Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 5466 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 6075 - Esas Yıl 2010
Zarara yol açan olaya karışan araç, trafikte davalılardan M.B. Oto Kiralama A.Ş. adına kayıtlıdır. Davacı, bu kaydı esas alarak davasını işleten sıfatıyla ona yöneltmiştir. Karayolları Trafik Yasası'nın 3 ve 19.maddele-rine göre trafik kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir belirti (karine) değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işleten sıfatının üçüncü kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasal düzenleme de yoktur. İşleten sıfatı, trafik kaydı adına olan kişiden mülkiyeti muhafaza kaydı ile satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süre ile kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişiye geçmiş olur. Ancak zarara uğrayan, dava açmadan önce işletenliğin trafik kaydında adı yazılı kişiden başka bir kişiye satış yolu ile geçmiş bile olsa geçip geçmediğini araştırmakla yükümlü tutulamaz. Olağan olanı, husumetin trafik kaydında adı yazılı olan kişiye yöneltilmesidir.Dava konusu olayda, trafik kaydına göre hakkında dava açılan M.B. Oto Kiralama A.Ş.'nin işleten olmadığı yargılama aşamasında sunulan ve getirilen kanıtlarla belirlendiğinden, trafik kaydına göre dava açan davacılar, davanın husumet yönünden reddedilmesi nedeniyle avukatlık ücreti ile sorumlu tutulamazlar.Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilmeyerek; hakkındaki dava husumet nedeniyle reddedilen davalılardan M.B. Oto Kiralama A.Ş. yararına avukatlık ücreti takdir edilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.3-Davalıların diğer temyiz itirazına gelince;Borçlar Yasası'nın 47. maddesi gereğince yargıcın, özel durumları göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinme-miştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkca gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden yargıç, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel (objektif) ölçülere göre uygun (isabetli) bir biçimde göstermelidir.Dava konusu olayın oluş biçimi ve günü, tarafların kusur durumu ile yukarıdaki ilkeler gözetildiğinde, davacılar yararına takdir edilen manevi tazminat tutarları fazladır.Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davacılar yararına daha alt düzeyde manevi tazminat takdir edilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.SONUÇTemyiz olunan kararın yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenlerle davacılar yararına; (3) sayılı bentte gösterilen nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA; tarafların öteki temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine ve temyiz eden taraflardan peşin alınan harçların istekleri halinde geri verilmesine 10.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.