, borçlunun zarara uğramasına neden olduğu
anlaşılmıştır. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında alacaklının bu
davranışı hukuk düzeni tarafından korunamayacağı için mahkeme tarafından
borçlunun bu yöndeki şikayetinin kabulü yerine yazılı gerekçe ile reddi
isabetli olmamıştır.
SONUÇ: Borçlu
vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı
nedenlerle İİK'nun 366. ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla
1086 sayılı HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca bozulmasına, taraflarca HUMK'nun
388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire
ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme
isteğinde bulunulabileceğine, 09.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.