Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5531 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 3959 - Esas Yıl 2015





Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; tarafların ortak iş yaptıklarını, daha sonra davacının işyerini devraldığını, aralarındaki anlaşmalar uyarınca davalıya 09.11.2009 tanzim tarihli 8.000 TL bedelli bir bono verdiğini, kısa süre sonra yeni bir anlaşma yaparak bonoyu geri alıp, davalının piyasaya olan borçlarının bir kısmını ödeyip 07.12.2009 tanzim tarihli 3.500 TL bedelli bono düzenlediklerini, bununda ödendiğini ve bonoyu davacıya verdiğini; ancak, davalının şahitler huzurunda müvekkiline verdiği senetlerin renkli fotokopi suretiyle hazırlanmış senetler olduğunu; davalının, daha sonra da davacı hakkında haksız olarak icra takibi başlattığını ileri sürerek İcra Müdürlüğünün 2010/365 sayılı takibine konu bonolar nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevabında; iddiaların yersiz olduğunu, davalının takibe konu senetle altındaki imzayı inkar etmediğini, yazılı belge ile ispatı gerektiğini belirterek; davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davalının sanık sıfatıyla yargılandığı Ağır Ceza Mahkemesinde bedeli ödenmiş bonoların renkli fotokopilerini kullanarak yeniden para tahsil etmesi nedeniyle, dolandırıcılık suçundan mahkumiyetine kararı verildiğini; tanık beyanları ve Ağır Ceza Mahkemesi kararı birlikte değerlendirildiğinde, takibe konu bonoların tanıklar huzurunda davalıya teslim edildiği halde, bonoların renkli fotokopileri kullanılarak yeniden bir hukuki ilişki tesis edildiği gerekçe gösterilerek; davanın kabulüne karar verilmiştir.Hükmü, davalı vekili temyiz etmektedir.Davalı hakkında, dolandırıcılık ve resmi evrakta sahtecilik suçlarından kamu davacı açılmış olup, Ünye Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/176 Esas sayılı dosyası temyiz edilmiş; ancak henüz kesinleşmemiştir.Kural olarak; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 74. Maddesi ve 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 53. maddesi gereği; hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında esas bakımından bağımsız kılınmış ise de; hukuk hâkiminin bu bağımsızlığı sınırsız olmayıp öğretide ve yerleşik Yargıtay içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddî olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmekte olup, maddî olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliği taşıyacaktır.Her ne kadar, hukuk mahkemesi, ceza mahkemesinin kararı ile bağlı değil ise de; somut olayda, ceza yargılamasında fiilin davacı tarafından işlenmediği veya yapılacak kusur incelemesi ile yargılama sonucunda verilecek kararın eldeki davayı etkilemesi söz konusudur. Bu nedenle, ceza davasının sonucunun bekletici sorun yapılması gerekirken, mahkemece; Ünye Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/176 Esas sayılı dava dosyasının sonucu beklenmeksizin karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.