Mahkemesi : .... Asliye CezaHırsızlık suçundan sanık ...'in beraatine ilişkin, .... Asliye Ceza Mahkemesince verilen ... gün ve ... sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay ... Ceza Dairesince .. gün ve ... sayı ile;“02.07.2012 tarihinde kabul edilip 28344 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı 'Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkındaki' Kanunun Geçici 2. maddesinin 1. ve 2. fıkrası hükümleri birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde, 'yapılan değişiklikle amaçlananın bu kapsam dahilindeki suçlar bakımından kurum zararının ödenmesi halinde, olayın sanık ya da sanıkları hakkında ceza verilmesine yer olmadığı karar verilerek işin esasına girilmesinin önlenmesi' olduğu değerlendirilip, anılan Kanunun Geçici 2. maddesi gereğince; öncelikle, sanığın zararı giderip gidermediği araştırılıp, ödenmediğinin tespiti halinde de sanığa 'süresi içinde doğan zararı giderdiği takdirde hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verileceği' hususunda bildirimde bulunularak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayininin gerekli olduğu, somut olayda ise, bildirimde bulunulmadan ve 6 aylık yasal süre beklenmeden, sanığın hukuki durumunun değerlendirilerek, yazılı şekilde karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Yerel mahkeme ise ... gün ve ... sayı ile;“...Sanık hakkında elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de iddianamede şikâyet ve katılma dilekçesinde zarar miktarının 4,38 Lira olarak belirtildiği ve miktar yönünden herhangi bir tereddütün bulunmadığı, TCK'nun malvarlığına karşı suçları düzenleyen 10. bölümünün 145/1. maddesinde hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle verilecek cezada indirim yapılabileceği belirtildikten sonra ek olarak suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak ceza vermekten vazgeçilebileceğinin belirtildiği, her ne kadar 6352 sayılı Kanunun 83. maddesi gereğince TCK'nun 163/3. maddesinde eylem karşılıksız yararlanma olarak düzenlenmiş ise de suç tarihine göre eylemin hırsızlık suçunu oluşturduğu, buna göre suçun işleniş biçimi ve özellikleri değer azlığı göz önüne alınarak sanık hakkında açılan kamu davasında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir. ” şeklindeki gerekçeyle önceki hükümde direnmiştir.Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.12.2014 gün, 165828 sayı ve “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARIÖzel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın hırsızlık suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceği hususunun öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.İncelenen dosya kapsamından;Yerel mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılamada sanık adına duruşma gününü bildirir davetiye çıkartıldığı, sanığa çıkartılan meşruhatlı davetiyenin bila tebliğ iade edildiği, sanığın duruşmaya katılmadığı, bu şekilde aleyhine olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan yokluğunda önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup aynı kurala 5271 sayılı CMK'nun 307/2. maddesinde de yer verilmiştir. Bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğuracak olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkanı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.Bu açıklamalar ışığında önsoruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;Yerel mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından aleyhine bozulması nedeniyle bozmaya karşı sanığın beyanının alınması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devam olunarak yokluğunda direnme kararı verilmesi 1412 sayılı CMUK'nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine aykırıdır.Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1- .... Asliye Ceza Mahkemesinin ... gün ve ... sayılı direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.02.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.