Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 546 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 557 - Esas Yıl 2008





Taraflar arasındaki 'Velayetin değiştirilmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Küçükçekmece Birinci Aile Mahkemesi)'nce davanın kabulüne dair verilen 20.06.2007 gün ve 2006/1045 E., 2007/708 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi'nin 16.01.2008 gün ve 2007/17245 E., 2008/176 K. sayılı ilamı ile; (...Taraflar anlaşmalı boşanmışlar ve küçükler İbrahim 05.02.1997 ile Ufuk'un 15.02.1998 velayetleri davalı babaya bırakılmış, duruşma sırasında da küçükler babaları ile kalmak istediklerini beyan etmişlerdir. Velayet kendisine verilmiş olan babanın yeniden evlenmiş olması tek başına velayetin değiştirilmesini gerektirmez. Davalının velayet görevini ihmal ettiği ve velayetin değiştirilmesi şartlarının (TMK m. 183, 349) oluştuğu ispat edilememiş olup, davanın reddi gerekirken kabulü doğru görülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.Temyiz Eden: DavalıHukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, velayetin değiştirilmesi istemine ilişkindir.Davacı Döne vekili, 10.10.2006 harç tarihli dava dilekçesinde; Küçükçekmece Birinci Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 07.11.2002 tarihinde kesinleşen kararıyla tarafların boşandıklarını ve müşterek çocuklar; 05.02.1997 doğumlu İbrahim ile 15.02.1998 doğumlu Ufuk'un velayetinin davalı babaya verildiğini, davalı babanın yeniden evlendiğini, işi olmadığını, alkol bağımlısı olduğunu, çocukları sık sık dövdüğünü, çocuklara İyi bakılmadığını, çocuklara davacının kendisi ve kardeşleri tarafından çok iyi bakılacağını ileri sürerek, çocukların velayetinin davalıdan alınarak davacı anneye verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı Bayram, 26.12.2006 tarihli duruşmadaki ve aşa malarda ki beyanlarında; İşi olduğunu, çocuklara iyi baktığını, İkinci evliliği yaptıktan sonra huzura kavuştuğunu, bu nedenle sadece arkadaş toplantılarında ara sıra alkol aldığını, davacının daha önce çocukları istemediğini, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.Yerel mahkemece görevli uzmanlar psikolog Aslıhan ve Sosyal Hizmet Uzmanı Haiuk tarafından düzenlenen müşterek rapora ve davacı tanık beyanlarına itibar edilerek; çocukların çevre ile uyum problemi olduğu, öğrenim hayatlarında başarısız oldukları, arkadaşları İle kavga ettikleri, davalının çocuklar ile yeteri kadar ilgilenmediği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Özel Daire'ce, yukarıda belirtilen gerekçe ile karar bozulmuş, mahkemece ilk hükümde direnilmiştir.Davacı, davalının işi olmadığını, alkol bağımlısı olduğunu, çocukları sık sık dövdüğünü iddia etmiş ise de, bu iddialarının hiçbirisini ispat edememiştir. Aksine, davalının işi olduğu, davacı ile boşandıktan sonra içkiyi bıraktığı anlaşılmıştır. Çocuklarını bir defa dövdüğü bile ispat edilemediği gibi, davacı annenin küçük Ufuk'u duvara çarptığı ve küçük İbrahim'e hamile iken zehir içtiği konusunda iddialar ileri sürülmüştür. Bu hususta delillerin de mevcut olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Ayrıca, velayetin değiştirilmesini isteyen davacı kadının müstakil bir evi yoktur. Evli ve iki çocuklu olan erkek kardeşi ile birlikte iki oda, bir salonda yaşamaktadır. Dava dilekçesinde kendisine kardeşinin yardım ettiğini ve ayrıca küçük çocuklara kardeşi ile birlikte bakacaklarını, çocuklarla kardeşinin karısının ilgileneceğini beyan etmiştir. Yine mahkemece hükme esas alınan uzman bilirkişi raporunda, sadece baba yönünden eleştiri getirilmesi, aynı şartlan taşıyan davacı kadın yönünden hiçbir eleştiri yapılmaması nedeniyle, anılan rapora itibar edilmemiştir.Taraflar anlaşmalı boşanmışlardır. O tarihte çocuklar çok küçük olup, anne şefkatine daha fazla muhtaç oldukları halde, davacı kadın çocukların velayetini almamış, davalı babaya bırakmıştır. Baba, çocuklara karşı hem babalık görevini, hem de annenin vereceği şefkati vermeye çalışmış, bunda da muvaffak olmuş ve çocukları sırasıyla 10 ve 11 yaşlarına getirmiştir. Davacıbabanın ikinci eşi de, bu hususta davacıya yardımcı olmuştur. Davacı anne ise, uzunca bir süre çocukları görmeye bile gitmemiş, ihtiyaçları ile hiç ilgilenmemiştir. Çocuklar büyüdükten sonra, yasanın aradığı hiçbir neden yokken velayetin babadan alınmasına karar verilmesinin büyük bir haksızlık olacağı açıktır. Kaldı ki, davacı kadının İmkanları davalı babadan daha fazla değildir ve çocuklara babadan daha fazla vereceği bir şey de yoktur. Direnme kararındaki açıklamaların aksine, dosya kapsamı gözetildiğinde, bozma ilamında yazılan gerekçelerde Birleşmiş Milletler Çocuk Haklan Sözleşmesi'ne aykırı bir yön bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, bozma kapsamı dosya içeriğine uygundur.Somut olayda, TMK 183, 348 ve 349. maddelerindeki şartlar oluşmamıştır. O halde, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nın 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin haranın geri verilmesine, 17.09.2008 gününde, oybirliğiyle karar verildi.