MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİSTaraflar arasında görülen tapu iptali tescil-tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.Davacı, 991 ada 22 parsel sayılı taşınmazdaki 6 nolu bağımsız bölümün yurt dışında çalışarak mirasbırakan annesine gönderdiği paralarla alınıp muris annesi adına tescil edildiğini, mirasbırakan tarafından davalı kızına satış yolu ile temlik edildiğini; yine 9923 ada 17 parsel sayılı taşınmazdaki dairenin de mirasbırakan tarafından satın alınarak davalı adına tescil ettirildiğini, işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapuların iptali ile mirasçılar adına tescile, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir.Davalı, çekişme konusu 991 ada 22 parsel sayılı taşınmazdaki 6 nolu bağımsız bölümün babasına ait taşınmazın satışından elde edilen para ile alındığını, alımda kullanılan paranın ¾’ünün miras payı olduğunu, davacının taşınmazda hak iddia edip murise baskı yapması üzerine, taşınmazın kendisine satıldığını, saklı payı zedeleme kastı bulunmadığı için tenkis isteminin de reddi gerektiğini, 9923 ada 17 parsel sayılı taşınmazın ise mirasbırakanla ilgisi olmayıp 3.şahıstan bedeli ödenmek suretiyle satın alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, 991 ada 22 parsel sayılı taşınmaz yönünden yapılan temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne, 9923 ada 17 parsel yönünden bedelin mirasbırakan tarafından ödendiği iddiasının yasal delillerle ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, kayden mirasbırakana ait 991 ada 22 parsel sayılı taşınmazda bulunan 6 nolu bağımsız bölümün 11/06/1999 tarihli satış işlemi ile davalıya temlik edildiği, mirasbırakanın 07/03/2010 tarihinde öldüğü, davacı ve davalının ana bir baba ayrı kardeş oldukları, mirasbırakanın taraflar dışında mirasçısının olmadığı anlaşılmaktadır.Bilindiği gibi, uygulama ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Somut olaya gelince; davalı çekişme konusu 6 nolu bağımsız bölümün, öz babasına ait taşınmazın satışından elde edilen para ile alındığını savunmuştur.Gerçekten de, 997 ada 27 parsel sayılı taşınmazdaki 11 nolu bağımsız bölümün tarafların mirasbırakanı .... ve davalının babası ... adına ½’şer payla kayıtlı iken, ...’in ölümü ile 5/8 payla mirasbırakan .... ve 3/8 payla davalı adına intikalen tescil edildiği, her ikisinin de paylarını 05/01/1994 tarihinde dava dışı 3.şahsa sattıkları, eldeki davada dava konusu olan 991 ada 22 parsel sayılı taşınmazdaki 6 nolu bağımsız bölümün ise bu satıştan bir süre sonra 08/09/1994 tarihinde mirasbırakan tarafından satın alındığı, davalı tanıklarının da davalı savunmasını doğruladığı görülmektedir.Somut olaya yukarıdaki ilkeler ışığında bakıldığında; temlikteki gerçek amaç ve iradenin mirastan mal kaçırmak olmadığının kabulü gerekir.Hâl böyle olunca, 991 ada 22 parsel sayılı taşınmazda bulunan 6 nolu bağımsız bölüm yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.