MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ, YIKIM, TAPU İPTALİ VE TESCİLTaraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali tescil, elatmanın önlenmesi, yıkım davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı (birleşen dava davalısı) vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Asıl dava çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım; birleştirilen dava tapu iptal tescil istemine ilişkindir.Mahkemece asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece; “…Birleşen davanın dava dilekçesinde davacı ...'in, mirasbırakan ..........'in, kandırılarak, taşınmazını davalı ...'e temlik ettiği iddiası ile 1.000 m²'lik bölümün taşınmazdan ayrılarak adına tescilini istediği, 06.03.2013 tarihli celsede birleşen davanın davacısı vekili, imzalı beyanında, tapu iptali ve tescil davasının hileden ziyade muvazaaya dayalı olduğunu belirttiği sabittir. Hâl böyle olunca, HMK'nin 31. maddesinde belirtilen “Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir” hükmü uyarınca öncelikle birleşen davanın davacısı ve vekilinden davadaki talep sonucuna göre (ifraz ve tescil istendiğine göre) temliken tescil iddiasına mı, hileye mi, muris muvazaası iddiasına mı dayandıklarının açıklattırılması, davada dayanılan hukuki neden veya nedenlere göre önem sırasına göre taleplerin incelenmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; hukuki nitelemede yanılgıya düşülerek, yazılı olduğu üzere muvazaa iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle birleşen davanın kabulüne karar verilmiş olmasının doğru olmadığı” gerekçesi ile bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda mahkemece birleştirilen temliken tescil davasının kabulüne, asıl davanın reddine karar verilmiştir.Çekişme konusu 178 parsel sayılı taşınmaz tarafların mirasbırakanı ..........’e ait iken 20/09/1991 tarihinde satış suretiyle davacı (birleştirilen davanın davalısı) ..........’e temlik edildiği, fen bilirkişi raporunda A ile gösterilen bölümde davalı (birleştirilen davanın davacısı) .........’e ait evin yer aldığı, hükmüne uyulan bozma ilamından sonra birleştirilen dava davacısı .........’in öncelikle muris muvazaası hukuksal nedenine dayandığı, olmazsa temliken tescil istediğini bildirdiği görülmektedir.Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.Öte yandan, TMK 724. maddesinde, “Yapının değeri açıkça arazinin değerinden fazlaysa, iyiniyetli taraf uygun bir bedel karşılığında yapının ve arazinin tamamının veya yeterli bir kısmının mülkiyetinin malzeme sahibine verilmesini isteyebilir” düzenlemesi yer almaktadır.Somut olaya gelince, TMK 724.maddesinin uygulanabilmesi için, yapı sahibinin iyiniyetli olması, bina bedelinin arzın bedelinden fazla olması yanında yapının bulunduğu alanın taşınmazdan ifrazının mümkün olması gereklidir. İfraz hususu kamu düzenini ilgilendirdiğinden re’sen de gözetilmelidir. Belediye’den gelen müzekkere cevabında birleştirilen davanın davacısı .........’in yapısının yer aldığı alanın ifrazının mümkün olmadığı bildirilmiştir.Bu durumda, TMK 724. maddesindeki koşulların gerçekleştiğinden söz edilemez.Ancak toplanan tüm deliller yukarıdaki ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde ..........’in taşınmazı temellük ettiği tarihte 19 yaşında olduğu ve alım gücünün bulunmadığı, mirasbırakanın yaptığı temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Esasen bu yön mahkemenin de kabulündedir.Hâl böyle olunca, birleştirilen tapu iptal tescil davasında tapunun iptali ile .........’in miras payı oranında tescile karar verilmesi, elatmanın önlenmesi konusunda da tarafların paydaş duruma geldikleri, TMK 683 ve devamı maddeleri gözetildiğinde, ..........’in krokide B ile, .........’in de krokide A ile gösterilen bölümleri kullandıkları saptandığından elatmadan söz edilemeyeceği gözetilerek elatmanın önlenmesi ve yıkım istemli asıl davanın bu gerekçe ile reddi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davacı (birleşen davanın davalısının) temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.