Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 55 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 13401 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ-YIKIM-TAZMİNATTaraflar arasında görülen, elatmanın önlenmesi, yıkım ve tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar, davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hâkimi ...'nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi ve yıkım, bunun mümkün olmaması halinde arsa bedelinin taraflarına ödenmesi koşuluyla taşınmazın davalı adına tescili istemine ilişkidir.Davacılar, mirasbırakan ...'a ait 43559 ada 5 parsel sayılı taşınmaza, davalının haklı ve geçerli bir neden olmaksızın yapılanmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesine, taşınmazın boş teslim edilmemesi halinde enkaz kaldırma bedelinin davalıdan tahsiline, mümkün olmaması halinde arsa ve yapılaşma bedelinin ayrı ayrı tespit edilerek yapılaşma bedelinin arsa bedelinden yüksek olması halinde arsa bedeli taraflarına ödenerek taşınmazın davalı adına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, dava konusu taşınmazı 1985 tarihli sözleşme ile davacıların mirasbırakanı ...'tan satın aldıklarını, satın almadan sonra taşınmaz üzerinde ev yaptıklarını ve halen bu evde oturduklarını, tapunun beyanlar hanesinde evin ...'a aittir şerhinin bulunduğunu, 1993 yılından beri emlak vergilerini ödediklerini, belediye ruhsatı ile elektrik ve suyun bağlandığını, taşınmazın bedelini yıllar önce ödediklerini bildirip, sunulan satış sözleşmesi gereğince taşınmazın adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, taşınmazın davalıya haricen satıldığı, davalının iyiniyetli olduğu, elatmanın önlenmesi isteğinin dinlenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişmeli 43559 ada 5 sayılı parselin 47 ada 44 parselin imar uygulaması ile oluştuğu, 44 sayılı parselde davacıların mirasbırakanının paydaş olduğu, murisin 17.03.1985 tarihinde davalının eşi Süleyman'a harici satış sözleşmesi ile bir kısım yerini sattığı, nitekim davalı tarafından imardan önce yapılan binanın da tapunun beyanlar hanesine şerhedildiği anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.Somut olaya gelince; harici satış ve zilyetliğin devri nedeniyle davalının eşinin kişisel hakkının bulunduğu ve 3194 sayılı yasanın 18.maddesinin uygulanması gerektiği kuşkusuzdur.Öte yandan, mülkiyet ya da korunmaya değer kişisel hakka dayalı olarak kendi taşınmazı üzerine yaptığı yapının bir kısmı veya tamamı imar uygulaması sonucu davacı parselinde kalan davalının Medeni Kanunun genel hükümlerine (TMK 724-725 md.) açtığı temliken tescil davası dinlenemez. Zira yapı sahibi kendi levazımı ile başkasının arazisine değil kendi arazisine yapı inşa etmiştir. Ve davalı yapısının davacı taşınmazında kalması özel bir kanun olan imar kanunu uygulamasından doğmuştur. Böyle durumlarda ne yapılması gerektiği de önceki 6785 sayılı kanunun 42/c, yürürlükte bulunan 3194 sayılı kanunun 18.maddesi ile düzenlenmiştir. Özel hüküm dururken genel hükümlerin uygulanması usulen mümkün değildir.Hâl böyle olunca, davacıların murisi tarafından taşınmazın harici satışla satıldığı davalının eşi ....'ın sağ mı ölü mü olduğunun saptanması, ölü ise tüm mirasçılarının davada yer almaları sağlandıktan sonra muhdesatın değeri belirlenip davalı tarafa ödenmek üzere mahkeme veznesine depo edildikten sonra elatmanın önlenmesi, yıkım isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yasal olmayan gerekçelerle ve mülkiyet hakkını zedeler biçimde davanın reddedilmesi doğru değildir.Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.