Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5443 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 17234 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİSTaraflar arasında görülen tapu iptali tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Davacılar, mirasbırakanları .....’ın 6571 ada 4 parsel sayılı taşınmazda yer alan 7 numaralı bağımsız bölümdeki payını oğlu .....’le nikahsız birlikte yaşayan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapunun iptali ile miras payları oranında tescile, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir.Davalı, mirasbırakanın oğlu ile 10 yıldan fazla bir zamandır beraber yaşadığını, murisin 2001 yılından itibaren hasta olup, ameliyatlar geçirdiğini, son olarak da kanser teşhisi konulduğunu, en zor anlarında yanında olduğu ve her türlü ihtiyacını karşıladığı için murisin minnet duygusu ile dava konusu taşınmazı temlik ettiğini, muvazaa ve mal kaçırma kastının olmadığını, davacıların, muris ile 20 yıldır küs olduklarını, vekaletin verilmesinden 9 ay sonra satışın yapıldığını, satış bedelinin rayice uygun olup, bedelin mirasbırakana elden ödendiğini, ancak murisin bu parayı yine kendi bakımında kullanılmak üzere iade ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece; “…İddianın özetlenen içeriği ve ileri sürülüş biçimi itibariyle davada, muris muvazaası hukuksal nedenine dayanıldığı; olmadığı takdirde, tenkis istendiği açıktır… mahkeme kararındaki vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine ilişkin gerekçelerin, somut olayla ve davayla bir ilgisi bulunmamaktadır. Öte yandan, TMK'nun 683. ve devamı maddeleri, mülkiyet hakkının kapsamı, niteliği ve bu hakka yönelik tecavüzlerin nasıl önleneceğine ilişkindir. Hal böyle olunca, mahkemece toplanan delillerin, yukarıdaki ilkeler doğrultusunda, muris muvazaası iddiası yönünden değerlendirilmesi; olmadığı takdirde, tenkis isteğinin nazara alınması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde davanın reddi isabetsizdir” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir.Hemen belirtilmelidir ki, satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin bir başka ifade ile malın bedelinin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya bir emekte olabileceği kabul edilmelidir. Esasen muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Bir başka ifade ile murisin iradesi önem taşır.Somut olayda, mirasbırakanın eşinin vefatından sonra çok sıkıntılı bir dönem yaşadığı, davalıyı kızı gibi benimsediği, bağırsak ameliyatı geçirdiği, murisle davalının ilgilenip, altınının temizliğini bile yaptığı, davacı kızlarının anneleri ile ilgilenmediği; kaldı ki, temlikin muvazaalı olduğunun davacı tanıkları ile ispat edilemediği anlaşılmaktadır.O halde, yukarıda değinilen somut olgular açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, mirasbırakanın yapmış olduğu temlikle ilgili olarak gerçek amaç ve iradesinin mirasçıdan mal kaçırmak olmadığı ve bu amaçla temlikin gerçekleştirilmediği kabul edilmelidir.Hâl böyle olunca açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.